Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        CUMHURBAŞKANI adaylarının kesinleşmesinin ardından, sıra ittifakların seçime hangi yöntemle gireceklerine geldi…

        Aslında bu satırların yazarı da dahil, hepimizin bir söylem yanlışı var.

        Partilerin ortak liste çıkaracağından söz ediyoruz…

        Bu da ittifak içindeki partilerin bir araya gelip farklı bir liste çıkaracakları gibi yanlış bir algıya yol açıyor.

        Oysa böyle bir durum yok; partiler kendi logosuyla seçime katılacaksa 41 ilde aday göstermekle yükümlü.

        Geri kalan yerlerde ise liste ortaklığına gidebilirler ama bu ortak liste yapmak anlamına gelmiyor…

        O nedenle "ortağın listesinden" seçime girecekler demek daha doğru…

        Çünkü Milletvekili Seçimi Kanunu (15- 16) gereği partiler ortak liste çıkaramayacakları gibi, seçime katılan bir partinin üyesi de bir başka partiden aday olamaz…

        Ancak partisinden ayrılıp, kendi rızasıyla başka partinin listesinden aday gösterilebilir.

        İttifaklar da neredeyse iki haftaya yakın süredir listelerini yaparken bu durumu göz önünde tutuyor.

        ÇATI İTTİFAKI ZOR GİBİ…

        Bu kapsamda iki farklı liste müzakeresi yürüyor…

        Bunlardan biri ittifakların bütününü kapsıyor; Cumhur İttifakı’nın 5 bileşeni ile Millet İttifakı’nın 6 bileşeni kendi içinde farklı yerlerde farklı liste hazırlığını sürdürüyor…

        Hangi bölgeden kaç parti hangi parti listesinden gireceğinin hesabı yapılıyor ki bu oldukça zahmetli ve karmaşık bir durum…

        Neden de partilerin neredeyse tamamının kendi logosuyla girme arzusu; bazılarının da daha fazla oya sahip partinin listesinden girecek olması…

        Bu da ister istemez her parti için Kanun gereği 41 yerdeki zorunlu aday gösterme şartını getiriyor.

        Her partinin nereden, hangi şekilde birlikte gireceğinin tek tek belirlenmesi şartını dayatıyor.

        Millet İttifakı bu güçlüğü gidermek için SP lideri Karamollaoğlu’nun çatı ittifakı veya ittifak içi ittifak modelini önermişti.

        Özellikle DEVA ve SP arasında iki haftadır süren görüşmelerde bir sonuca ulaşılamadı.

        Nitekim DEVA Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, dün telefonda “Çatı İttifakı görüşmelerinde yol alınamadı; ancak bütün içinde liste ittifakı olur, farklılık olmaz” dedi.

        Yine de iki liderin, Karamollaoğlu ve Babacan’ın bugün bir araya gelip konuya nokta koymaları bekleniyor.

        CHP- İYİ PARTİ %95 TAMAM

        Millet İttifakı’nın başat iki bileşeni CHP ve İYİ Parti arasında süren görüşmeler ise beklentilerin oldukça ilerisinde.

        Hem CHP hem de İYİ Parti’den süreci takip eden iki ismin sözleri sanki yan yana oturup birlikte benzer cümleleri kuruyor gibiydi:

        “Görüşmelerde %95 uzlaştık. Bir iki yer kaldı, onu da bitiririz; karşılıklı anlayışımız iyiden de iyi durumda, mükemmel gidiyor.”

        Aktarıldığına göre öncelikle CHP ve İYİ Parti’nin geçen seçim milletvekili çıkaramadığı yerler masaya konulmuş.

        Geçen seçim CHP, Ağrı, Aksaray, Batman, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane, Hakkari, Isparta, Kahramanmaraş, Kilis, Mardin, Muş, Osmaniye, Rize, Siirt, Şırnak ve Van’ın da arasında olduğu 25 ilde milletvekili çıkaramadı.

        Bazı illerde ise CHP çıkaramamakla birlikte Aksaray’da olduğu gibi İYİ Parti milletvekiline sahip oldu.

        Bu kapsamda önce hangi partinin kamuoyu yoklamalarında bu illerde önde olduğuna bakılmış; hangisi önde ise onun listesinden girilmesi konusunda uzlaşı sağlanmış.

        BASAMAK VEYA FERMUAR YOK…

        Ardından sıraların ne şekilde paylaşılması gerektiği konusuna geçilmiş; karşılıklı anlayış ve gerçekliliğe dayalı bir tutum sergilenmiş.

        Fermuar veya basamak modeli yerine, güç odaklı bir anlayış hakim olmuş; yani her yerde birinci sıra birine, ikinci sıra diğerine modeli işletilmemiş.

        CHP’nin bu aşamada İYİ Parti lehine tutumunun daha fazla olduğu bizzat İYİ Parti kaynakları tarafından dile getirildi.

        Görünen o ki 25 yerde milletvekili bulunmamakla birlikte CHP ve İYİ Parti arasındaki ortağın listesinden girilen yer sayısı 16-18 arasında olabilir; geri kalan yerlerde ise diğer 3 parti, DEVA, Gelecek ve SP ile liste yapılabilir.

        LİSTE TEPKİSİNE HAZIR OLMALI…

        Partiler arasındaki uzlaşı genel merkezler açısından olumlu bir gelişme gibi görünse de kendi içinde bir zaafı da barındırıyor.

        O da ortağın listesinden girilecek olması dolayısıyla, yerel siyasi aktörlerin beklentilerinin karşılanamaması.

        Veya önüne diğer partinin yerel aktörünün geçmiş olması.

        Bunun geçmiş seçimlerde etkisi yüksek oldu ve aday olamayanlar veya listede alt sırada yer bulanlar istifa edip, anında bir başka partinin listesine geçmek gibi bir eğilime girdi.

        Bu durum belki kendilerine de kazandırmadı ancak kazanabilecek olanı da kazanamaz durumda bıraktı…

        Bundan dolayı listenin yapılabilmesi kadar, listede istediği yeri bulamayanların da ikna edilmesi gerekiyor.

        Geçmiş seçimlerde de görüldüğü gibi bu durum CHP’de çok daha yüksek oranlı yaşanıyor.

        Listede yer bulamadığı için parti değiştirme ittifak partileri arasında olabilir mi derseniz, aralarında bu yönde bir anlaşma bulunmuyor.

        Olmaması için bir engel görülmüyor…

        İNCE’YE ÇAĞRI OLMAYACAK…

        Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecine gelince…

        Seçimin 4 adayla devam edeceği kesinleşmiş gibi…

        Üzerinde durulan tek isim ise Muharrem İnce’nin adaylıktan Kılıçdaroğlu lehine çekilip çekilmeyeceği…

        Her ne kadar partilerin dışında tartışma devam ediyor olsa da İnce’nin çekilmesi ihtimali görülmüyor…

        Zaten CHP’de de bir beklenti bulunmuyor; tam tersine kinayeli bir tonda “hayırlı olsun…” demekle yetiniliyor.

        Ayrıca bunun için de çok fazla bir zaman kalmadı…

        Neden de aday listelerinde yer almamak için YSK takvimi gereği 30 Mart Perşembe mesai saati bitimine kadar adayların çekilmesi gerekiyor.

        Çünkü 31 Mart Cuma günü kesin aday listesi Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra bir daha pusuladan çıkma ihtimali yok.

        Kendisi çekildiğini bildirmiş olmasına rağmen oy pusulasında kalmaya devam edecek…

        Dolayısıyla her iki tarafta da bir niyet şu aşamada görülmediği gibi iki tarafın ikna edilmesi için de zaman kalmamış durumda…

        O nedenle bu seçimin ilk turunun 4 adaylı olması kaçınılmaz görünüyor.

        Bütün hesaplar da zaten ikinci tura göre yapılıyor…

        Yas cahilleri…  

        Yas cahilleri…  
        0:00 / 0:00

        CAHİL dilimizde yeterli eğitim alamamış olan kişiyi tanımlamakla birlikte, yeteri bilgisi olmayan için de söylenir.

        Hatta, “Cahile uyma…” atasözünde olduğu gibi çıkarcı, fırsatçıları da tanımlar…

        Bütün bunları yazmamın nedeni de deprem yaralarının sarılması için düzenlenen Türkiye Tek Yürek Kampanyasına canlı yayında katılıp da parasını ödemeyenler…

        AFAD verilerine göre 10 gün önce taahhüt edilen 115 milyar 146 milyon 528 bin liranın 74 milyar 200 milyon lirasının ödendiği, geri kalanın da vaadini yerine getirmediği belirtilmişti.

        AFAD yetkilileri ile dün sohbetimiz sırasında 10 gün içinde 10 milyar liranın daha geldiğini 84,5 milyar liraya ulaşıldığını belirtti.

        Görünen o ki 31 milyar liranın üzerindeki taahhüdünü yerine getirmeyenler bulunuyor.

        EPÖZDEMİR’İN VİCDANI

        Türkiye’nin kendini çok iyi yetiştirmiş avukatlarından, arkadaşım Dr. Rezan Epözdemir, bu duruma biraz alınmış olacak ki, bugüne kadar farklı ekranlarda farklı yerler için depremzedelere harcanmak üzere vaat ettiği 10 milyon lirayı aşan yardımı gönderdiğine ilişkin banka dekontlarını sosyal medyadan yayınladı.

        Şurası kesin ki bundan böyle kimse dönüp de Rezan Epözdemir’e vaadini yerine getirenler arasında olup olmadığı konusunda tek kelime soramaz; yardımı reklam aracı olarak kullananlar ile eş tutamaz.

        AFAD, biraz daha bekleyip, vaat edenlerden parasını yatıranların listesini yayınladığında da zaten kimin verip vermediği anlaşılır…

        Ancak bu süreçte ilginç bir durum da karşımıza çıkıyor.

        TED Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu dün sohbetimizde bu durumu “Yas cahilleri” diye tanımladı…

        Yani ne yas tutmayı ne yas tutanı nasıl ağırlayıp teskin edeceğimizi bilmediğimiz gibi, kampanya şovmenlerinde örneği görüldüğü gibi üstüne gönül de kırıyor…

        KLİŞE SÖZLERİN ZARARI

        Pehlivanoğlu, bu aşamada bir başka noktaya daha dikkat çekip ekledi:

        “Hayat devam ediyor, topla kendini gibi klişe laflarla, gereksiz tavsiyelerle, depremzedeye sözel yaklaşanların yarattığı olumsuz etki de zarar verici boyutta. Bir şey söylemektense acısına eşlik etmenin iyileştirici gücünü idrak etmiş değiliz…”

        İnsanların yası içlerine atıp büyütmek yerine, yasın etrafında büyümeyi tercih ettiğinin ortaya çıktığına da dikkat çekti.

        “Yas zamanla azalmıyor, biz onu daha iyi ağırlayacak şekilde gelişiyoruz” deyip devamını getirdi:

        Ebeveyn kaybı yaşayan çocuklarımızın bu durumu çok daha dikkatle ele alınması gerekiyor. Onlara yardım elini uzatırken dikkatli olmalıyız. Devlet koruyucu çevre görevini yerine getirme yükümlülüğünü kaybetmemeli. Yoksa çocuklarımız her türlü istismara açık hale gelebilir. Onlara geçici koruma altında olduklarını değil, sürekli korunacaklarını hissettirmemiz, güvence vermemiz lazım…”

        O kadar haklı ki…

        Düşünsenize bir anlık ekran şovmeni olmayı tercih edenlerin eline düştüklerini…

        Söz verip de yerine getirmeyenlerin vicdanına kaldıklarını…

        Kendinizi onların yerine koyun, gerisi zaten kendiliğinden geliyor…

        Diğer Yazılar