Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SORU şu: Hangisi sandık sonucu üzerinde çok daha ağır etkilidir; Türk vatandaşlığına geçmiş seçmen mi?

        Yoksa sosyal medya üzerinden siyaset ve sandık odaklı gerçekleştirilen manipülatif siber saldırılar mı?

        Bu soruları yöneltmemin nedeni de son günlerde Türk vatandaşlığına geçmiş seçmenlerin sandık sonuçlarına etki yaratacağına ilişkin ileri sürülen retorikler…

        Şunu baştan belirteyim, öyle iddia edildiği gibi Türk vatandaşlığına sonradan geçmiş milyon ile ifade edilen seçmen yok.

        Bu rakamlar da bana ait değil, bizzat muhalefet partilerinin seçimle ilgili birimlerinin MERNİS, yani vatandaşların TC kimlik numaraları ile kayıtlı olduğu devletin sisteminden elde ettiği sonuçlar…

        Daha önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da dile getirmişti.

        CHP’nin konu üzerinde çalışan Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel ve bu konularda iyi bir ekibe sahip olduğunu bildiğim Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez’in verdiği rakamlarla örtüşüyor.

        TOPLAMI 240 BİN KİŞİ

        Yaptıkları tüm çapraz kontroller sonucunda oy kullanacak Türk vatandaşlığına sonradan geçmiş seçmen sayısı 5 farklı ülkeden 240 bin civarında.

        Bunun da 150 bin kadarı ilk kez oy kullanacaklardan oluşuyor.

        Tespitlerine göre bunun 170 bin kadarı Suriye, 23 bini Afgan, 16 bin 500’ü Irak, 6 bin kadarı da Libya uyruklu.

        Onursal Adıgüzel’in şu cümlesi önemli:

        “Biri çıkıyor 1 milyon diyor; ispatlaması lazım. Seçmen listen var, bak, ispatla ama yapılmıyor…”

        Sadece bu noktada da kalmamışlar.

        Millet İttifakı bileşenleri olarak 6 partinin konuyla ilgili uzmanları da seçim güvenliğine ilişkin çalışma sırasında detaylı araştırmış; hepsinin bulduğu rakam da aynı…

        Hatta yetmemiş bir de farklı yöntem ve usullerle sağlamasını da yapmışlar; sonuç değişmemiş.

        Bunu söyleyenler de bu işe en fazla odaklanmış muhalefet partilerinin en önemli isimleri.

        İktidar partileri açısından bakıldığında da durum farklı değil; orada da Bakan Soylu’nun verdiği rakam örtüşüyor.

        Ayrıca bu kişilerin hepsinin birden bir partiye yöneleceğinin düşünülmesi de ayrı bir konu…

        Dolayısıyla birinci sorudan daha önemli bir başka nokta var.

        Bugüne kadar da ülkelerin seçimlerine çok büyük etki yaptığı güvenlik örgütlerinin ve akademik araştırmaların sonucu kanıtlanmış olan sosyal medya araçları üzerinden gerçekleşen siber saldırı…

        Bizde buna kısaca trol saldırısı adı veriliyor.

        ESKİ MİT MÜSTEŞARI’NIN UYARISI

        Eski MİT Müsteşarı, Büyükelçi Sönmez Köksal dün Yetkin Report’ta buna ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

        Köksal, makalesinde 2016 ABD seçimlerinde yaşanan gelişmelere dikkat çekiyor.

        O tarihte yapılan başkanlık seçiminde Rusya’nın etkisi olduğu ve Trump’ın kazanmasına yardım ettiği savıyla yola çıkılan ve bazı verilerle de doğruluğu kanıtlanan süreçle ilgili önemli bilgiler aktarıyor.

        Makalesinde de yer aldığı gibi, 2016 yılında her şey Texas’ta bir tarafın Müslüman olduğu iki grup karşı karşıya geliyor.

        Dikkat çeken beyazlar ile Afro-Amerikalıların çoğunlukta olduğu bu grupların arkasındaki güç; her ikisinin internet sitesinin gerisinde Rusya’da kurulu Internet Research Agency (IRA-İnternet Araştırma Ajansı) olduğu anlaşılıyor.

        PRİGOJİN’İN ŞİRKETLERİ

        Masum kamuflaj altında saklanan ise IRA’in kurucu sahibi ve finansörünün Yevgeni Prigojin olduğu görüldüğünde anlaşılıyor.

        Prigojin adına aslında Türk okuyucu da yabancı değil, Suriye ve Lübnan’da karşımıza çıkan Rusya’nın gayrı resmi gücü Wagner paralı asker ordusunun patronu…

        ABD seçimine etkisi ise Facebook yöneticilerinin Kongre’ye verdikleri bilgilere göre 2015 Haziran- 2017 Ağustos döneminde IRA’in 126 milyon Amerikalıya 80 bin farklı mesaj yolladığı görülüyor.

        Twitter’da da 1 Eylül- 15 Kasım 2016 tarihleri arasında, yani seçim döneminde 36 bin otomatik hesaptan (trol), 288 milyon kez re-tweet edilen 1.4 milyon mesaj yollamış…

        Çarpanını varın siz hesaplayın…

        Aslında bunun varlığı yeni de değil, 2011’de Putin karşıtı sosyal medya hesaplarının susturulması için Prigojin tarafından 400 bilişim işçisinin çalıştığı bir “trol fabrikası” kurulduğu biliniyordu.

        ABD seçimlerine etkisinin ne olduğuna gelince, seçmenin %64’ü gelen bu mesajlardan etkilendiği şekliyle oy vermiş…

        KELAMIN KUVVETİ

        Hatta bazı ülkelerde partilerin kurulmasına aracılık etmiş; onların da içerdeki katkısıyla seçimlere iki yönlü etki yapmış.

        Burada da kalmamış İngiltere’deki Brexit oylamasına da etki yapmış…

        Bu sadece Rusya için mi söz konusu sanılıyorsa yanılırsınız, benzer durum Çin için de geçerli.

        Şi Ping Sönmez’in de makalesinde vurguladığı gibi “discourse power- kelamın kuvveti” kavramını ortaya attı ve siber mecralarını güçlü hale getirdi, bazı yerlerdeki etkisi de görüldü.

        ABD ve İngiltere de geri kalmadı, o da yine benzer yapılanmaya gitti…

        FİKİR BABASI ABD…

        Hatta bu işin fikir babası ABD desek yeri var; tarihi Birinci Dünya Savaşı’nın başlarına kadar uzanır.

        O tarihte ABD, İngiltere’yi yanına çekmek için iki gazeteciyi görevlendirdi.

        Bunlardan biri olan gazeteci-yazar Walter Lippmann kaleme aldığı “Kamuoyu- Public Opinion” kitabı ile insanların fikirlerinin değişmesinin semboller, resimler, slogan ve söylemlerle de olası olabileceği tezini gündeme getirdi.

        Soğuk savaş terimiyle Stereotip kavramını da ortaya atan Lippmann’a göre insanlar temelde bencildir ve kendilerine odaklıdır.

        Basın da bu bencilliği ve kendine odaklı yapısını haberleri ile doyurur…

        Sonuç olarak insanlar dünyayı, çevrelerinde olup bitenleri doğrudan değil, “kafalarının içinde bir resim” olarak algılar; siyasi muhakemede bulunurken de kendisine sunulan “sahte ortama” karşılık verir.

        ÜCRETSİZSE, ÜRÜN SİZSİNİZ

        Bu kuram sonrasında çok daha ileri gitti ve bugün yapay zeka ile desteklenen rıza imalatından, algının yönetimine kadar bir çok alanda etkin olan, yeni teknolojinin araçlarını da işin içine sokan yeni bir zemine ulaştı.

        “The Great Hack” belgesel filmiyle bütün ayrıntıları anlatılan Trump’ın ilk seçildiği ABD seçimlerinde Cambridge Analytica isimli şirketin, sosyal medya sunucularından seçmen bilgilerini kopyalayıp, beğeni ve davranışlarını etkileyen uygun mesajlarla nasıl siyasal tercihlerini değiştirdiği gerçeği de ortada duruyor.

        “Bir şey ücretsizse, ürün sizsiniz” söylemi de buradan geliyor…

        Başa dönersek, hangisi etkili derseniz tabii ki de ikincisi…

        Dolayısıyla bugün birçok ülkede uygulanan bir yöntemin Türkiye’de de uygulanmayacağını varsayan yanılır…

        Diğer Yazılar