Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kahramanmaraş merkezli depremlerde bu kadar çok can kaybı ve bu kadar fazla yıkımın olmasının altında pek çok ihmal, sorumsuzluk, liyakatsizlik, yetersizlik ve hatalı koordinasyonun olduğunu artık herkes söylüyor.

        Bilim insanları ve uzman kurumlar bunların neler olduğunu her gün tek tek sayıyorlar.

        Bilim insanlarının, uzman kurumların tüm uyarılarına rağmen yıllarca göz ardı edilip hiçbir önlem alınmayan deprem tehlikesi, bugün on binlerce insanın canına mâl oldu.

        Oysa, 1999 depreminden sonra yürürlüğe giren ve kamuoyunda "deprem vergisi" olarak bilinen "Özel İletişim Vergisi", Türkiye'yi depreme yönelik hazırlamak, kentsel dönüşüm projelerini hayata geçirmek ve ilk yardım, arama-kurtarma faaliyetlerini geliştirmek hedefiyle toplanmaya başlanmıştı.

        Bazı iktisatçılar, enflasyon ve kur farkı göz önünde bulundurulduğunda deprem vergisinden elde edilen gelirin 685 milyar liraya ulaştığını tahmin ediyor.

        Ama ne yazık ki, deprem vergilerinin söylendiği gibi depreme hazırlık için değil, bambaşka işlere kullanıldığını açıklıyor yetkili makamlar..

        Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu paraların duble yollara, demiryollarına, havayollarına, eğitime ve çiftçiye harcandığını bildirmişti.

        Böylece, depreme karşı alınacak en önemli tedbiri kendi elimizle yok etmiş olduk.

        *

        Gelelim tartışılan AFAD’ın durumuna..

        Afet durumlarında kurumlar arası koordinasyon sağlamak ve arama-kurtarma faaliyetlerini yürütme göreviyle kurulan AFAD'ın liyakatsiz atamalar, hareket kabiliyetinin yok edilmesi ve arama-kurtarma faaliyetlerinde yaşanan koordinasyonsuzluk gibi nedenlerle depremde yerle bir olan birçok ile çok geç müdahale edebildiği vurgulanıyor.

        Ancak, AFAD herhangi bir felakette yetersiz kalacağını kendisi de biliyordu ve bunu üst makamlarına her fırsatta duyuruyordu.

        AFAD’ın internet sitesinde bulunan bölgesel İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) raporlarını incelendiğinde, o duyuruları görebiliyoruz.

        Son felaketin etkilediği şehirlerin AFAD yetkilileri, bakın bu toplantılarda hangi sorunları dile getirmişler:

        *

        “Hatay AFAD yetkilisi İRAP eylemleri ve ilgili kuruluşlarıyla bütçe ve sorumluluk sorunu yaşadıklarını belirtmiştir.”

        "Kahramanmaraş AFAD yetkilisi özellikle küçük belediyelerin bütçe ve teknik eleman yetersizliğinden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir.”

        “Osmaniye AFAD yetkilisi yerelde sürekli İRAP toplantıları gerçekleştirdiklerini fakat merkezin uygulamada daha etkili olacağını belirtmiştir.”

        “Kilis AFAD kurumlarının bütçe ve personel yetersizliğini öne sürerek eylemlerin gerçekleştirmesinde aksamalara sebep olduklarını, konuyla ilgili kurumlara bakanlık düzeyinde yazı yazılmasının yararlı olacağını vurgulamışlardır.”

        “Şanlıurfa AFAD yetkilisi özellikle DSİ Bölge Müdürlüğü’nün dere ıslahı çalışmalarında birlikte çalıştığı kurumlarla ilgili koordinasyon problemi yaşadığını ve bu durumun uygulamada problemler çıkardığını belirtmişlerdir.”

        *

        Olası bir depremde yaşanabilecek tüm problemleri ve eksiklikleri AFAD yerel yetkilileri aktarmışlar aslında.

        Fakat gelin görün ki, sözlerini dinletememişler.

        Ve son depremde, o sorunların hepsini birebir yaşadık.

        Eksiklerimiz sadece bu kadar kalsa iyi..

        Dahası da var ve hepsi çok vahim sonuçlar doğurdu.

        Örneğin, AFAD’ın karar alma mekanizmasında yapılan bazı değişiklikler de kurumun hareket kabiliyetini önemli ölçüde azalttı.

        Bunlardan ilki, TSK’nın Afet ve Acil Durum Kurulu’nda devre dışı bırakılmasıydı.

        Millî Savunma Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş sonrası bir cumhurbaşkanı kararnamesi ile birlikte bu kuruldan çıkarıldı.

        Ordunun, depremin ilk günlerinde sahaya inerek müdahale edememesinin en önemli sebeplerinden biri de bu olarak gösteriliyor zaten.

        *

        Peki ihmaller, hatalar, yanlışlar bunlarla bitiyor mu_

        Nerdeee..

        Daha çok konumuz var.

        Yapı Denetimi sistemi de bunlardan biri.

        Şimdi vicdanları rahatlatmak için bazı müteahhitler ile inşaat firmalarının sahipleri gözaltına alınıyorlar.

        Ama bu binaları onaylayan belediye yetkililerine, denetimi sağlayan yapı denetmenlerine ve daha üst siyasi makamlara kimse bakmıyor.

        TMMOB’den alınarak özel şirketlere devredilen yapı denetim görevi, inşaat şirketi olan kişilerin aynı zamanda yapı denetim firmaları da kurarak kendi kendini denetlediği, daha doğrusu denetlemediği bir sistem yarattı.

        Anlayacağınız..

        Başta inşaat sistemi olmak üzere, biz bütün bunları baştan sona kadar değiştirmeden, sistemi yeniden uzmanların yönetimine vermeden, hiçbir işi çözemeyiz.

        Diğer Yazılar