Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün ABD Başkanı Biden ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında 2 saatten fazla süren bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Bu görüşme Biden’ın göreve gelmesinden bu yana beşinci telefon görüşmesiydi.

        Ukrayna’da savaş sürerken iki süper gücün atacağı adımlar hem bu savaşın akıbetini hem de yeni bir savaş alanını belirleyebilir.

        Nitekim daha önce yazdığım bir yazıda Asya-Pasifik’te sular ısındığını ve buradaki oyun sahalarından birinin de Tayvan olacağın vurgulamıştım. ABD tarafında Çin’in Tayvan’ı “tek Çin politikasına” dayalı olarak işgal edeceği düşüncesi yeni değil.

        Özellikle Çin medyasında dünkü görüşmeyle ilgili öne çıkarılan husus Tayvan konusunda çok sert bir uyarının Biden’a iletilmesiydi. Çin’in resmi bir yayın organı sayılan Global Times’ta çıkan başyazıda “ABD birkaç adım daha atarsa, kendilerini bir uçurumun eşiğinde bulacaklar.” ifadesine yer verildi.

        Bir süredir farklı yoğunluklarda devam eden bu tartışmayı alevlendiren ise ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Ağustos ayında Tayvan bölgesini ziyaret edeceği haberi… Pelosi’nin ABD’nin siyasi sıralamasında üçüncü siyasi ismi olması sebebiyle bunu Tayvan’ın bağımsızlığına açık bir destek olarak değerlendiriyorlar. Üstelik Biden’ın “tek Çin politikasının yanındayız.” sözlerine aykırı olacağı da belirtiliyor.

        ABD iç siyaseti açısından da Pelosi’nin olası Tayvan ziyareti önemlidir. Pelosi bu saatten sonra vazgeçse Cumhuriyetçilerin sert eleştirileriyle karşı karşıya kalabilir. Gerçi Nisan ayında da benzer bir ziyaret iptal edilmişti… Wall Street Journal'a konuşan eski ABD Savunma Bakanı Esper ise Pelosi'nin ziyaretini kast ederek “Pekin'in Tayvan'a gidip gitmeyeceğini dikte etmeye başlamasına izin verirsek, o zaman bu nereye varır?” sorusunu yöneltiyor.

        Çin Dışişleri Bakanlığı da, 19-27 Temmuz tarihlerinde 4 basın toplantısıyla bu haberi şiddetle kınadıklarını ve gerekirse her türlü karşı önlemi alacaklarını duyurdu. Ada çevresinde insansız hava araçlarının dolandığı ve bunun Tayvan açısından ciddi bir güvenlik zafiyeti olduğu belirtiliyor. Aynı portalda adının açıklanmasını istemeyen bir Çinli askeri uzmanın, “Pelosi'nin uçağı Tayvan'a yaklaşması halinde onu durdurmak için savaş jetleri gönderebileceğini, Çin’e iniş yapmaya zorlanacağı” ifadelerine yer verildi.

        Belirtmek gerekir ki Çin ve Rusya'nın farklı stratejik öncelikleri var. Gerek ekonomik gerekse askeri açıdan Ukrayna ile Tayvan meselesinin benzetilmesi de doğru değil. Bir defa ABD-Çin ekonomik ilişkileri teknik olarak resesyona giren ABD için kırılgan bir nitelik taşıyor. Çin'in GSYİH'sı ABD'nin %76'sı iken Rusya'nın GSYİH'si ABD'nin %10'undan azdı. ABD ve müttefikleri, Çin'in en büyük on ticaret ortağından sekizini oluşturuyor. Ayrıca Tayvan'ın ekonomisi Ukrayna ekonomisinin yaklaşık üç katı büyüklüğünde. Demografik açıdan ise Ukrayna'nın nüfusunun yaklaşık yarısı... Ve Han Çinlileri çoğunluk olmasına rağmen Tayvanlı kimliği her geçen gün artıyor. Düşük bir ihtimal de olsa Çin bu kimliği yumuşatmaya ve doğal bir birleşmeye de yatırım yapıyor.

        Prof. Dr. Tiejun Zhang’ın The Diplomat için kaleme aldığı makalede Çin’in ne barışçıl yollarla ne de zorla yeniden birleşme için acele edeceği ileri sürülüyor. Buna göre şu aşamada ABD doğrudan bir savaşı göz alamayacağı ve Çin’de Ukrayna’daki durum gibi bir tabloyla karşılaşmamak için zaman içerisinde Tayvan’ın Çin'e katılacağı bir süreci yönetmek istiyor.

        Hal böyleyken NATO zirvesinde (Rusya kadar olmasa da) temel tehditler arasına giren Çin ile ABD arasındaki Tayvan sorunu, hem Rusya’nın Ukrayna’daki durumu hem de Asya-Pasifik’teki adımlar çerçevesinde zaten gergin olan ilişkileri daha kaotik ve çatışmacı bir alana taşıyabilir. Yine de mevcut koşullar çerçevesinde bu bir savaş için yeterli olmayacaktır.

        Diğer Yazılar