Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP içinde siyaset yapan iki genç siyasetbilimci, Yunus Emre ile Burak Cop 14 kişiyle yaptıkları söyleşileri “Türkiye İçin Sosyal Demokrasi: Zorluklar ve Fırsatlar” (Kalkedon Yayınları) adıyla kitaplaştırdılar. Konuştukları isimler: Alper Taş, Ayşe Buğra, Burhan Şenatalar, Çağlar Keyder, Ercan Karakaş, Gürsel Tekin, Hurşit Güneş, Kemal Derviş, Mehmet Ö. Alkan, Melda Onur, Oğuz Oyan, Sencer Ayata, Taha Akyol ve ben. Seçimlerin arifesinde çok işlevsel bir çalışma olmuş.

        Benimle yaptıkları söyleşinin başlığını çok isabetli buldum ve bu yazıma da taşıdım: “CHP evdeki bulgurdan olmaktan korkuyor ama evde bulgur yok.” Bu sözleri hangi bağlamda ettiğime gelince, daha uzun bir alıntı yapmam lazım: “İnsanların esas olarak şunu görmesi lazım: ‘Hakikaten CHP benim sorunumu çözmek istiyor. Hakikaten bunlar eski CHP değil, benim dinimle, imanımla, yaşam tarzımla vs. bir sorunu yok.’ Bu duyguyu yaşatabilmek lazım. Bunu yaşatabilmenin yolu da çok kapsamlı bir şekilde yapılabilir. Bir-iki seçimle değil, daha kapsamlı ve risk alarak, gerekirse kendi tabanından fireleri göze alarak... Kendi tabanından fireyi göze almadan dindar insanlara açılamazsın. (...) Onu göze alacaksın. Ama sen o ilk tepkilerden korkarsan hiçbir şey yapamazsın. Şöyle bakıyorlar; Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım. Evde bulgur yok aslında.”

        KİMLİK POLİTİKALARI

        CHP’nin esas sorununun kimlik politikaları karşısında net bir tutum sergileyememesi olduğunu düşünüyorum. Aynı söyleşiden bir alıntıyla meramımı anlatmaya çalışayım: “Öyle bir hareket olmalısınız ki ona insanların kendiliğinden, başörtüsüyle, eşcinsel kimliğiyle, Kürt kimliğiyle gelebilmesi lazım. ‘İki de Kürt olsun, iki de Alevi olsun’ şeklinde olmuyor (...) Türkiye’nin meselesi çoğunlukçu ve çoğulculuk arasındaki ayrımdan kaynaklanıyor. Senin çoğulcu bir parti olduğunu, ama aynı zamanda içinde bütünlüklü bir ortak kimliğin olduğunu göstermen gerekiyor. Bu ortak kimliğinde bütün Türkiye’yi kapsadığını göstermen lazım. Partide sadece Alevicilik, sadece Kürtçülük, sadece eşcinselcilik yapılırsa tabii ki ayvayı yersin. Birtakım sol grupların durumuna düşersin. Ama partinin kendisinin bir omurgası vardır ve o omurgaya bunlar bir yerlerinden tutunurlar. O omurga özgürlükçü sol bir perspektif olur. Bunun içerisinde herkes kendine bir yer bulur. (...) Kimlik talepleri karşısındaki konumunu belirleyemediği için, hâlâ eski kafayla büyük anlatı üzerinden yürüdüğü için, CHP kimlik politikalarından korkuyor. Bölücülük olabileceğini, marjinalleşme olabileceğini düşünüyor. Halbuki tam tersine bu kimlik politikalarının belli bir ortak paydada buluştuğu yerde yeni bir siyasi kimlik, çağdaş kimlik ortaya çıkar. Eski tip yöntemler uygulayıp ayıp olmasın diye birkaç kişiyi de vitrine koyunca olmuyor bu iş.”

        CHP EKONOMİK İSTİKRAR VAAT EDEBİLİR Mİ?

        Son bir alıntıyla CHP hakkındaki görüşlerimi (şimdilik) noktalamak istiyorum: “CHP ülkenin motorunu döndürmede son derece etkili olan kesimlerin desteğine sahip ama ülkenin yönetiminde hiçbir rolü yok. Mesela finans, borsa, bankacılık sektörünün büyük çoğunluğu seçmen olarak AKP’den uzak. Ama yine büyük çoğunluğu AKP’nin kalmasını istiyor; istikrardan dolayı. Bu acayip bir şey. Şunu CHP gösteremiyor insanlara: ‘Ben daha iyi bir istikrar sunarım.’ İnsanlar ağlaya ağlaya, işinden olmamak için hâlâ AKP’ye oy veriyorsa buradaki sorun büyük ölçüde CHP’dir. Yerel seçimde de öyle oldu. Birçok insan yolsuzluk iddialarını ciddiye alarak vermek istemedi ama Erdoğan’ın gitmesi durumunda ülkenin başına ne geleceğini kestiremedi ve korktu. İçlerinde muhafazakârlar da var. ‘Tamam, Erdoğan yüzde 40’ın altına düşsün, perişan olsun, peki sonra ne olacak?’ sorusunun cevabını CHP veremiyor.”

        Diğer Yazılar