Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eğer Amerika global aşı bulma yarışında bir sürpriz yapmazsa ve ekonomisini de önümüzdeki üç dört ayda hızla radikal iyileştiremezse ve de başka sürpriz dramatik gelişmeler olmazsa büyük ihtimalle Amerika’nın yeni başkanı olacak Joe Biden Türkiye hakkında konuştu ve ‘Erdoğan’dan kurtulma’ lafını etti.

        *

        Tabii ki büyük tepki oluştu Türkiye’de bu küstah tavra. Tepkiyi en iyi dile getiren de Fatih Altaylı oldu. Adama bir güzel ‘çüşşş’ çektikten sonra bunun bir ‘had aşımı’ olduğunu haklı ve güzel biçimde yazdı Fatih Altaylı.

        *

        Aslında ben Washington’daki görevim sona erdikten sonra artık hiç Amerika analizi yapmamaya karar vermiştim. Ama uzun yıllardır aktif gazetecilik yaptığım Washington’un perde arkasında nasıl çalıştığına dair iyi bir bilgi birikimim var. Bu son gelişmedeki gibi olaylar olduğunda bu birikimi devreye sokmanın ülke çıkarları için olacağını düşündüm ve bu yazıyı yazmaya karar verdim.

        *

        Baştan şunu söyleyeyim ki ben de Fatih’in yazısında ortaya koyduğu tavra yüzde 100 katılıyorum..

        Joe Biden’ın o laflarıyla bir haddini aşma örneği verdiğini de düşünüyorum.

        Ama buna rağmen diyorum ki keşke Amerikan yönetimindeki herkes Joe Biden gibi sıkça hadlerini aşsalar da, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki gerçek fikirlerini böyle açıklıkla hep ortaya koysalar da, biz de dostumuz kim düşmanımız kim bunu hep açıklıkla görebilelim.

        REKLAM

        *

        Şimdi diyebilirsiniz ki bu Joe Biden daha Obama’nın başkan yardımcısıyken bile Erdoğan aleyhine tavırlar alıyordu bu yüzden son dedikleri sürpriz de değil.

        Eğer bunu düşündüyseniz kesinlikle haklısınız Biden’ın 'Erdoğan’dan kurtulma' söylemi kesinlikle sürpriz değil.

        Ayrıca ikinci başkanlık dönemi olacağına şüphe ile bakılan "Trump Allah'tan böyle düşünmüyor" da diyebilir ve haklı da olursunuz.

        Ama yıllardır anlatmaya çalıştığım gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile en güzel, en dostane geçen konuşması daha sürerken Amerika’da gizli bir yapı Başkan'ın bu tavrına rağmen harekete geçer ve ne yapsak da Başkan Trump’ı Erdoğan aleyhine döndürsek diye çalışmalar başlatır.

        Yıllardır durum böyleydi şimdi de böyle.

        *

        Çünkü Başkan Trump’ın etrafı Türkiye’ye düşman bir evanjelist-Neokon ittifakı tarafından sarılmış durumda.

        Trump ilk seçildiğinde daha resmi sonuçlar açıklanmadan bile Washington’daki ilk kutlama, bünyesinde birçok aktif Türkiye düşmanını barındıran ‘Foundation for the Development of Democracies (FDD)’ adlı kuruluşta yapıldı. Bürosu Beyaz Saray’a çok yakın bir caddede olan bu kuruluş Washington’daki evanjelist-neokon koalisyonun beyin merkezi gibidir. Ve Trump seçildiği gün kutlamayı kendilerinin Trump‘ı kontrol edebileceklerine inandıkları için yapılmıştı.

        *

        Bu neokon-evanjelist ortaklık için İsrail’in çıkarları Amerika’nın bile çıkarlarından üstündür. İsrail’in çıkarlarına karşı olan herkese bu Amerikan yönetimi içinden de olsa, karşı çıkarlar.

        REKLAM

        Bu koalisyonun adamları veya onların etki altında tuttukları insanlar Beyaz Saray da dahil tüm Amerikan yönetimi içinde dağılmışlardır.

        Türkiye yönetimine de tavır alırken pek Amerika’nın çıkarlarını düşünmezler daha çok kafalarında İsrail vardır.

        İşte bu yüzden Biden’ın büyük açıklıkla ifade ettiği ‘Erdoğan’dan kurtulma’ söylemi bu koalisyonun daima kafasındadır.

        Trump Amerika çıkarlarını ön plana çıkardığında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uyumlu çalışıyor görünümü verse de etrafı genelde bu koalisyonun adamları tarafından çevrilmiş olduğundan kendisini onlardan kurtaramamaktadır. Hele de başkan yardımcısı koyu evanjelist Mike Pence de devreye girdiğinde Trump’ın bu çevreye karşı koyabilmesi nerdeyse imkansızlaşmaktadır.

        *

        Şimdi sizi yakın tarihte kısa bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.

        Kudüs’te Amerikan büyükelçiliğinin açılışı törenine gidelim.

        O gün töreni davetli izleyenler arasında evanjelistlerin büyük finansörü milyarder iş adamı Sheldon Adelson ve eşi bulunuyordu.

        Trump’ın seçim kampanyasına da büyük paralar yatıran Adelson ve eşinin hayattaki en büyük arzuları Kudüs’te bir Amerikan büyükelçiliği açılmasıydı ve o gün rüyalarının gerçekleştiğini görmek için oradaydılar.

        Adelson’un yanında Amerikan Hazine Bakanı Steven Munichin oturuyordu. Amerikan hazinesi de bugün Muhichin sayesinde evanjelistlerin kontrolündedir.

        O gün ikisi de Kudüs’te Amerikan büyükelçiliğinin açılmasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen tepkiyi konuşuyorlardı. Başkanın kızı ve eşi Kushner de kulak misafiri oluyordu bu konuşmaya

        REKLAM

        Kudüs’teki törene en samimi, en sert tepkinin Türkiye’den gelmesinden dolayı ikisi de çok rahatsızlardı.

        Ve bana o günlerde bu özel görüşmenin anlatıldığı üçüncü kişilerden gelen bilgiye göre Sheldon Adelson ile hazine bakanı bu tavrının öcünü Erdoğan’dan almak için sözleşmişler.

        *

        İşte bu anlattığım ortam Washington’da bir süredir hakim olan esas Amerikan başkenti havasıdır. Görünürde konjonktürel ilişkiler nasıl olursa olsun Amerikan devleti sürekli olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan nasıl kurtulsak acaba sorusuna aktif cevaplar aramakta olan insanlarla doludur.

        Bunu sadece benim söylemem yeterli olmayabilir dolayısıyla iyi ki Joe Biden öyle konuştu da bizim de gerçekler hakkında resmi teyit alma imkanımız da oldu.

        Gerçi Biden bir darbeden değil ama muhalefete destek veren bir ‘kurtulmaktan’ bahsettiğini söylüyor ama buna da inanmayın bence. Washington’a gazete temsilcisi olarak ilk gittiğim yılda Washington’da darbe alternatifinin de açıkça tartışıldığı da söylenmişti bana. Bu söylentiler bir süre sonra azalınca söylentiyi bana ilk söyleyen devlet kaynakları çok iyi olan tecrübeli Amerikalı gazeteci arkadaşım ’Söylentilerin azalması daha tehlikeli bir gelişmedir. Bu şimdi de bunun gizli konuşulduğunu gösterir’ demişti.

        Evet ‘çüşş’, evet ‘hadlerini aşıyorlar’ ama gerçek de maalesef bu. Türkiye özelikle Akdeniz’deki gelişmelerden sonra da daha da dikkatli olmak zorunda.

        Diğer Yazılar