Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Tarkan’ın İzmir konseri bu ülkenin kalbi kırılmış, gelecekten endişeli, hayal ettikleri ülke katiyen böyle olmayan düzgün insanlarına hayal kurabileceklerini ve bu güzel ülkenin keyfini çıkararak, eğlenerek, coşkuyla yaşamanın mümkün olabileceğini tekrardan gösterdi.

        İzmir’deki güzel kolektif ruh zaten belliydi. Orada olamayanlar ise evlerinde, ekranlardan, sevdikleri ve arkadaşlarıyla paylaştılar duygularını. Uzun süredir bize unutturulmaya çalışılan hayat sevgisini, kaliteli eğlenmenin güzelliğini bir süre yaşadık İzmir sayesinde.

        Birkaç saatliğine de olsa hepimiz İzmirli olduk, hepimiz derken ısrarla ruhlarını baskı altında tutmaya çalışanlar, güzel olan keyifli olan her şeyi yasaklatmaya çalışanlar da var tabii ki.

        Bunlar varlar ve hep olacaklar onlar ama hepimizin içinde doğuştan var olduğuna inandığım ruhumuzun Akdenizli yönünü serbest bırakıp güzelliklerin, keyfin, mutluluğun peşinden gitmek isteyenlerin sayısı da hiç az değil bu ülkede. İzmir konseri hiçbir şeyi göstermediyse, hayata daima gri bakanların unutturmaya çalıştıkları Türkiye’yi hatırlattı bizlere.

        Bu böyle de, içim şu anda mutluluk ile dolu da olsa yaşanılanlarla ilgili birkaç uyarıyı bugün yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Bu uyarıları yapmak zorundaydım çünkü yaratılan umudun, coşkunun hayal kırıklığına dönüşmesi ihtimali beni hep korkutuyor bu ülkede.

        Özellikle konser gecesi İzmir'de yaşananlara bakıp da bundan Türkiye'ye yönelik bir analiz çıkarmak isteyenler ürkütüyor beni. Benim gönlüm de aslında bunu yapmak istiyor, beynim keşke böyle olsaydı diyor bana. Konserden oldukça zaman geçtikten sonra bu yazıyı hepimiz üzerinde bir 'Gerçeklik' kontrolü oluştursun diye umarak yazıyorum.

        Cihangir'e bakıp İstanbul trendi çıkarmak ne kadar doğruysa

        Cihangir'e bakıp İstanbul trendi çıkarmak ne kadar doğruysa
        0:00 / 0:00

        Türkiye’ye ilk kez gelen bir araştırmacının Sultanbeyli ve Ümraniye’yi anlamaya ilk önce Cihangir semti sakinleriyle konuşarak başlaması ve onların tavırlarından, hayat tarzından, konuşmalarından edindiği izlenimle Ümraniye ve Sultanbeyli’yi de anlamaya başladığını sanması ne kadar saçmaysa konser gecesi gördüğümüz İzmir’den yola çıkıp Türkiye için bir trend analizi yapmak da o kadar saçmadır.

        İlk yazıda da dedim tamam benim gönlüm de öyle olmasını istiyor ama gerçekçi olmak lazım. İzmir ne şimdi ne de geçmişte hiçbir zaman Türkiye gerçeğinin tipik bir göstergesi olmadı. Keşke olsaydı bu ama olamadı, yıllardır yediği darbelerle aldığı göçlerle, aslında modernin temsilcisi olması gereken İstanbul bile modern özgürlükçü hayat standartları açısından daima İzmir’in arkasında kaldı.

        Demokrasinin çalıştığı, özgürlüğün olduğu dönemlerde Türkiye’nin geri kalan bölümü hayat tarzı bakımından İzmir’e yaklaşmış olabilir ama özelikle şu geçen 10 yıldan sona İzmir hiçbir konuda gerçek Türkiye koşulları hakkında artık bir ipucu içermiyor.

        İzmirli usta yazar Yılmaz Özdil, İzmir gerçeğini bize en iyi anlatan bir espri yazmıştı. O günlerde AK Parti’nin İzmir’de bir temsilcilik açması planlanıyordu. Özdil yazısında "AK Parti İzmir’de bir temsilcilik açamaz onlar olsa olsa bir konsolosluk açabilirler İzmir’de" demişti. Bir mizahçı olarak beni çok kıskandıran bu cümle komik olmakla birlikte aslında bir gerçeği de anlatıyordu. AK Parti'yi bilmem ama şimdiki devlet yönetimi hayat tarzı anlayışı ve hayattan bekledikleri açısından İzmir'in temsil ettiklerine en uzak olan yönetim. Bugünkü konunun son yazısında Akdeniz ruhu kavramını açmayı düşünüyorum. İzmir ne kadar Akdeniz ruhuna sahipse şimdiki yönetimin hitap ettiği kitleler ‘Çöl ruhuna’ sahipler, yani birbirlerine o kadar yabancılar.

        Tamam inşallah Türkiye’nin geneli de İzmir gibi olmak yolundadır, bir sonraki yazımda bu konuda daha önemli bir gelişmeyi açacağım ama unutmayalım bu ülkenin Akdeniz kıyısındaki bölgelerinde bile muhteşem denize bakıp keşke bunun yerinde bir çöl olsaydı diye düşünenler, böyle bir yaşamı özleyenler olabildiğine eminim. Bu yüzden konserden sonra bundan yola çıkıp Türkiye’ye trend analizleri yapmak konusunda fazla aceleci davranmamak gerekiyor bence. İzmir'in Türkiye gerçeğini anlattığını sanmak Bodrum'da akşam yemeği için Yalıkavak'ta bir restoranda rezervasyon yaptırdıktan sonra gittiği beach-club'ta denizin kenarında kokteylini yudumlayan kişinin yaşadığı ülkenin gerçekten öyle olduğunu sanmasıyla eşdeğerdedir.

        O gece asıl bakılması gereken yer Şanlıurfa'ydı

        O gece asıl bakılması gereken yer Şanlıurfa'ydı
        0:00 / 0:00

        Tarkan konseri gecesi Türkiye’nin asıl trendini gösteren şehir bence Şanlıurfa’ydı.

        Siyasi İslam'ın ağır baskısıyla yasaklatmaya çalıştığı Zakkum konseri, şehrin gençlerinin modern kararlı duruşu sayesinde yasaklanamadı ve 25 bin insanın katıldığı muhteşem bir konser gerçekleşti.

        Videolara baktım. Grup çalarken her yaştan kadın, başörtülüsü, başı açığı yan yana durmuş hep birlikte şarkıları söylüyordu.

        O Urfalı kadınların tavrı bence Türkiye için eğer güzel bir trend aranıyorsa asıl bakılması gerekenlerdi.

        Baskıdan bunalmış, hayalleri beklentileri silinmeye çalışan gençlik eğer artık Urfa’daki konserdeki tavırdaysalar ben de yine Türkiye için güzel hayaller kurmaya başlayabilirim. Kuracağım hayaller gerçekleşse bile bunları büyük ihtimalle göremeyecek olsam da ülke için heyecanlanmaya başlayabilmek ve üzerimizdeki yönetimin üzerimize sürekli attığı ölü toprağından kurtulmak yine de güzel.

        Akdeniz ruhu ve Braudel

        Akdeniz ruhu ve Braudel
        0:00 / 0:00

        Hayatımızdan tüm güzellikleri, keyfi, yaşam coşkusunu silmeye kararlı siyasi iradeye rağmen ülkenin geleceği için iyimser olabilenler arada bir Akdeniz ruhundan bahsediyorlar. Peki nedir bu ruh ve nasıl oluşur?

        Akdeniz havzasının büyük tarihçisi Braudel bölgeye özgü bir ruhun olduğunu ve yine bölgeye özgü bir insan türünün olduğunu anlatan büyük eserler yazdı.

        Gerçi arada bir son zamanlarda Türkiye’nin yapmaya çalıştığı gibi bu ruhu öldürüp yerine çöl ruhunu yerleştirmeye çalışan ülkeler olsa da Annales tarih okulunun uzun dönemi bağlamında (yani tarih öncesini de kapsayan biçimde) gelişmeleri inceleyen tarihçiler, bölgemizde yılların ileri kültür birikimini taşıyan melezleşmiş, karışmış bir insan türünün oluştuğunu gösterdiler.

        Neyse ki bu melezleşmiş ve karışmış insan türü bizde de var bunların çoğu Ege bölgesinde ve İzmir gibi kıyı yerleşimler de olabilirler.

        Braudel eserinde Akdeniz’in çöl kıyısı ile buluştuğu yörelerde yaşanılanları analiz etti ama Türkiye gibi çölü olmadığı halde ideolojik yaratılan çölü ile Akdeniz ruhunu öldürmeye çalışan anomaliler hakkında fazla bir laf etmedi.

        Biz görülüyor ki önümüzdeki yıllarda bu iki ruh hali arasındaki kaçınılmaz çatışmanın sonuçlarını yaşayacağız gibi görünüyor. Tarkan konseri gecesi İzmir bu gelecek çatışmanın ilk işaretini verdi.

        Hayatı seven, güzellikleri arzulayan, coşkulu moderni yaşamak isteyen Akdeniz ruhu güçleneceğinin işaretini sadece İzmir’den değil o gece Şanlıurfa’dan da vererek hepimize bir güzel gelecek umudunu verdi.

        Diğer Yazılar