Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nedense, dünya çapında son derece yaygın ve tutulan bir mutfak olan Lübnan mutfağı ülkemizde pek de revaçta değildir. Belki de sebebi, bizim mutfağımıza oldukça benzer yanlarının olmasıdır. Türkiye'nin ilk beş yıldızlı oteli Hilton İstanbul'un dokuzuncu katında bulunan henüz yeni sayılabilecek bir Lübnan restoranı Al Bushra. 'Mucize' anlamına gelen Al Bushra'ya bu ikinci gidişim.

        Benim hayatımın her döneminde Hilton İstanbul'un ayrı bir yeri vardır. Küçücük bir çocukken dev bahçesindeki "kedinin sahibi olduğumu sandığımdan" tutun da, erken gençliğimin heyecanlı anılarına, büyüdükçe de daha olgunlaşan izlere kadar. Neyse, Al Bushra'ya yemek saatinden biraz erken vardım. Güzel bir barı, barın önünde de yemek öncesi bir içki almak için samimi bir oturma bölümü var. İstanbul'un 'En iyi 10 sigara içme odası' yarışması yapılsa, istinasız burası birinci olur, zira alabildiğince İstanbul ve boğaz manzarasına sahip. Aydınlatma harika, personel deneyimli ve kibar. New York, Londra, Paris gibi ülkeler başta olmak üzere pek çok dünya kentindeki ünlü Lübnan restoranlarında yemek yemişliğim vardır. Al Bushra pek çoğundan daha başarılı. Gelelim yemeklere, hoummos, moutab-bal, muhammara, labneh, tabouleh, falafel, kebbeh gibi klasik başlangıçlarla donatılan masanıza, ana yemek olarak ızgara et çeşitleri ve köfte geliyor. Oldukça doyurucu. Hem gözü hem de mideyi. Bu şölen, künefe, Antep'-ten gelen kuru baklava, meyve, kahve ve çay servisi ile son buluyor. Bu bahsettiğim fiks mönü, istenirse a ala carte olarak da sipariş verilebiliyor. İçki ekstra tabii ki.

        Benim Al Bushra'da en başarılı bulduğum yan ise, otel restoranı imajının silinmiş olmasıydı. Otel restoranlarının sıkıcı ve kasıntı tarafından eser yok. DJ'in müziğinin bunda etkisi büyük. Yemekten sonra volüm ve ritim kulüp kıvamına ulaşmasa da eğlenceli bir tarza dönüşüyor. Yemeğe çıkmanın minimum bedelinin 100 TL'li fiyatlardan başladığı günümüzde, Al Bushra'daki fiyat uygulamasına resmen şaşırdım. Yüksek hesaplar beklerken, yukarda saydığım fiks mönünün 70 TL olması gerçekten çok çok uygun. Hatta öğle yemeklerinde bu bedel % 20 indirimli olarak uygulanıyormuş. Mutlaka uğrayın. İyi fiyata, iyi yemek yiyin ve gerçek 5 yıldızlı konforu yaşayın.

        SIRADIŞI BİR FRANSIZ GRUP "ZAZ"

        Dün Ekrem Vardar telefonda ne yapıp edip, ZAZ adlı grubun CD'sine mutlaka sahip olmam gerektiğini söyledi. Öyle methetti ki, hemen, youtube'dan dinledim. O da ne? Sokakta çekilmiş doğaçlama bir klip ve 4 milyona yakın bir izlenme oranı ile karşılaşınca cidden bugüne kadar duymamış olduğum için kızdım algı kanallarıma. Tıkandım mı? Köreldim mi? Sasılaşıyor muyum ne? Doğal yöntemlerle yaratılan soundlara, eklenen birkaç enstrümanla elde edilen ZAZ'ın müziğinin en ilgi çeken yanı ise, bence sözleri. En hit parçanın adı "Je veux" (İstiyorum) demek. Bakın ZAZ neler istiyor neler istemiyor.

        Lüks istemiyor.

        Chanel istemiyor.

        Mücevher istemiyor.

        Limuzin istemiyor.

        O sadece

        Kalbinin üzerinde bir el olsun;

        L'amour yani yalnızca Aşk istiyor. CD'sine sahip olun derim. Ama dikkat, Nişantaşı, İstinye Park falan gibi Marka mekânlarında dinlemeyin. Sizi olay yerinden kafanıza pahalı bir çanta darbesiyle kovalayabilirler.

        MASTER CHEF'E DAİR

        Özel takipçisi olmasam da, denk geldiğimde şaşkınlıkla seyrettiğim bir program "Master Chef." Dekorunu, tabağını, tefrişatını ve çekimlerini de oldukça beğeniyorum. Ancak, yiyecek-içecek ve catering sektörünün en büyük markalarından biri olan BTA'nın başındaki isim Sadettin Cesur'la olan Master Chef sohbetim, bakış açıma yeni bir göz daha ekledi. Bakın ne dedi başarılı yönetici Sadettin Cesur: "Sermet, bünyemiz de yüzlerce şef ve eleman çalışıyor. Jüri üyelerinin yarışmacılara olan davranışlarını gören genç çalışanlarımızın ebeveynleri çocuklarına sormaya başladı. 'Siz de yalnış yaptığınızda ya da eksik bir malzeme kullandığınız da, size bağırıp çağırıp kaşığınızı fırlatıyorlar mı?'diye." Cidden hiç bu açıdan düşünmemiştim. Bunun en nihayetinde bir TV şovu olduğunu unutmamak lazım.

        Jüridekiler de gastronomi dünyasının oldukça değerli isimleridir. Güngörmüş kişilerdir. Kime nasıl davranacaklarını gayet iyi bilirler. Tabii "reyting" kaygısı bu tip yanlış anlaşılmalara mahal verebiliyor. Ama reyting ve format uğruna da mesleğe gönüllü gençleri ve ailelerini demotive etmemekte de yarar var diye düşünüyorum..

        Okunmak üzere. Mutlu kalın...

        Diğer Yazılar