Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkezi İngiltere’de bulunan Global Resources Partnership Group Başkanı, eski diplomat ve OECD üst düzey yöneticilerinden Mehmet Öğütçü ile Brexit’in hem İngiltere, hem de Türkiye yansımalarını konuştuk.

        Enerji politiği uzmanı da olan Öğütçü, İngiltere’siz Avrupa Birliği’nde (AB) Almanya’nın gücünün artma potansiyeline işaret ederken, “Türkiye, AB içinde en büyük destekçisini kaybetti” diyor.

        AB’nin Brüksel’deki merkez ofisinin bundan 15 yıl öncesinde olduğu gibi Fransızca’ya dönme olasılığından söz eden Öğütçü, sorularımı şöyle yanıtlıyor:

        - Birleşik Krallık’taki referandumdan çıkan AB’den ayrılık kararını “fiyasko” olarak tanımlar mısınız?

        AB’nin kapısında Türkiye dahil tam üye olmak için bekleyenler var. Her biri farklı gelişme düzeyinde 28 ülkenin üye olduğu bir birliği sürdürebilir kılmak, ortak amaçlara yönlendirmek zorlaştı. Geldiğimiz noktada Avro bölgesi çöküşün eşiğinde. Çin ve ABD karşısında rekabet gücü aşınıyor, ortak dış ve güvenlik politikası en yakın coğrafyada bile bir sonuç yaratamıyor. Afrika’dan, Suriye’den milyonlarca göçmen akın akın gelip AB’nin kapısını çalıyor, terör ve şiddet yükselişte. Demokratik açık büyüyor. Avrupa Komisyonu büyüdükçe büyüyor ve hemen her alana burnunu sokmak istiyor. Avrupa Parlamentosu, artan yetkiler peşinde. Adeta Brüksel’deki eski Sovyetler Birliği’nin Kremlin’i yaratılıyor. Tüm bunlar dünya ekonomik, jeopolitik ve teknolojik bir güç kayması yaşarken meydana geliyor. İşte bu parlak olmayan manzara karşısında İngiltere’de yüzde 52 ayrılma kararı çıkması şaşırtıcı değil. Bu adımı başka AB ülkelerinin de izlemesi sürpriz olmaz.

        ‘AVRUPA BİRLİĞİ, DÜNYANIN DISNEYLAND’INA DÖNÜŞEBİLİR’

        - AB’den ayrılığı savunan aşırı sağcı UKIP Lideri Nigel Farage, “Avrupa’ya şüpheli yaklaşan cin şişeden çıktı ve geri konamaz” dedi. Bu durum AB üyesi ülkeleri nasıl etkiler?

        Farage, referandum önerisini kabul ettiren ve 25 yıl sonra ayrılmayı sağlayan bir politikacı. Cin, İngiltere bakımından şişeden çıktı ve bir daha içine sokulamaz. Ancak AB’nin ölmekte olduğu yorumlarına katılmıyorum. Her zorlu dönemin ardından yeni bir konjonktör yaratılıp yükselişe geçerdi AB. Bu dönem en büyük sorun artık AB içinde vizyoner, sürükleyici lider çıkmaması. Dahası, dünyada Asya-Pasifik devletlerinin lehine çok önemli küresel güç kayması yaşanıyor. Uzun vadede bu kayma nedeniyle Avrupa, dünyanın Disneyland’ına dönüşebilir.

        - Almanya ve Fransa, AB’nin lokomotifi olmayı sürdürebilir mi?

        Fransa motoru tekliyor. Almanya Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa’da çok güçlü ekonomik ve siyasi üstünlük kurdu. Berlin’i dengeleyecek tek güç İngiltere olarak görülüyordu. Londra’nın kendi adasına kapanmasıyla AB ciddi olarak “Almanya sorunu” yaşayabilir. Bir yandan “Akdeniz Kulübü” ayağını güçlendirirken diğer yandan Orta ve Doğu Avrupa, Baltık ülkelerini de yanlarına alarak farklı bir AB bloku yaratacaklardır.

        - Avrupa’da etnik ayrışmalar hız kazanır mı?

        Bask, İskoçya, Flamanlar, Istria, Moravia, Bornholm, Aland, Korsika, Bavyera, Sicilya, Frisia, Silesia gibi bölgelerin ayrışması, “Bölgeler Avrupa’sı” rüyasına hız kazandırabilir. Önümüzdeki 2-3 yıl; hem huzursuzlukların arttığı, hem de AB’nin küresel düzende daha az önemli hale geleceği bir döneme işaret ediyor. AB’nin moral bulması için yeni başarı hikâyelerine ihtiyacı var.

        ‘İNGİLTERE, AB’DEN 2’NCİ KEZ BOŞANIYOR’

        - Birleşik Krallık’tan ayrılmak isteyen İskoçya ve Kuzey İrlanda için öngörüleriniz neler?

        600 yıl önce Kral 8. Henry, Norfolk Dükü’nün yeğeni Anne Boleyn ile evlenmesine izin vermeyen Papa’ya rest çekerek Anglikan Kilisesi’ni kurup Kıta Avrupa’sından kopmuştu. Şimdi ikinci keskin kopuşu yaşıyoruz. Ama bu kez boşanma kendi ülkesi içinde de ciddi ayrılıklar doğuracak gibi. Belki önümüzdeki 5 yıl içinde, Birleşik Krallık sadece İngiltere ve Galler’den ibaret küçük bir ülkeye dönüşebilir.

        - Türkiye’ye yansımaları ne olabilir?

        Avrupa ve İngiltere’nin içine dönmesi, kale savunma psikolojisine saplanması; yabancılara, yeni aday ülkelere yönelik olumsuz hava yaratacak. Görünür gelecekte Ankara’nın AB tam üyeliği hedefini çok fazla ağzına almamasında yarar var. İngiltere’nin nasıl bir müzakereyle AB’den kopacağını henüz bilmiyoruz. Belki de AB ile İngiltere arasında müzakeresi yapılacak boşanma sonrası statünün bir benzerini kendimiz için yaratmak, her başkentle ayrı ayrı ikili işbirliği ve ortaklıklar geliştirmeye ağırlık vermek daha akıllıca olabilir.

        - AB ile güncellenen Gümrük Birliği, Türkiye için bir fırsat olabilir mi?

        Evet... Olmayacak duaya amin demek yerine belli kategorilerde serbest dolaşım, ortak politikalara katılım gibi yeni konum düşünülmeli. Belki de siyasi birliği zayıf, durgunluktan çıkamayan Avrupa Birliği cazibe merkezi olmaktan çıkıyor.

        - Avrupa’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobi’nin yaygınlaşması, dış Türkler açısından zorlu bir süreç olacak.

        Avrupa’da yaşayan insanlarımızın haklarının korunması, güvenliklerinin temini için etkin adımlar atılmasının önemi artıyor. Türkiye, AB içindeki en büyük destekçisini kaybetti. Çünkü İngiltere, temel anlamda AB içinde gevşek bir yapılanma istiyordu. Cameron ve Osborne’un Türkiye’nin AB üyeliğinin on yıllarca gerçekleşmeyeceğini itiraf etmeleri Ankara’da elbette rahatsızlık yarattı. Ancak bana Avrupa’nın doğu ve batı ucundaki bu iki ülkenin ABD ile birlikte gerçek anlamda stratejik ortaklık, serbest ticaret bölgesi gerçekleştirmesi olasılığı güçlü görünüyor. İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı, Türkiye’nin Avrupa’daki değerini artırabilir.

        ‘KÜRESEL SERMAYE AB’DEN UZAKLAŞIR’

        - İngiltere’siz AB nelerle karşı karşıya kalacak?

        Avrupa’ya göre trafiğin “tersten” aktığı ve sağdan direksiyonlu tüm dünyayı -şaka yollu- yanlış şeritte gitmekle itham eden İngiltere, bir kez daha gitmek istediği yönü cesaretle, çarpışmadan ve demokratik bir olgunlukla belirlemeyi başardı. Kuşkusuz İngiltere’nin AB’den ayrılması kısa ve orta vadede yaratacağı belirsizlikler ve ölçek ekonomisinin kaybedilmesi nedeniyle Londra’nın başını epey ağrıtacak ama İngiltere’siz bir AB de zarar görecek. Yıllık 11 milyar Euro’luk katkı doğrudan İngiliz hazinesine geri dönecek. Londra’nın Avrupa’nın en büyük finans merkezi olma özelliği de aşınacak. Bu aynı zamanda AB’ye uluslararası sermaye akışının da duraklamasına yol açabilir.

        - Fransız ve Almanlar ile yıldızı barışmayan İngiltere’nin elinde güçlü kartlar var mı?

        AB fikrini ortaya ilk Winston Churchill’in (eski İngiltere Başbakanı) atmış olmasına rağmen, 1973 yılına kadar Charles de Gaulle’ün Fransa’sı 2 kez İngiltere’nin tam üyeliğini veto etmişti. Brugge’daki College d’Europe’da yüksek lisansımı yaparken “Demir Leydi” Margaret Thatcher gelmişti okulumuza. Konuşmasının ana teması “I want my money back” idi. Elindeki meşhur çantayı Brüksel’e hiddetle sallayıp “Paramı geri istiyorum” diyordu. İngiltere, Avrupa’nın 2’nci büyük ekonomisi olarak Brüksel’i güçlendiriyordu.

        Diğer Yazılar