Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son bir haftadır, "bel fıtığı" hastalığını deneyimliyorum...

        22 Mart günü THY'nin 18.00 uçağıyla İzmir'den İstanbul'a gelirken başıma gelenleri anlatmaya fıkradan başlayayım.

        Fıkracı, Turgut Özal'ın doktoru olarak ünlenen beyin cerrahı ve aile dostumuz Dr. Cengiz Aslan...

        Dr. Aslan, dün telefonda halimi sorarken anlattı:

        "Babam, Cem Yılmaz gibi tek kişilik stand-up gösteriler yapan dönemin tiyatrocusu Hazım Körmükçü'nün (torunu da aynı isimle dede mesleğini sürdürüyor) taş plağa okuduğu fıkraları dinlerdi.

        Hazım'ın anlattığı bir fıkra vardı: İki arkadaş aralarında konuşuyorlarmış... Birisi 'Yağmur yağınca ıslanmamak için ne yaparsın?' diye sormuş, öbürü 'Ağlarım' demiş; 'İşe yaramaz' yanıtını alınca, bu sefer de 'Küfrederim' diye cevaplamış. 'Yine ıslanırsın' diye ısrar eden arkadaşına 'Sen olsan ne yaparsın' sorusunu yönetmiş... O da 'Şemsiyemi açarım' karşılığını verince 'Kolaymış... demiş."

        Çoğu kez belde, boyunda oluşan her rahatsızlığı "fıtık" diye niteleme yanlışına düşüldüğünü, oysa omurlarda 38 farklı sorunun oluşabildiğini söyleyen Dr. Aslan yol haritamı çizdi:

        "Reçeten belli, seyahatlerde bir korse ve bu üç ilacı (isimlerini vermiyorum) yanında bulunduracaksın."

        Önceki yıllarda da bu tür ağrılardan Dr. Aslan'ın sedyesine uzanmışlığım, birkaç saat içinde ayağa kalkmışlığım vardır...

        O nedenle ne yalan söyleyeyim; uçakta kıpırdayamaz hale geldiğimde, içim rahattı.

        Ne var ki çektiğim acılar, kıpırdayamama hali yarattığından, bir yandan THY'nin kabin görevlileri, diğer yandan havalimanı işletmecisi TAV ve havalimanlarında sağlık hizmetleri veren Port Clinic'in görevlileri hemen olaya el koydular...

        İzmir'e döneyim...

        Uçağın merdivenlerinin başına geldiğimde, yolculardan genç bir adam; beden dilimi iyi okumuş olacak ki, elimdeki kabin valizini taşımayı teklif etti, hemen kabul ettim.

        Uçağa adımımı atar atmaz, yolcuları karşılayan kabin görevlisi delikanlıya (host demeliyim aslında) "Valizimi taşıyamayacağım, belim ağrıyor. Burada bırakıyorum" diyebildim. Genç "Burada kalsın, ben yerleştiririm, meydana inince de en son inin, size yine yardımcı oluruz" diyerek "yükümü" aldı!..

        Uçak meydana inince, dediğini yaptım ama bu kez yerimden kalkamıyorum...

        Şunu özellikle belirteyim: Port Clinic'in meydana gönderdiği tekerlekli sandalyeye binene kadar kimse kimlik bilgilerime sahip değildi...

        İş ciddiye binince, TAV Kurumsal İletişim Koordinatörü Bengü Vargül'ü aradım ve gelişmeleri

        anlattım.

        Vargül de artık devredeydi... Serum alırken, başımda bekleyen Dr. Tuncay'ı arayan Port Clinic'in kurucusu Dr. İbrahim Kurt, "Hastayı ağrısı geçmeden bırakmayın" diye uyarmış....

        Kurt, özel sağlık sektörü hizmetleri alanında öncü girişimcilerden. 1990'larda kurduğu Medline Sağlık'ı, 1997'de Esas Holding'e sattıktan sonra, Port Mobil ve Port Clinic şirketlerini kurmuştu. 2013 yılı başında devreye giren "İşyeri Sağlık ve Güvenlik Yasası" çerçevesinde, verilmesi gereken hizmetleri karşılamak üzere yeni bir yapılanmaya daha gitmiş...

        Dr. Tuncay ağrının dinmediğini gözlemleyince, beni ambulansa koyup, isteğim üzerine International Acıbadem'e götürdü. MR çekilmesini istedim. Tablo ortaya çıktı. Tıbbi terimlere girmeyeceğim, omuriliğimde yaşam kalitemi uzun süre etkilemeyecek ölçüde bir problem oluşmuş...

        Yapılan tıbbi müdahaleden sonra ayaklandım ve o sırada hastaneye ulaşan eşimin de (Barlas Yurtsever) desteğiyle yürüyerek evimizin kapısından girebildim.

        Kamu sağlığı hizmetlerinin etkin sonuç vermesi için, kurumlar arasında koordinasyonun ne kadar

        önemli olduğunu bu vesileyle gördüm.

        Hasta gazeteci olunca sohbet de bol oluyor... Eve ambulans çağıranlar arasında "aşk acısı" çeken erkekler ilk sıralardaymış...

        Arayan soran ve ilgilenen tüm dostlara teşekkür ediyorum.

        Diğer Yazılar