Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PKK’nın pazar günü kaçırıp salı günü serbest bıraktığı CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün başına gelenlerden sonra, son bir yılda kaçırılan 145 vatandaş hatırlandı.

        Kimisi asker, kimisi korucu, kimisi mühendis, kimisi işadamı... AK Parti, CHP diye ayrım yapılmadığı da biliniyor.

        Hatta bu nedenle AK Parti belediye başkanları ve il başkanlarına yakın korumalar verildiği gibi, Tuncelili CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yakın korumalarının sayısının artırıldığı da biliniyor.

        Geçtiğimiz temmuz ayında AK Parti Tunceli İl Başkanı Veli Suroğlu’nun oğlu Şener Suroğlu da PKK’nın hedefi olmuş, 26 gün sonra serbest bırakılmıştı.

        Tunceli’de partilerin merkezlerinden ayrışan özelliklerine de vurgu yapmak isterim.

        Örnek: Suroğlu, AK Parti genel merkezinin tercihine rağmen 412 delegeden 341’inin oyunu alarak seçilmiş bir isimdi. Genel merkezin adayı Ali Aydın ise aynı seçimde 68 oy alabilmişti.

        TÜZEL, GAZİANTEP’TE İŞÇİLERLE

        Tuncelili iş ve siyaset çevreleriyle görüşmelerim sonucu, PKK’nın yaydığı “korku siyasetinin” kente hâkim olduğunu aktaran bir yazı kaleme almıştım.

        Yazıma ilk tepki Tunceli’de etkin (üç belediye başkanlığını aldı) sol partilerden Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’den geldi.

        Beni aradığı sırada 7 bin tekstil işçisinin ücret artışı eylemlerine destek vermek için Gaziantep’te bulunduğunu söyleyen Tüzel, “halkın talepleri doğrultusunda” siyaset yaptıklarını vurguluyor, PKK ile partisinin isminin yan yana gelmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu.

        İllegal örgütlerle aralarına koydukları mesafeye dikkat çeken EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’dan da bir açıklama geldi.

        Tunceli’deki sol siyasetlerle (Aygün’ün eski EMEP’li olduğunu hatırlayanlar isterlerse buna CHP’yi de eklesin) PKK’nın politik “çizgisinin” kitle siyaseti açısından en büyük iki açmazı bulunuyor.

        Birincisi, sol partilerin tabanında Kürt olmayan emekçilerin, işçilerin “Kürt milliyetçiliğine” karşı reaksiyonu...

        İkincisi, yaşadıkları baskı ve şiddete varan deneyimler. 1993 yılında PKK’nın öldürdüğü ve bir kısmını dağa kaçırdığı (1996’dan sonra EMEP adıyla yoluna devam eden) TDKP üyelerinin hafızalardaki yeri Tunceli’de hâlâ taze.

        Şimdi Gürkan’ın açıklamalarını aynen yayınlıyorum.

        “Emek Partisi, kurulduğu 1996 yılından sonraki bütün seçimlere katıldı. Partimiz programı itibariyle işçi sınıfının iş, ekmek ve özgürlük mücadelesinin yanında olmuştur.

        Kürt sorununun demokratik çözümü, din ve inanç özgürlüğü, söz, ifade ve basın özgürlüğü, sendikal ve siyasal hak ve özgürlükler vb. temel hak ve özgürlüklerde ileri adımlar atılarak ülkenin demokratikleştirilmesini savunur.

        Dolayısıyla, programına uygun olarak, bu seçimlerin bir kısmında çeşitli parti ve siyasi gruplarla ittifak yapmıştır. 2002 milletvekili seçiminde 20 civarında parti ve siyasi grup ile birlikte çok sayıda aydın, sanatçı ve sendikacının katıldığı ‘Emek, Barış, Demokrasi Bloğu‘ içinde yer almış, 2004 yerel seçimlerinde içinde SHP, ÖDP ve SDP gibi partilerin de bulunduğu 20 parti ve siyasi grubun yer aldığı aydın sanatçı ve sendikacılar tarafından desteklenen ‘Güç Birliği Bloğu‘ içinde seçimlere katılmıştır.2007 milletvekili seçimlerinde ise bazı illerde parti olarak seçime girerken, bazı illerde ‘Bin Umut Adayları’ olarak bağımsız seçime giren ittifak adaylarını desteklemiştir.

        2009 yerel seçimlerinde benzer bir taktik izlemiş ve 2011 seçimlerinde ‘Emek, Demokrasi, Özgürlük Bloğu’ ile birlikte bazı illerde bağımsız adayları desteklemiş ve diğer bütün illerde parti olarak seçimlere girmiştir.Görüldüğü gibi bu seçimlerin hiçbirinde PKK ile ittifak ya da birlikte seçime girme söz konusu değildir.

        Partimiz bütün bu seçimlerde demokrasi ve barış güçlerinin en geniş ittifakını savunmuştur. Fakat, seçim taktiklerinin bir kısmında da kuşkusuz yüzde 10 barajının etkisi olmuştur.Yüzde 10 barajı işçi sınıfı partisi ve Kürt siyasi hareketlerinin TBMM’de temsiliyetini engellemek üzere getirilmiş bir yasal düzenlemedir.Siyasi hak ve özgürlüklerin engellenmesine son verilmesi ve halkın iradesinin TBMM ve yerel yönetimlere yansımasının kısıtlanmaya çalışılmasından vazgeçilmesi durumunda, partilerin seçimlere katılımı konusu da açık ve anlaşılabilir olacaktır.

        Pek çok seçimde HADEP, DEHAP, ÖDP, SDP, SHP, DTP, EDP, SP, BDP, Yeşiller gibi partilerle ittifak yaptık.Bu partiler dışında, seçim ittifaklarından bağımsız olarak, TKP ve Halkevleri gibi parti ve gruplarla ittifaklarımız ya da güçbirliği, eylem birliklerimiz olmuştur. Örneğin, 1 Mart Tezkeresi’ne karşı, Irak’ın işgalinin önlenmesi için, NATO uygulamalarına karşı mücadele vb. konularda eylem birliklerimiz oldu. Fakat, bu ittifak, güçbirliği, eylem birliği çalışmalarımızın hiçbirinde PKK ya da illegal diğer örgütler bu birliklerin içinde yer almamıştır.”

        Somut siyasi durumu bölge halkı daha iyi tahlil edecektir; benden bu kadar!

        Bir bayram yazısı olmadı biliyorum ama EMEP’in itirazını da yazmak boynumun borcuydu. Sizden bir hafta izin istiyorum, özgür ve mutlu kalın!

        Diğer Yazılar