Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu devletin hakikaten bir dış politika ilkesi var mı?

        Bir ilkesi var mı?

        Hangi devlet olacak?

        Suudi Arabistan olsun, aman Umman olsun, Turks ve Caicos Adaları olsun; Trinidad ve Tobago olsun.

        Ne olursa olsun, hakikaten var mı?

        ***

        Marie Elizabeth Harf, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızlarından Esra ile aynı yıl doğdu. 1981, kayıtlarda Erdoğan’ın “Aksaray İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu”ndan mezun olduğu yıl diye de geçiyor.

        Türkiye’de CIA güdümlü askeri darbenin ilk yılı işte!

        Küçük Marie üniversiteyi ve yüksek lisansı bitirip o CIA’ya eleman yazıldı.

        O sırada; “demokrasiye geçmiş” olsa bile Türkiye’de hala 12 Eylül Darbesi Anayasası yürürlükteydi (ki hala öyle), ama Erdoğan çoktan başbakan olmuştu.

        Harf, CIA’da “Ortadoğu liderlikleri” üzerine analist olarak başladı, sonra CIA’da Sözcü bile oldu.

        Zaten master tezi de “S. Arabistan’da rejimin istikrarı” üzerineydi.

        CIA’da muhtemelen “Türkiye liderleri”ni de inceledi. Herhalde en çok da en lider olanları.

        Derken Obama onu ikinci seçim kampanyasına aldı; oradan da Dışişleri Bakanlığı’na geçti.

        Sarı saçları, gözlüğü ve bazen alaycı sözleriyle, Türkiye için de sık sık konuşan Marie işte o küçük kız!

        “Kızımız” yaşında.

        ***

        Harf, ABD Dışişleri Bakanı değil, Dışişleri Sözcüsü bile değil, Dışişleri Sözcü Yardımcısı sıfatıyla, “PYD bizim için terör örgütü değildir” dediğinde…

        “Babası yaşındaki” Türkiye Cumhurbaşkanı “PYD bizim için PKK ile eşittir” diyeli çok az olmuştu.

        Cumhurbaşkanı daha önce de “Işid ile PKK eşittir” demiş, “Kobani düştü, düşecek” diye bildirmişti (ki iki yıl önce de “Esad düştü düşecek”ti).

        Türkiye’nin eski Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı gölgesinde Başbakan olduktan sonra, konuşmaya fırsat bulduğunda, zaten aynı şeyleri söylemişti.

        Ama işte Küçük Marie, Harf’i harfine diyordu ki, “Bizim için, Kobani’yi savunan PYD terör örgütü değildir. PYD’nin desteklenmesi gerektiğini Türklere anlattık.”

        Ve yaşına başına bakmadan lütfen ekliyordu:

        “Türkiye’yi çok çok yakın bir partner olarak görüyoruz.”

        ***

        Partner ise, part-time efelik sürecinin yeni bir şaşı ve şaşkın aşamasını yaşıyordu:

        Çok çok yakın partneri ABD, obez uçaklarla Kobani’ye, PYD’ye silahlar indirdi.

        “Çok çok yakın”daki bu silah köprüsü için Türkiye “Vallahi bizim hava sahamızdan değil” diye fısıldadı havaya cıvaya.

        Ve aynı Türkiye, “Işid=PKK=PYD” deyip durduktan sonra, Kobani ve PYD’ye destek için “Kuzey Irak’tan, Türkiye üzerinden Peşmerge transferi”ne onay verdiğini duyurdu.

        Hoş, nasıl bazen Türk Türk’ün kurdu oluyorsa, yer yer Kürt de Kürt’ün kurdu ya, PYD de zaten üzerinde tahakküm kurabilecek “K. Iraklı Peşmerge” gelmesine pek sıcak değildi; en azından hepsine değil.

        Ama işte Türkiye de, az önce “terörist” dediği PYD’ye “yardım ve yataklık” için bir kapı açmıştı!

        Tam o sırada Işid, çoluk çocuk dahil,bu kez Türkmenleri de (yine) katlediyordu.

        Nihayetinde, Marie ne dediyse, Harf’i harfine o!

        Olan bir de, “barış ülkesi”nde iç savaş histerisiyle bir öteki tarafından katledilen, kimi çocuk, 45 insana oldu.

        ***

        Dön dolaş, sonuçta doğru olan bir şeylerin de yapılması elbet yanlış değil.

        Baştan aşağı ofsayt, faul, taç, 9 kusurlu hareket olan ise, çok bilmiş ve çok yanılmış bir devletin şaşkınlığı!

        “Barış süreci” yürüttüklerine terörist demek yahut terörist dediğin ile “barış süreci” yürütmekten; Işid’i hoş görüp şimdi onunla mücadele için ABD ile işbirliği yapmaya; lideriyle durmadan görüştüğü PYD’yi, kendi topraklarını savunanları “terörist” saymaya ve ardından da onlara ABD silahlarının inişine inişine kurban olmaya kadar!

        Bu menüye dilerseniz, “Esad iki güne kadar gider”in üzerinden geçen iki yılı sos diye koyun…

        S. Arabistan, Mısır, Körfez ülkeleri ile “Sünni Blok” diye heveslenip onların ittirmesi ve parasıyla lejyonerliğe soyunduktan sonra, hepsini birden kaybetmeyi de kararınca ekleyin.

        Durmadan yalakalık edilen despotlardan bir “Sünni Blok”un, bugün çaktırmadan, hatta çaka çaka Türkiye’yi nasıl kuşattığını, kuyu kazdığını filan bir düşünün!

        ***

        O vakit, One minüt Marie…

        Elbette sorarız Turks and Caicos Cumhurbaşkanı ile Trinidad and Tobago Başbakanı’na:

        Sizin devletin bir ülkesi var da, sahi bir ilkesi var mı!

        Diğer Yazılar