Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        -PARİS-

        Fransa’da kısa süre önce bazı üyeleri yakalanan bir grup “Fransa’nın İç Savaşı”na inanıyor: Dini kimlik ekseninde, Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında bir savaş.

        Bu “grupçuk”un az sayıda kişiden oluşan bir hücre olduğu, ancak patlayıcı yapmaya başladığında, öldürülecek kimi hedefler belirlediğinde, “Helal gıdalar”a zehir karıştırmayı planladığında yakalandığı biliniyor.

        Eylem hazırlığındakiler olarak çok küçükler; ideolojik arka plan olarak ne kadar küçükler acaba?

        Adını “İç Savaş” koymasalar da, Fransa ve Avrupa’nın genelinde, “milliyetçi, aşırı sağcı, faşizan” olan, siyaseten güçlenen, daha çok seçmenle buluşanlar mevcut.

        Öngördükleri şey özünde bu “grupçuk”tan farklı değil.

        Sadece şimdilik, “terör” ve “mülteci akını” gibi iki sorun karşısında, kitle desteğini büyütmek olan “siyaseten meşru” bir “cephanelik”leri var.

        Bir “İç Savaş”tan uzak belki; ama hemen her gün “İç Muharebe” veriyorlar.

        BÜYÜK ZAFER

        İşte bu ahval ve şerait içinde, Fransa aşırı sağı hafta sonuna “büyük bir zafer”le girdi. Bir önceki yazımın aktörü olan “Milli Birlik” lideri Marine Le Pen’in beyanı böyle: “Bütün kurbanların İslamcı teröre karşı zaferi.”

        Bunu derken, ideolojik arka planda “Müslümanlara karşı” diye bir iç ses de fısıldıyor olmalı!

        “Zafer” şu:

        Fransa doğumlu, Cezayir kökenli ünlü Rap müzisyeni Medine (Medin), Bataclan’da konser verecekti. 2015 Kasım ayı Paris saldırılarında öldürülen 130 insandan 90’ının katledildiği yer.

        Bataclan konser salonu
        Bataclan konser salonu

        Bataclan’ın tarihi kimliği artık böyle iken, Medine’in müzisyen kimliği “İslamcı” olarak tanımlandı. Saldırıları hep kınamıştı lakin Fransa sağının dilinde 2015 Ocak ayındaki “Charlie Hebdo katliamı”ndan bir hafta önce çıkan “Don’t Laik” parçası vardı: “Sekülerleri çarmıha gerin… Fetvayı bu aptalların kafasına vurun.”

        “Cihad” adında albümü vardı; “Esas Cihad, insanın kendine karşı verdiği savaştır” dese de.

        Elbette Bataclan konserine kendisi karar vermemişti. Hatta tek konserin biletleri çok önceden tükenince, Bataclan ikinci bir konser daha düzenledi.

        Ancak Fransa aşırı sağının ve bazı “kurban yakınları” örgütlerinin protestoları yoğunlaştı. Bataclan uzun süre direndi, sonunda pes etti. Konser salonu ve Medine, konserlerin iptal edildiğini açıkladı cuma günü.

        İşte “Zafer” buydu!

        İKİ YÜZLÜLÜK

        “Life for Paris” adlı “Bataclan kurbanları örgütü” ise, her resmi kurumunda, her okulun girişinde 1789 Devrimi’nin mirası “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” ve her köşesinde “Laiklik” yazılı bir ülkedeki bu ikiyüzlülüğe tavır aldı.

        Rap'çi Medine
        Rap'çi Medine

        “Bizim adımıza Medine’e saldıranları kınıyoruz. Bataclan dilediğine konser verdirmekte özgürdür” dedi.

        Medine’in bir şarkısının adı da “İlle de Bataclan”dı; en çok orada konser vermek istediğini “raplıyor”du.

        Şimdi de öyle dedi: “Tek istediğim Bataclan’da konser vermekti. Ama bunlar kurban ailelerini istismar ediyor.”

        Nihayetinde, kimseyi katletmemişler ama başka birileri de Bataclan’a ve bir konsere “saldırmıştı!”

        PENCERELER

        Aynı gün Fransa Senatosu’nda iki toplantı vardı.

        Birinde Türkiye eğitim tarihinde “Batı’ya açılan pencere” denen Galatasaray Lisesi’nin “150’inci yılı.” Esasen kuruluş tarihi 1481 olan bir okulun “yeniden kuruluşu.”

        Türkiye için değerli, Fransa için önemli bir okulun tarihi ve güncel kimliği konuşuldu.

        Diğer toplantı ise “Fransa’da İslam” üstüneydi. Batı’nın içindeki pencerelere dair.

        Cumhurbaşkanı Macron’a yakın Tunus asıllı Fransız Hakim el Karoui iki yeni rapor hazırlamış, Montaigne Enstitüsü yayınlamıştı.

        Daha önce burada yazdığım raporlar, “Din adamı yetiştirilmesi, camilerin finansmanı ve bazı devletlerin gölgesinin yok edilmesi için” öneriler getiriyordu: Yeni bir Müslüman çatı örgütü, Helal gıda sektörü ile Hac yolculuklarından kesintiyle bu finansmanın sağlanması” gibi.

        Tespitleri ise “Fransa’da Selefilerin, sempatizanlarının, radikalleşenlerin sayısındaki artış”tı.

        Bu sayı en sert çekirdekte 1500 kişiden başlıyor en geniş çemberde 30 bin kişiye kadar çıkıyordu; “Fransa’nın ikinci dini”nden 5 milyon Müslüman arasında!

        Macron, raporları ve bütün yaz bir “ev ödevi” gibi süren ve yeni biten “Valiliklerin düzenlediği ve Fransa’nın her yerinde Müslüman temsilcilerin katıldığı toplantılar”ı dikkate alarak bir plan açıklayacaktı.

        HELAL VERGİSİ

        Ancak Senato’da, Fransa’nın şu andaki en büyük Müslüman çatı örgütü CFCM (Fransa Müslüman İnancı Konseyi), aynı Paris Büyük Camii gibi, bu raorun içeriğine ve önerilerine karşı tavır koydu.

        Türkiye kökenli başkanı Ahmet Oğraş, “İslam üstene en çok konuşanlar ya uzman değil, ya objektif değil ya da meşru değil. Müslüman olmak böyle öneriler ve tahliller için yeterli değil” dedi.

        Ahmet Oğraş
        Ahmet Oğraş

        Yardımcısı Şemseddin Hafız’a göre, “Macron’a sunulan rapor İslam’a İslamcılık üzerinden yaklaşıyor”du ve büyük düşünür Montaigne’e de hakaretti.

        Yine yönetimden Anouar (Enver) Kbibeş de şunu söyledi: “Rapor; İslam, İslamcılık, Vahabilik, radikalizm, terörizmi birbirine çorba gibi karıştırıyor. Helal Vergisi, camilere gönüllü destek veren Müslümanlara hakaret.”

        Senato üyesi, bazı merkez sağ partilerin birliği olan Bağımsız Demokratlar’dan Nathalie Goulet de raporları eleştirdi:

        “Fransa’da İslam gerçeği saptırılıyor. Çok az Müslüman temsilci ile konuşulmuş. Helal Vergisi ayrımcı bir düşünce. Bu raporun yeri çekmecedir.”

        Müslüman temsilcilerin üzerinde anlaşmakta olduğu bir “müjde” ise, örgütlenmelerin yönetiminde kadınlara yüzde 20 – 30 oranında bir kota açılmasıydı!

        ASIRLAR ÖNCE

        Kimilerine göre “Dünya savaşları”nın bir özelliği “Avrupa’nın iç savaşları” da olmasıydı. Her ne kadar “esas iç savaş” tanımında ideolojik, etnik, dini veya bilhassa sınıfsal bir nitelik gerekse de.

        Devrin modern kitle imha silahları ve sivillerin de katledilmesi ve küreye yayılmasıyla biri 18 milyon, diğeri 60 milyon can alan iki dünya savaşından asırlar önce, “Avrupa’nın çok uzun din savaşları” vardı, esas iç savaş olarak.

        Protestanlık ve Kalvinizmin ortaya çıkmasıyla, Almanya’nın, Fransa’nın iç savaşları kadar; bütün Avrupa’nın birbirini boğazladığı ve o devirde belki de 19 milyon kadar can almış 100 yıllık savaşlar. İçinde 30 Yıl Savaşları ile.

        Avrupa'da 100 yıl savaşları
        Avrupa'da 100 yıl savaşları

        Almanya’da iki “mezhep”in prenslikleri bir ötekini kılıçtan geçirmiş, Fransa’da Katolikler Aziz Bartholemeo Günü, bir gecede binlerce Huguenot’yu katletmişti. Almanya nüfusunun üçte birinden fazlası bu dini “İç Savaş”ta yok oldu.

        Nasıl Avrupa’nın 70 yıllık (soğuk ve sıcak) barışı iki dünya savaşının enkazı üzerindeki “yeni düşünce” ile (şimdilik) sağlanmışsa…

        “Dini İç Savaş” da “dini hoşgörü, inanç özgürlüğü” ve giderek “laiklik”in temeli oldu. Avrupa’nın ilk büyük barışı ve sınır düzenlemesi “Vestfalya Anlaşması” ile.

        ASIRLAR SONRA

        İşte o uzun yüzyılın, o büyük iç savaşın Fransız, Alman, Avusturyalı, İngiliz, Danimarkalı, Hollandalı, İsveçli, İtalyan, İspanyol torunlarının bazı yerde küçük, bazı yerde çoğalan bir kısmı, bugün yeni bir “Din İç Savaşı”nı canlandırıyor; ya bilinçaltında ya da gündelik hayatında:

        Sömürgeler, eski sömürgeler, Ortadoğu ve Afrika’daki alevlerden sonra; bizzat Avrupa’nın içinde, “Mültecilere, göçmenlere ve özellikle Müslümanlara karşı.”

        Diğer Yazılar