Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Darbeler, darbeciler yargılanıyor ama darbe gerekçesi olan İç Hizmet Kanunu değişmiyor, Genelkurmay Milli Savunma’ya da bağlanmıyor.

        Fakat ‘disiplin’ adına, üstün astı daha konforlu ezmesi için kanun kotarılıyor.

        Militer-kapitalist, komutalı piyasa ekonomisinin temel özelliği, alttakilerin hayatını rehin almaktır. Askeri eza ve cezaya da tabi bir militer proleterya!

        Piyasa kulları ve Cinnet Ordusu köleleri!

        Demokrat hükümet ile cumhuriyetçi ordu sentezinden çıkan bu:

        Komutan hem savcı, hem bilirkişi, hem yargıç.

        Komutanın hukuku yok ama kendisi kanun.

        Komutan, disiplin adına, astı yargısız hapsedebilir, kıt maaşına el koyabilir, angaryaya mahkum edebilir, isterse ordudan kovabilir! (Çünkü uşağı, kölesi!)

        Ast; canı, ruhu, haysiyeti yanıp şikayette bulunursa, usulsüzlükten yine ceza alabilir.

        Ast; haksız emrin ‘mütalaasından’ bile ceza yiyebilir.

        Misal, o şartlarda hem de çoğu acemi 25 askerin cephaneliğe sokulmasını usulsüz buluyor, itiraz bir yana, mütalaa ediyor, gerekli kayıtların tutulmasını istiyorsa… yine de oraya sokulabilir, paramparça olabilir. Sağ çıkarsa da ceza alabilir.

        Başbakanlık BİMER’e başvurursa da ceza alabilir, ki öyle oluyor zaten.

        Ordudan atma, oda hapsi, maaş kesme cezasına itiraz edebilirsin.

        Ancak mahkeme heyeti, üç hukukçu, iki de hukukçu olmayan, atanmış subaydan oluşur.

        O hukukçu subayların da zaten sicil amiri komutanı bulunur.

        Yani hukuk da emir komuta altındadır.

        Ast isen, alt isen, tabii ya… bekle, belki seni haklı bulur!

        Sen itiraz edene, itiraz sonuçlanana, bir sürpriz haklı çıksan bile çıkana kadar, ceza çoktan infaz edilir.

        Ana fikri Kınalı Kuzu Çevirmedir. On binlerce askeri tandır yapıp didik didik ederek yemektir.

        AİHM kararlarına aykırıdır. Fakat muhafazakâr demokratlar ile muhafazakâr cumhuriyetçilerin mutabakat noktasıdır.

        O sıfır noktasında, on binlerce sıvasız hane evladı köleleştirilir, kullaştırılır, külleştirilir!”

        ***

        Bu yazıyı yine bu sütunda “Orduya büyük moral!” başlığıyla 2 Şubat 2013’te yazmışım.

        O sıra “darbecilerle mücadele eden, askeri vesayeti kaldırmış, sivilleşme ve demokratikleşme sağlamış” iktidar, komutan arzusuyla, felaket bir Askerî Disiplin Kanunu çıkarmıştı.

        Böyle onlarca, artık bugün için tonlarca yazı yazdım.

        “Komutan baskısıyla maaştan vakıflara zorla kesinti”yi de protesto edip direnen astsubaylarda “Pes hareketi” de başlamış, TEMAD gibi örgütler Disiplin Kanunu’na dikkat çekmişti.

        Komutanlar bunları ezmek için bastırdı. Ben de davalarla kuşatıldım.

        ***

        Bugün de, “alttakiler”in iki (mecburen) emekli örgütü, TEMAD ve Emuzder “Disiplin Kanunu” ve “Anayasa’ya aykırı” İç Hizmet Kanunu’nun on binlerce askeri nasıl esir, rehin aldığına, darbecilere alet ettiğine dikkat çekiyor.

        Elbet heves, hırs, iştahla darbecilere katılmış astlar da var. Ancak alınan ifadelerde görüldüğü üzre, pek çoğu emir-demir, Disiplin Kanunu kurbanı.

        Ona zorlanmışlar, buna alıştırılmışlar. Haksız, hukuksuz emir, tehdit ve baskıları BİMER’e şikayet ettiklerinde, son üç başbakanın başbakanlıkları şikayeti aynen şikayet edilen komutana göndermiş; onlar da şikayetçinin icabına bakmış!

        TEMAD Başkanı Ahmet Keser, “Buna rağmen, Disiplin Kanunu’na karşı mücadeleler ve o yazılar, çok sayıda astsubaya, haksız-kanunsuz emirlere, yani darbecilerin istediklerine uymama, direnme gücü de sağladı. Darbenin başarıya ulaşmamasında bunun da rolü var” dedi.

        ***

        Emuzder Başkanı Esef Merdoğlu ise, onca zaman baskıya maruz kalanlara, “şehit aileleri”ne koşturduktan sonra şimdi bir de, darbeci olmayıp “tatbikat var, terör saldırısı var diye kandırılan, emredilen, yem olarak atılanlar”ın felaketiyle yüzyüze:

        “Cumhurbaşkanı’nın dahi eniştesinden öğrendiği darbeden, emir kullarının bihaber olması normal değil mi?” diye soruyor.

        “Tüm personele ezberletilen İç Hizmet Kanunu 13. Madde”yi sizlere de sunuyor:

        “Disiplin, kanunlara, nizamlara, AMİRLERE MUTLAK BİR İTAAT ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.

        Askerliğin temeli disiplindir.

        Disiplinin muhafazası ve idamesi için kanun ve nizamlarla tedbir alınır.”

        O da “sivil iktidar”ın o gece bombalanan Meclis’ten çıkardığı “Militarist-kulcu-köleci” Disiplin Kanunu!

        Üstelik Anayasa’ya da aykırı:

        “Kamu hizmetinde çalışmakta olan kişi, amirinden aldığı emri, kanuna aykırı görürse, yerine getirmez, aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak amir emrini yazılı olarak tekrarlarsa, emir yerine getirilir. Bu durumda emri yerine getiren sorumlu olmaz.

        Konusu suç tekil eden emir hiçbir surette yerine getirilmez, yerine getiren sorumluluktan kurtulamaz.

        İstisnalar saklıdır.”

        Hoş, Anayasa “istisna” deyip açık kapı bırakıyor. Nitekim darbe girişiminden hemen önce, iktidarın “komutanların ve emirlerindeki askerlerin” bilhassa Güneydoğu’daki “muhtemel suçları”na getirdiği koruma zırhı, hatta geriye dönük işlemesi “konusu suç teşkil eden emre istisna” diye mütalaa edilmiş olmalı!

        ***

        Darbe suçu darbecinindir. Ama siz dün onlarla düğün yaparsanız, bugün de hep birlikte cenazemiz oluyor!

        Sahi bir de ordu ve poliste sendika düşünseniz!

        DEMOKRASİ BAŞKA BİR ŞEY!

        Koruduğumuzu sandığımız “demokrasi”, haklara ve özgürlüklere dair bir şey.

        Darbecinin, silahla, katliamla kökten yok etmek istediği bu.

        Seçilmiş, o bombalanan Meclis’te üçüncü parti olmuş, milyonlarca insanı temsil eden HDP’nin dışlanması da dahil; darbeciyle mücadele ettiğimizi söylerken, kim olursa olsun, hak ve özgürlükleri çöpe atmak, çiğnemek, ezmek nasıl demokratik bir yol olabilir?

        Hep dediğimiz “millete, Meclis’e, Cumhurbaşkanı’nın kaldığı yere ateş, polise açan zalimler.”

        Onların bile “işkence” görmesi demokratik bir cevap olur mu?

        Kaldı ki, daha önce “dokunan yanıyor” denen “Paralel”de şimdi “değen yanıyor”la koca bir torbaya insanların atılması, geçmişte “darbe karşıtı” olarak AKP Milletvekili bile olan Ilıcak ile onca gazetecinin konması, darbeye karşı korunan hukuk, hak ve özgürlüklerle ne kadar bağdaşacak!

        Mesele bir şekilde “bu terör örgütü”ne bulaşanlarsa, iktidarın çok sayıda mensubu, çok sayıda başka gazeteci, dün “Hocaefendi’ye laf söyletmeyiz” deyip bugün “Cinler” diyenler kendilerini nasıl muaf tutacak?

        Demokrasi sadece darbe anında, ona karşı savunulmaz ki. Bazen kendimizden bile korumamız gerekir!

        Diğer Yazılar