Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PARİS

        “Cumhurbaşkanı’nın adamının 1 Mayıs göstericilerine vurması, tekme atması” Fransa’yı çok önemli bir siyasi krize taşıdı.

        Tabii çarşambadan beri sessizliğe gömülen, bu mevzuda hiç açıklama yap(a)mayan Cumhurbaşkanı Macron ile Elysee Sarayı’nı da sarsıyor.

        Olayın birkaç günlük hikayesini, “Vuran ile koruyan” ve “Başkan’ındayakçı adamı gözaltında” başlıklı yazıların bağlantısını açarak görebilirsiniz.

        Bu yazıda, Marquez’in “Başkan Babamızın Sonbaharı”nı değilse de, “Başkan Macron’un Son Pazarı”nı aktaracağım.

        - Dayakçı koruma Benalla, hep Macron'un yanındaki adamdı -

        VİDEO YAĞMURU

        “Cumhurbaşkanı’nın yakın çalışma arkadaşı” olarak tescil edilen 26 yaşındaki Alexandre Benalla’nın; 1 Mayıs’ta, Paris’in en şirin meydanlarından birinde, hem de polis kaskı takmış halde, bir göstericiyi dövmesine dair video ortaya çıktıktan sonra her şey çok hızlı gelişti.

        - Her şey bu videoyla başladı, ardından yağmuru geldi -

        İlk videoyu Le Monde gazetesi yayınlamıştı: Yere düşen bir gence defalarca yumruk ve tekme. Derken başka bir yerden ikinci video çıktı: Aynı meydanda, karşı kaldırımda bir genç kadına darbeler. Sonra üçüncü ve dördüncü amatör videolar; “Cumhurbaşkanı’nın adamının devlet şiddetinin çeşitli açılardan” kanıtları.

        Kimi vatandaş meydanda, kimi kafe ve restoranların içinden çekmişti.

        MECLİS TIKANDI

        Pazar, siyasi krizin derinleştiği gün oldu:

        1. Benalla ile ona meydandaki kamera kayıt görüntülerini verdiği saptanan, ikisi komiser üç polis gözaltındaydı. Bir de yine Benalla gibi iktidar elemanı olan ve dayak sırasında orada bulunan bir başkası.

        2. Olay patladığından beri tek kelime etmeyen veya edemeyen Cumhurbaşkanı cumartesi sabahı İçişleri ve Adalet bakanları ile bir “kriz kahvaltısı” yapmıştı.

        3. Meclis’te pazar günü de devam etmesi gereken “Yeni Anayasa değişiklikleri”ne dair görüşmeler perşembeden beri yapılamıyor, soldan sağa, kürsüye her çıkan muhalefet milletvekili bu konuyu gündeme getiriyordu.

        4. Cumhurbaşkanı Macron’un kurduğu iktidar partisi LREM pes etti ve “Anayasa değişikliği görüşmelerinin belirsiz bir süre ertelendiğini” duyurdu.

        5. Benalla’nın savcılık ifadesi ortaya çıktı: Emniyet tarafından “gözlemci” olarak davet edildiğini; kask, cop ve telsizin tanıdık bir polis amiri tarafından verildiğini; göstericiye müdahalesinin, Ceza Kanunu’nun “Bir suç işleniyorsa, her vatandaşın suçluya müdahale edip onun adli polise teslim etmesi beklenir” diyen maddesi uyarınca olduğunu söylüyordu.

        6. Suçlamalar ise, “Kamu görevlisinin vatandaşa şiddeti; devlet görevinin ve kamu otoritesinin suistimali; kamera kayıtlarının alınması, tahrifi”ydi. 36 saatlik gözaltı süresinin bitiminde de hakim karşısına çıkarıldı.

        7. Senato’da ifade veren İçişleri Bakanı’nı pazartesi günü Meclis’te “derin sorgu” bekliyordu. Zaten olay patlar patlamaz, bir Meclis komisyonu “araştırma komisyonu”na dönüştürülmüştü; iktidar ve muhalefet işbirliğiyle.

        8. “Başkan’ın adamı”nın vurduğu iki gösterici de ortaya çıkmıştı ve ifade vermek istediklerini beyan etmişlerdi.

        YALAN YAĞMURU

        Medyanın haberlerinde sadece videolar ortaya çıkmıyor; Benalla konusunda, Cumhurbaşkanlığının tüm “kara delikleri” de deşiliyordu:

        Benalla’ya olaydan sonra 15 gün ücretsiz görevden uzaklaştırma cezası verilmesi ama savcılığa bildirilmemesi; Benalla’nın 7 bin Euroluk maaşı; Benalla’ya tahsis edilen Cumhurbaşkanlığına ait özel bir apartman dairesi; Benalla’nın polis cihazlarıyla donatılmış arabası!

        En çok da, olay patlayınca iktidarın, bakanların, Cumhurbaşkanlığı'nın söylediği yalanlar! (Olabildiğince çok kaynağı izlemeye çalışıyorum; gazeteci kimliğiyle bu olayı savunan, Cumhurbaşkanlığının söylediklerini en öne çıkaran bir yayın göremedim!) “Koruma görevlerinden uzaklaştırılmıştı” dendiği halde, son gezilerde de Cumhurbaşkanı ve eşinin yakınında bulunduğunu kanıtlayan fotoğraflarla birlikte.

        Liberation gazetesinin yöneticisi ve başyazarı Laurent Joffrin, kimilerine göre “Cumhurbaşkanı’nın tabutuna son bir çivi çakan” bir yazı yazdı; demeye getiriyordu ki, “Bu kadar yalan söylendiğine göre, Cumhurbaşkanı hala ses veremediğine göre; bu Benalla ya kendilerine çok yakındı, çok hizmet veriyordu ya da çok şey biliyor. Öyle ya, Cumhurbaşkanı’nı koruyan onlarca özel polis olduğu halde, bu adamın korumadan sorumlu olmasının sebebi ne?”

        Öyle ya, Cumhurbaşkanlığı'na ait bir dairede oturuyordu ve Cumhurbaşkanı’nın “deniz, dağ, dere tepe tüm özel, aile gezilerinde de o var”dı! Neydi bu adamın kıymeti?

        Nitekim merkez sağ muhalefetten, “Cumhurbaşkanı’nın eşinin de Meclis komisyonuna ifade vermesi” talebi geldi.

        WATERGATE GİBİ

        “Siyasi kriz”in ve “devlet krizi”nin kapısını çalan “dayak vakası” idi ama kapıyı ardına kadar açan “yalanlar” oldu.

        Olayın gizlenmesi başta; ilk video ortaya çıkınca Cumhurbaşkanlığı sözcülerinin, İçişleri Bakanı’nın, iktidar partisi yönetiminin yaptığı açıklamaların hepsinin “yalan” olduğunun ortaya çıkması. Hem de saatler içinde!

        Kamuoyuna açıklama yapmayan Cumhurbaşkanı’nın, olay patladıktan sonra, Benalla’nın görevinden alınacağı duyurulurken bile ona telefon etmiş olması dahil.

        Çünkü bütün medya bu olayı didikliyordu; bütün muhalefet üstüne gidiyordu. İktidar partisinin “muhalif ve doğrucu” sesi Sonia Krimi bile!

        Kimilerine göre, “içeriden bilgi sızdıran” biri veya birileri de olmalıydı.

        Çünkü 1 Mayıs’taki videoda bulunan kasklı kişinin o olduğunu gazeteciler kolay tespit edemezdi…

        Ayrıca belli ki, bir ona bir şuna bilgi, belge dağıtımı yapan birileri vardı. Ya “Saray”da yahut Başbakanlık’ta, Emniyet’te, İçişleri’nde!

        Bu yüzden, olay bir “devlet skandalı” olarak Watergate’e benzetildi hemen:

        1. Derin devlet işi vardı.

        2. Devlet yalanları vardı.

        3. Başkan etrafı korumak için yalanlara sarılmıştı.

        4. Gazeteciler üstüne gidiyordu ama belli ki bir de ABD’de Başkan Nixon’u götüren “dinleme skandalı”ndaki gibi “gazetecilere bilgi sızdıran” birileri, bir “Derin Gırtlak” vardı!

        Muhalefet “Watergate” derken, kendine göre sadece vakayı ve skandalı tarif etmiyor, aynı zamanda sonucunu da hatırlatıyordu; yani Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğu kabul etmesini!

        Watergate’in ardından henüz “House of Cards” dizisine benzeten çıktı mı, bilmiyorum!

        Diğer Yazılar