Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Meclis Komisyonu şaşırmış:

        Meğer orduda intihar eden asker sayısı “şehit sayısı”ndan fazlaymış!

        10 yılda “şehit sayısı” 818, intihar eden er, erbaş sayısı 934.

        Pekiyi nasıl olmuş bu?

        Kınalı kuzular” kendi canına mı “terörist” olmuş?

        Bu çocuklar nasıl olmuş da ölmeyi düşünüp canına kasteder hale gelmiş?

        Kendi kendine mi?

        Hepsi kelimenin tam anlamıyla “intihar” mı?

        ***

        Er ve erbaş” dendiğine göre, sayının içinde “profesyoneller” yok!

        Oysa onlarda da intihar çok.

        Ne teftişte aşağılanıp “intihar etti” denen 21 yaşındaki Sercan Astsubay ne de “uygunsuz davranışlı” denip ordudan atılınca canına kıyan Nazlı Üsteğmen istatistikte mevcut.

        Ruh yaralarını emekliliğe taşıyıp orada takati kesilince alıp başını gidenler de yok.

        Fakat Komisyon’daki Milli Savunma Müsteşar Yardımcısı Hakim Tuğgeneral’e göre, “TSK insan haklarına çok hassas. Kötü muamele, cebir ve şiddet suç. Tespiti halinde ceza var.”

        Öyle… Üstlerin baskısının üstlerce tespiti halinde!

        ***

        O “şehit sayıları”nın profesyonelleri uzmanlara “biz başız… siz…” diyen ceza mı aldı, terfi mi?

        Ya da alın size bir mektup:

        Hakkari Dağ Komando Taburu (yani ölmeye öldürmeye “yan gelip” yatanlar)…Umur Bey, astsan, hele uzmansan köpek kadar değerin yok. Zaten uykusuzsun hep, bir de küfür hak getire. Hakaretler bezdiriyor. İki genç uzman istifa etti, dayanamadı. Biz de BİMER’e şikayet ettik. Tahkikat heyeti geldi, sanki kankası. İfadelerimizi alırken, yahu öyle dememiştir, sen yanlış anlamışsın, yoktur öyle şey diye konuşup durdular, güle oynaya gittiler. Her şey yine aynı.”

        Onca yıldır yazınca kızanlarda az biraz kızarma olsa!

        ***

        Asker Hakları” gönüllüleri sayesinde konu Meclis Komisyonu’na biraz olsun geldi.

        Şaşırmış mebuslar.

        Öyle ya…

        10 yılda 818 “şehit” varken, 934 er ve erbaş da intihar etmiş!

        Şaşıracaksın elbet…

        10 yılda trafikte 40 bin ölüsü, 2 milyon yaralısı olan memleketin birinde…

        10 yılda 2 bine yakın kadının, namus, töre, kıskançlık ve haddini bilsin diye katledildiği cennette…

        10 yılda 10 bin 723 işçinin “kaza” denen geçim çukurunda kaybolup gittiği serbest piyasada!

        Duygusal iş güvenliği beyleri ne diyorsa TSK’nın hassas, güvenilir paşaları da onu diyor:

        Çalışana özen, askere insan hakkı!

        İşçi yükseğe alışmamış düşüyor; asker psikolojik sorunlu, kendini öldürüyor.

        Tabii şu küçük notla birlikte:

        Nasıl iş kazalarının ciddi bir kısmı esasında harbiden katliam ise…

        Nasıl kadın ve genç kız “intiharları”nın ciddi bir kısmı aleni cinayet ise…

        Asker intiharlarının ciddiye alınmayan bir kısmı da, “eğitim zayiatı” veya “ölüme zorlama”!

        ***

        Bir Meclis’in, bir devletin, bir milletin buna şaşırmaması için; “demokrasi, insan hakları bekçisi ombudsman”ını bankadan kankadan değil, hak, hukuk, özgürlük ufkundan şaşmaması lazım ama…

        İnsanların katledilmesinin yollarını döşeyen zihniyet; şantiyeden kışlaya yargıya aynı “hassasiyet”i paylaşıyor.

        Sonra siz de şaşırıyorsunuz bu “hassaslık”a…

        Genç askerler, genç kadınlar, genç işçiler ne kadar kırılgan böyle diye…

        Nasıl da düşüveriyorlar öyle!

        Mahkumiyetsiz ceza, hukuksuz infaz!

        9 ay tutukluluktan sonra serbest kaldı… Üç yıl hapisten sonra serbest bırakıldı… Beş yıldır tutuklu! 13 tıp ve sağlık öğrencisi 6 aydır içeride!

        Böyle bir hukuk sisteminin adaleti olmaz!

        Uzun tutukluluk, davanın hayatiyetinden çıktı; resmen ceza, gözdağı, esir ve rehin almak, hayat gaspı demek!

        Başka ülkede olsa üniversiteler, rektörler ayaklanırdı mesela!

        Nitekim ayaklanmış.

        Çifte vatandaş olan, değişim öğrencisiykenTürkiye’deyken tutuklanıp yurtdışı yasağı konan Sevilay Sevimli’nin davası için Lyon Üniversitesi Rektörü de Fransa’dan Bursa’ya geliyormuş!

        Bizde de rektörler var ama Bursa uzak; kendi üniversiteleri, kendi öğrencileri bile ırak!

        Diğer Yazılar