Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Haftanın en önemli gelişmelerinden biri bana kalırsa iki milli oyuncu Hamit Altıntop ile Gökhan Gönül’ün birer gün arayla verdikleri ve içinde bulunduğumuz futbol ortamını muhteşem bir şekilde özetledikleri röportajlarıydı... Peki ne diyordu Ay-Yıldız’ı göğsünde taşıyan oyuncularımız?

        Hamit’le başlayalım... “Sistemi kurmalıyız, oradaki çocuklar (gurbetteki Türk asıllı genç futbolcular) buraya gelmek için can atmalı, yalvarmalı. Benim duyduklarım, konuştuklarım çok acı şeyler söylüyor.. ‘Orada (Almanya, İsviçre veya diğerleri) oynayamazsak Türkiye’ye geliriz’ diyorlar. Biz gidip orada 10 futbolcu var, onlara yalvarıyoruz.. Anasına, babasına, dayısına telefonlar, gidip gelmeler.. Senin o kadar çocuğun var, öyle bir yapı kur ki burada tıkır tıkır oynasınlar.. Biz kolaya kaçıyoruz.. ‘Orada hazır var, gidip alalım’ felsefesinden vazgeçmeliyiz...”

        Gökhan’la devam edelim... “Ünlü olmaktan rahatsızım. İnsanların bana karşı samimiyetleri değişti. Tek göz odada yaşarken arkadaşlarımla yaptığım sohbetleri artık yapamıyorum. Arkadaşlarım benim yanımda kendini daha küçük hissediyor. Çevremi ve arkadaşlarımı yavaş yavaş kaybediyorum. İster istemez daha farklı şartlarda yaşıyoruz. O arkadaşınız da ne yazık ki oraya dahil olamıyor. 5-6 yıl önce arkadaşlarımla tekrar aynı sohbetleri yapıp aynı yemeği yemeyi ve o diyalogları tekrar kurabilmeyi isterdim... Hamburgeri alır onu iki eliyle tutarsınız, yerken ağzınızın kenarından ketçap akar ya... Ben o hamburgeri neredeyse çatal bıçakla yiyeceğim. Biraz daha rahat olmayı isterdim. Zaten Avrupa’ya gidersem en büyük nedenlerden biri bu olacak.”

        İkisi de altına imza atılası muazzam tespitler... Günlük çözümlerle hayatını idame ettirmeye alışmış bir toplum olarak, Hamit’in söyledikleri pek çoğumuzun umrunda olmayabilir... Ya da “Gökhan’ın hamburgeri doyasıya ısıramamasından bana ne” diyen çokça çıkacaktır... Oysa hani o meşhur deyimle 70 milyonluk ülkeden 70 kalburüstü futbolcu çıkaramamızın en önemli iki nedenidir; sistemsizlik ve futbolcuların üzerine yüklediğimiz tonlarca ağırlık...

        Hamit’in de vurguladığı gibi bozuk olan çarkın içine dahil olmak istemeyen onlarca ‘bizden’ çocuk var, dışarıda... Küreselleşen dünyada bir futbolcunun milli takımı tercih ederken sadece bayrak sevgisi ve “Vatan, Millet, Sakarya” gibi unsurları önemsemediği gerçeğini göz ardı edip, aramıza katılmaları için dil döküyoruz... Gelenlerin de kör-topal ilerleyen, futbolcunun 27-28 yaşındaki nasıl bir profile sahip olacağına dair planlamasının yapılmadığı bir sistemde var olmalarını bekliyoruz. Ve bu genç çocukları eğitmenlik yetisine bakmaksızın genç takıma antrenör olan ‘futbol-terk’ isimlere emanet ediyoruz... Sonra da neden bir yıldız bile çıkaramadığımızı tartışıyoruz...

        Belki de genç takımlar kategorisinde başarının kazanılan şampiyonluklar olmadığını, üst gruba oyuncu verdiğinizde aslında ne kadar alından öpülesi bir iş gerçekleştirdiğinizi önemsemeyen medya yüzünden çarkımız yanlış işliyor... Ya altyapıdaki hocaya A Takım’daki futbolcunun bir günde harcadığı parayı reva gören kulüp yöneticilerinin payına ne demeli? Kendisini yetiştiren alt yapı hocasının yanından son model arabasıyla hem de tesislerin içinde 100 kilometre hızla geçen futbolcunun hiç mi suçu yok?..

        Artık soruları sorma ve cevaplarını düşünme vakti...

        Diğer Yazılar