Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşanan her şey insana mahsustur derler ya, mutlak gerçektir. Rutin faaliyetlerimiz önümüze, çıkan insanların edindikleri sıfatlara göre bizde hissettirdikleri, keyfi anlarımız, bunalımlarımız ve hayıflanmalarımız. Ne varsa hissedilen bizim içindir ve günü geldiğinde de yaşanılması kaçınılmazdır. Zaman her şeye ilaçtır, öğretir başa çıkmasını ama bazen de dolar taşarız. O zamanların ilacıdır paylaşmak. Bir dost, sevgili ya da önünüze çıkan bir insanın sohbeti rahatlatır o da yetmez bir ortak daha alırsınız yanınıza. Bazen de iç sesiniz dışındaki her şey fazla gelir ve kendi yalnızlığınızı yaşamak isterken çağırırsınız o ortağı. Bir manzaranın karşısındayken, sabah uyandığınızda ya da çok iş birikince uyumamanız gerektiğinde. Bir fincan kahveyi ortak edersiniz kendinize.

        Bizde de bambaşka yeri vardır kahvenin, kendi kültürünü yaratmıştır. İki lafın belini kırarız sonrada kır yıl hatırı vardır deyip kucaklaşırız. Yapanın ellerine sağlıktır teşekkürü borç biliriz.

        Neredeyse her Türk ailesinin kurulmasına şahittir. Kız istemeye giden erkek tarafı gelin hanımın elinden kahvesini içmeden onu babasından istemez. Gelin hanımda Damadı denemek için fincanına basar tuzu biberi, adettir işte güler geçeriz.

        Ha bir de tabağına ters çevirdiğimiz fincanlarımız var. Kısmet arayanımıza, iş bulamayanımıza, adaklar adayanımıza, yarın ne olacak derdine düşenlerimize devadır o. Bazen muhabbet olsun diye bazen de fala inanma falsız da kalma diye kahve telvesinin bıraktığı izlere bakar bakar yorumlarız. Kazanç kapısı bu olanlarımız bile vardır.

        Bu kahve hikâyesi nereden çıktı derseniz de yanıtım İstanbul Coffe Festivali olacak.

        Duyunca bende kahvenin de festivalimi olurmuş dedim ve bir merak gidip keşfettim. Hem de İstanbul’un en güzel yerlerinden birisinde Haydarpaşa Tren Garında gerçekleştiriliyor. Daha iyi bir mekân seçilebilir miydi bilemiyorum. İçeri girer girmez buram buram kahve kokusuna tav oluyorsunuz.

        Yerli yabancı pek çok marka stantlar açmış ve tüm katılımcılara ücretsiz kahve ikram ediyorlar. Tesadüfen bu organizasyonu hayata geçiren ve enerjisiyle kalabalık içinde fark edilen Zeynep Helvacı ile tanıştım. Merak edip sordum nereden çıktı festival bu diye. Yıllar önce Londra seyahatindeyken bir broşürde fark etmiş ve ertesi yıl bir kahve müdavimi olarak bizzat gidip görmüş. Böyle etkinliklerin İstanbul a çok yakıştığına inandığı için çalışmalara başlamış. İlkini geçen yıl gerçekleştirmişler, kaçıran insanların şimdi başka illerden dahi geldiğini söylüyor. Hatta içerde Aydın dan gelen iki yaşlı teyzenin telefonda arkadaşlarına “Biz şimdi Kahve Festivalindeyiz” deyişini duyunca Zeynep’in mutluluğu ikiye katlanmış.

        İçeride bir yandan gezip bir yandan da kahvemi yudumlarken gözüm sergilenen resimlere takıldı. Bunun ne alakası var diye yaklaşınca anladım. Ressam Ebru Yolver’in kahvesi de tualine dökülmüş. O da renkli boyalarını bir kenara bırakıp kahve çekirdeklerini değerlendirmeye başlamış. Sergisinin ismi Olmazsa Olmaz’mış “tıpkı kahve gibi” diyor.

        İstanbul manzaralarına yakıştırdığı kahveyle bambaşka duygular yaratmış. Her biri görülesi…

        Anlayacağınız dolu dolu bir etkinlik gerçekleştiriliyor ve bu yazıyı bugün erkenden fark ederseniz gidip görmeniz için son iki gününüz. Böyle yağmurlu bir hafta sonunda kendinize sıcacık bir hediye vermenin tam zamanıdır.

        ******

        Siz de hayata, duyguya, insana dair fark edişlerinizi ve biriktirdiklerinizi benimle paylaşın…

        Ben de kendi hislerimden kalemime döküldüğü kadarıyla sizlere dokunabileyim

        byucel@haberturk.com

        Diğer Yazılar