Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başım dara düştüğünde, heyecandan içim içime sığmadığında, müjdelerim olduğunda ya da hezimetlerim, onun evine atardım kendimi paylaşmak için… Şimdi duvarlarının dili olsa da anlatsa geçen günlerimi, anılarımı ve heybemde biriktirdiklerimi dediğim.

        Önce bir çırpıda dinler sonra mutfağa atar kendini bize çay koyardı. Derken kapı çalar Selen gelirdi, o da yine doldurmuş içini, anlatacakları içinden taşardı belli. Bir o konuşur bir ben, doldururduk evinin içini, birimiz ağlayıp birimiz gülerken renklere çevirirdi hissettiklerimizi. Sonra yine kapı çalar damlardı içi dolan biri, o da anlatırdı. Herkes birbirine akıl verir kendi yaşadığını emsal gösterip içini dökerken birine derman olur birinin derdini emerdi. Bunlar “Yurttan sesler” derdik O da bizim yurt müdiremizdi… Yuvasını, mutfağını, birimize yatağını birimize koltuğunu açar kendide çöker şövalesinin önüne, alırdı karşısına tuvalini. Konuşmadan bize seslenir sanattan edebiyattan yani esaslı bir hayattan bahsedeyim size derdi. Eline fırçasını alır çizer sonra bırakıp kalemini alır yazardı. Kendi de yaşadıklarını anlatırdı, şahidi olurduk gülen yüzünün, sonra da ağlayan gözlerinin, boğazında düğümlenen cümlelerinin. Gün geldi çiçekler açtı kalbinde gün geldi yaralandı, kanadı yüreği tıpkı bizimki gibi. İçinde yaşattığı kadınların ve adamların suretleriydi derdi…

        Ebru…

        Bayılırdım yazdıklarını kısık ses okumaya, sonra kaydeder gönderirdim ona, hoşuna giderdi. Konuşurduk üzerine çokça zaten bu en sevdiğimiz şeydi. Anlatmak, dinlemek ve anlaşmak.

        Oyuncu Selen Öztürk, artık bir sergi yapması gerektiği fikrindeydi Selen’e göre bu tablolar Ebru’nun yazıları gibiydi ve “Konuşan Resimler” olsun bunun adı dediğinde, bambaşka bir heyecan kapladı bu sefer o evi.

        Ebedi - Edebi…

        İki duble tadında…

        Cumhuriyet Döneminin beş farklı akımından edebiyatçıların hayatlarını, yazılarını, hayallerini ve en çokta meselelerini dert edindiği bir dönemdeydi. Yani tarihimize, kültürümüze katılmış toplamda 52 kişinin tablosunu yaptı ve kendi dilinden onları kaleme aldı. Her bir yazıyı günümüzün sanatçılarından da seslendirmesini istedi.

        Sanatın üç farklı dalını bir araya getirerek bir ilki gerçekleştirdi. Ressam ve yazar Ebru Ceylan bence bu sergisinde günümüz gözünden farklı bir edebiyat arşivi geliştirdi.

        Geçtiğimiz gün Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezinde açılışını yaptığı bu sergiyi kaçırmayanlarınız şanslı saydıklarımdandır. Sevdiğiniz bir edebiyatçının aşkına nasıl seslenebileceğini, memleketi kendine nasıl dert edindiğini, hayata nasıl baktığını göreceksiniz. Merak ettiğiniz ya da hala bilmediğiniz bir isimle tanışma fırsatı yakalayacaksınız bu sergide.

        Mesela Özdemir Asaf’ın tablosuna bakarken Oktay Kaynarca’nın sesinden dinleyeceksiniz. Cemal Süreyya’ya gözünüz takıldığında bir yandan kulağınıza fısıldadığını hissedebilirsiniz. Bugün yattığı yerden kalkıp dile gelse bunları söylerdi herhalde diyebilirsiniz.

        Deniz Çakır’ın sesinden Tomris Uyar’ı dinlerken bir an dalıp yoksa bu Tomris’in sesimi ya da Deniz bugün Tomris’in bir yansıması mı diye sorabilirsiniz. Yani her yazarı seslendirenin farklı bir özenle seçildiğini de anlayacaksınız.

        Şimdi benim bu sürece böylesi dahil olduğumu okuyunca abarttığımı da düşünebilirsiniz fakat aksi için büyük bir iddiaya girebilirim. Hatta örneklere bakıp siz yorumlayın derim.

        Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yaş otuz beş,” diye başlayan dizesini takip eden kelimelerin yolun yarısından çok daha fazlasını anlattığını birde fırçasından hissedeceksiniz.

        Bu sergi 52 edebiyatçıyı, günümüz sanatçılarını, resim, ses ve yazıyı bir araya getirdi. Bizi, insanlarımızı ve yaşadığımız onca anıyı birleştirdi. 5–20 Mayıs tarihlerinde Fulya Sanatta ki bu etkinliğin sizin içinde eksik kalanları tamamlayacağına, dile dökemedikleriniz hakkında yardımcı olacağına inanıyorum.

        Sergiye konu olan edebiyatçılar:

        Ahmed Arif, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Telli, Arif Nihat Asya, Aşık Veysel, Atilla İlhan, Aziz Nesin, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Behçet Necatigil, Bilge Karasu, Cahit Külebi, Cahit Sıtkı Tarancı, Can Yücel, Cemal Süreya, Didem Madak, Ece Ayhan, Edip Cansever, Faruk Nafiz Çamlıbel, Füruzan, Gülten Akın, Haldun Taner, Halide Edip Adıvar, Halikarnas Balıkçısı, İlhan Berk, Kerime Nadir, Leyla Erbil, Melih Cevdet Anday, Metin Altıok, Mina Urgan, Nazım Hikmet, Necati Cumali, Necip Fazıl Kısakürek, Neyzen Tevfik, Nezihe Meriç, Oğuz Atay, Oktay Rifat, Orhan Veli, Ömer Seyfettin, Özdemir Asaf, Peyami Safa, Reşat Nuri Güntekin, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali, Sait Faik, Sevgi Soysal, Sezai Karakoç, Tezer Özlü, Tomris Uyar, Turgut Uyar, Ümit Yaşar Oğuzcan, Yaşar Kemal.

        Sergideki hikâyeleri seslendirenler:

        Alican Yücesoy, Almıla Uluer, Ayçin İnci, Bahtiyar Engin, Beyti Engin, Can Sözeri, Caner Cindoruk, Cem Davran, Cenk Sözeri, Ceylan Ertem, Demet Evgar, Deniz Çakır, Emre Erkan, Erkan Can, Esra Dermancıoğlu, Ezel Akay, Ezgi Sözeri, Fikret Kuşkan, Kanpolat Görkem Aslan, İsmail Demirci, Kerem Atabeyoğlu, Levent Özdilek, Levent Üzümcü, Melih Selçuk, Mehmet Günsur, Mert Fırat, Mert Öner, Murat Akkoyunlu, Onur Saylak, Oktay Kaynarca, Ozan Akbaba, Rana Mamat, Rıza Kocaoğlu, Sanem Çelik, Sarp Akkaya, Saygın Soysal, Selen Öztürk, Selim Bayraktar, Serdal Genç, Serhat Teoman, Serkan Altunorak, Songül Öden, Toprak Sergen, Yekta Kopan, Yiğit Özşener.

        ******

        Siz de hayata, duyguya, insana dair fark edişlerinizi ve biriktirdiklerinizi benimle paylaşın…

        Ben de kendi hislerimden kalemime döküldüğü kadarıyla sizlere dokunabileyim

        byucel@haberturk.com

        Diğer Yazılar