Az kalsın pop star oluyordum! Olanlardan benim neyim eksik ki diye düşünürken o eksiklik kendisini kulağıma fısıldadı… 5-6 yıl önce Züleyha’yla stüdyoya girip bir şarkı kaydetmeye karar verdik. Erol Evgin’in ‘Tüm Bir Yaşam’ şarkısında düet yapacaktık. Gümüşsuyu’nde bir stüdyo ayarladık. Kulağımızda devasa kulaklıklar, mikrofonların önünde camın arka tarafında bizi izleyen arkadaşın ‘kayıt’ komutunu bekliyorduk. Önce kulağımızı şarkını melodisi geldi. Şöyle göğsümüzü öne doğru uzatıp, derin bir nefes aldıktan sonra başladık: “Daha seni ilk gördüğümde…”
Doğrusu nakarata gelene kadar içimden “Ya ben doğuştan yetenekliymişim de haberim yokmuş, nasıl güzel söylüyorum…” diye düşünüyordum. “Öyle çok sevdim ki seni / öyle çok ki anlatamam / O bir yılın anlamını bin yıl geçse de unutmam…” diye nakarata girdiğimde Pavarotti’den Adele, Erol Evgin’den Sertab Erener’e hepsini stüdyoda dans ettirdiğimi hayal ediyordum. Pop star olmak için neden 40 yıl beklemiştim ki! Yaklaşık 4 dakika sonra şarkı bittiğinde Züleyha’nın da benimle aynı şeyleri hissettiğini öğrendiğimde bir parça şaşırdım doğrusu. O 4 dakika boyunca kimse benden daha iyi söyleyemez gibi gelmişti bu şarkıyı. İkimiz de o kadar iyi hissediyorduk ki stüdyo izin verse bütün gün şarkı söyleyebilirdik. Ama böyle bir şansımız olmadı.
Biraz önce bizim bülbüller gibi şakıyarak söylediğimiz şarkının kaydını dinledik! Dinlemez olaydık…
Şarkıyı söylemiyorduk. Yani bizim söylememize ‘şarkı söylemek’ denemezdi. Bu başka bir şeydi. Türkçe henüz bizi şarkı söylerken görmediği için bu ‘şeye’ ne diyeceğini bilemediğinden bu duruma karşılık gelen bir kelime, bir tamlama, bir ifade bulamamıştı.
“Az kalsın pop star oluyordum” cümlesindeki ‘az kalsın’ bölümünün öyküsü bu işte. Tam o mesafeden tekrar kendi işimize döndük. Ama o günde bize kalan şey birlikte şarkı söylemenin bizi ne kadar mutlu ettiği oldu…
BİRBİRİNİ HİÇ TANIMAYAN KİŞİLERİ BİR SAAT İÇİNDE KAYNAŞTIRABİLİR
Geçenlerde bir doğum günü partisinde tanıştığım, 40’larının sonuna yaklaşan, bir kadın son bir yıldır hayatının nasıl değiştiğini anlatıyordu. Daha sağlıklı, mutlu hissettiğini, cildinin gençleştiğini, işlerine daha iyi odaklandığını hatta sindirim sisteminin bile geçen yıla göre çok daha iyi olduğunu söyleyip ekledi: “Tüm bunların nedeni şarkı söylemek!”
Bir yıl önce yıllardır hayali olan şarkı söylemek için bir koroya katılmış. Kendisi gibi amatör ‘şarkıcı’larla birlikte sevdikleri şarkıları söylerken nasıl mutlu olduğunu, nefes alıp vermesinin düzeldiğini yüzünde kocaman gülücüklerle anlattı.
Bu sohbetin üzerine BBC’de ‘Şarkı söylemenin sağlığımız için şaşırtıcı derecede iyi olmasının nedenleri’ başlıklı bir haber okudum. David Cox imzalı haberde bilim insanlarının yaptığı çalışmalarda şarkı söylemenin, özellikle gruplar halinde yapıldığında, insanlarının beyinden kalbe kadar, geniş bir yelpazede insanlara faydalı olduğunu buldukları yazıyordu. Cambridge Müzik Terapisi Araştırma Enstitüsü'nde çocukların ve yetişkinlerin beyin hasarlarından kurtulmalarına yardımcı olmak için müziğin nasıl kullanılabileceğini inceleyen araştırmacı Alex Street, "Şarkı söylemek bilişsel, fiziksel, duygusal ve sosyal bir eylemdir" diyor. Araştırmalar, birbirini hiç tanımayan insanların bir saat birlikte şarkı söyledikten sonra alışılmadık derecede yakın bağlar kurabildiklerini ortaya çıkarmış.
Şarkı söylemenin akciğerler ve solunum sistemi için açık fiziksel faydaları olduğu, hatta bazı araştırmacıların akciğer hastalıkları olan kişilere yardımcı olmak için şarkı söylemelerini tavsiye ettikleri de bilimin ortaya koyduğu bir gerçek.
BİNLERCE YIL ÖNCESİNDEN, ATALARIMIZDAN BİZE MİRAS KALAN BİR ŞEY
Şarkı söylemenin faydaları bunlarla sınırlı değil. BBC’nin haberine göre şarkı söylemek kalp atış hızını ve kan basıncını iyileştiriyormuş. Gruplar halinde veya korolarda şarkı söylemek bağışıklık sistemini güçlendiriyormuş. Bu durumla ilgili bilim insanlarının farklı açıklamaları var. Biyolojik açıdan bakıldığında, şarkı söylemenin, doğrudan ses tellerine ve boğazın arkasındaki kaslara bağlı olan vagus sinirini aktive ettiği düşünülüyor. Şarkı söylemede yer alan uzun ve kontrollü nefes verme de zevk, iyilik hali ve ağrının bastırılmasıyla ilişkili endorfinleri salgılatıyormuş.
Şarkı söylemek, beynimizin her iki tarafındaki geniş bir nöron ağını harekete geçirerek dil, hareket ve duyguyla ilgili bölgelerin aktifleşmesine neden olurken bu durum, şarkı söylemenin gerektirdiği nefes kontrolüyle birleştiğinde, etkili bir stres giderici görevi görüyormuş.
Şarkı söylemenin tüm bu faydalarının altında on binlerce yıllık mirasın etkileri olduğunu düşünen antropologlar var. Bu bilim insanları yakın atalarımızın konuşmayı öğrenmeden önce şarkı söylediğine, seslendirmeleri doğanın seslerini taklit etmek veya duyguları ifade etmek için kullandığına inanıyorlar. Bu durumun, karmaşık sosyal dinamiklerin , duygusal ifadenin ve ritüelin gelişiminde önemli bir rol oynamış olabileceğini söylüyorlar. Alex Street, müzik yeteneğine sahip olsun ya da olmasın, şarkı söylemenin her insanın hayatının bir parçası olmasının tesadüf olmadığını, beynimizin ve bedenimizin doğumdan itibaren şarkıya olumlu tepki verecek şekilde programlandığını belirtiyor: "Çocuklara ninni söylenir, sonra da cenazelerde ağıtlar yakılır. Çarpım tabloları, alfabe ritmik ve melodik yapı sayesinde öğreniriz."
ŞARKI SÖYLEMEK KOŞU BANDINDAN YÜRÜMEK KADAR FAYDALI OLABİLİR
Bilim insanları her şarkı söyleme şeklinin aynı derecede faydalı olmadığını da belirtiyor. Örneğin, bir grup veya koro içinde şarkı söylemek, solo şarkı söylemeye kıyasla psikolojik durumu daha iyi hale getiriyormuş. Bu nedenle, eğitimciler, çocuklarda işbirliğini, dil gelişimini ve duygusal düzenlemeyi teşvik etmek için şarkı söylemeyi bir araç olarak kullanıyorlarmış.
Dünyanın dört bir yanında tıp alanındaki araştırmacılar, kanser ya da felç geçirenler, Parkinson hastalığı, demans hastaları ve onların bakıcıları için kurulan özel topluluk korolarına katılmanın etkilerini incelemiş. Şarkı söylemek Parkinson hastalarının konuşma yeteneğini geliştirdiği belirtiliyor.
Southampton Üniversitesi'nde solunum fizyoterapisi doçenti olan Adam Lewis, "Şarkı söylemek fiziksel bir aktivitedir ve egzersize benzer bazı faydaları olabilir" diyor. Hatta bir araştırmada, şarkı söylemenin ve eğitimli şarkıcıların ses tonunu ve ritmini geliştirmek için kullandıkları çeşitli vokal egzersizlerinin, kalp ve akciğerler için koşu bandında orta tempoda yürümeye benzer bir egzersiz olduğu öne sürülmüş.
Şarkı söylemenin en çok fayda sağladığı kişiler arasında kronik solunum yolu rahatsızlıkları olan kişiler yer alıyormuş. Imperial College London'da solunum tıbbı alanında klinik öğretim görevlisi olan Keir Philip şarkı söylemenin bu hastalıkları tedavi etmeyeceğini, ancak geleneksel tedavileri tamamlayan etkili bir bütünsel yaklaşım olarak hizmet edebileceğini belirtiyor: “Bazı insanlar için nefes darlığıyla yaşamak, nefes alma biçimlerini değiştirmelerine ve düzensiz ve verimsiz hale gelmelerine neden olabilir. Bazı şarkı söylemeye dayalı yaklaşımlar, kullanılan kaslar, ritim ve nefes alma derinliği açısından bu durumu iyileştirmeye yardımcı olabilir ve semptomları hafifletebilir.”
"O ZAMAN ŞARKI SÖYLEMEK LAZIM AVA AVAZ" DİYEN SEZEN AKSU HAKLIYMIŞ
Şarkı söylemenin faydalarıyla ilgili en dikkat çekici çalışmalarından birinde, İngiliz Ulusal Operası'ndaki profesyonel şarkıcılarla bir nefes alma programı geliştirilmiş, Uzun süreli Covid hastalarında rastgele kontrollü bir denemenin parçası olarak kullanılan bu programda altı hafta boyunca elde edilen sonuçlar, programın hastaların yaşam kalitesini iyileştirdiğini ve nefes alma güçlüklerinin bazı yönlerini hafiflettiğini göstermiş.
Sezen Aksu, “Hayat zorlaşınca / Çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca / Azalınca manadan / Seyyar sevdalarda parçalanınca / Dil yetmeyince / Göz görmeyince, gönül hissetmeyince / Kırılınca camdan kalp / Dönüp yalnızlığa kilitlenince / O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz...” darken şarkı söylemenin tüm bu dertlere derman olacağını biliyor muydu? Olabilir!
Züleyha’yla o gün, stüdyoda, pop star olmanın kıyısından döndük. Ama birlikte şarkı söylemenin o tarifsiz tadını aldık. Ve evde dünyanın en güzel iki sesi olarak hala düet yapıyoruz: “Öyle çok sevdim ki seni / öyle çok ki anlatamam / bir tek yıla sığdı her şey / bir tek yıla tüm bir yaşam...”