Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Akram Zaatari, Lübnan, ortadoğu, fotoğraf, habertürk, ht pazar, suriye

        HT PAZAR / Pınar ERBAŞ

        Akram Zaatari, sinema, fotoğraf ve arşiv alanlarında Ortadoğu’nun uluslararası üne sahip görsel sanatçılarından biri. Aynı zamanda Ortadoğu’da fotoğrafçılık konusunda araştırmalara odaklı Arap Görsel Malzemeler Vakfı’nın kurucularından. Vakıf olarak 1997’den bu yana Ortadoğu ülkelerinde tabiri caizse kapı kapı gezerek fotoğraf albümlerini inceliyorlar. Ortaya bölgedeki fotoğrafçılık tarihine dair kapsamlı bir arşiv çıkmış. Zaatari kendini bu anlamda görsel arkeolog olarak da tanımlıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıl kutlamaları kapsamında başlattığı “Boğaziçi Chronicles” programının konuğuydu. Ortadoğu coğrafyasını fotoğraflar üzerinden yorumladı.

        Arşiv çalışmalarında çıkış noktanız neydi? Arap dünyasının fotoğraf tarihinin peşine düştük. İlk 3 sene Ürdün, Suriye, Mısır üzerinde yoğunlaştık. Bazen bölgede yaşayan arkadaşlarımızın bize referans olmalarını rica ettik. Özellikle 90’larda Suriye’deki çalışmalarımızda çok zorlandık. Fotoğrafların aile dışına çıkmasına pek sıcak yaklaşmıyorlardı.

        Onca albüm görmüşsünüz... Ne gibi gözlemleriniz var? Önemli olan parçaları birleştirmek. Arabaya yaslanmış bir kadın fotoğrafı düşünün. Bu, çeken için sadece bir anı olabilir. Ancak bu pozun binlerce albümde yer alması toplumla alakalı bir mesajdır.

        Ne mesela? 1950’lerde bölge insanının seyahat etmek ve kendi arbasına sahip olmak gibi büyük bir tutkusu vardı. Ve eğer kendi imkânlarınla bir araba almışsan, yanında poz vermek istiyordun. Ona sahip olmak senin için önemliydi.

        Başka bu tür örnekler var mı? Fotoğraf stüdyolarında hep aynı tip aksesuvarlar vardır mesela. Kravat, bedevi kıyafeti, kılıç, fes, gözlük... Bir sürü insanın bunlarla fotoğrafına rastladım. Ya da erkek kıyafeti giyen kadın serileri...

        Bu ne demek peki? Kıyafet balosuna benzer bir psikoloji. Stüdyoya giren o an için yalan söyleyebildiğini hissediyor. İstediği poza giriyor. Numaradan bir kimliğe bürünüyor.

        Ortadoğu’da hep 2. planda olan kadının, erkek kılığına girmesi önemli bir detay değil mi? Olabilir, çünkü tam aksine yani erkeğin kadın kıyafetlerine büründüğü bir fotoğrafa pek sık rastladığımı söyleyemem.

        Ortadoğu’ya has bir fotoğraf çekimi stili var mı? Kültürel açıdan karşılaştırma yapabilir miyiz? Genelleme yapmak çok zor. İnsanların seçtikleri geleneksel kıyafetlere bağlı olarak dış görünüşleri farklı sadece. Ama mesela özellikle 20. yüzyılda, fotoğraf makinelerinin gelişmesi, flaş gibi detayların eklenmesi ve nispeten uygun fiyatlı olması, orta sınıf ailelerinin albüm sayısının artmasına sebep oldu. Zira insanlar fotoğraf stüdyosuna gitmeden, her yerde fotoğraflarını çeker oldu.

        Ortadoğu’da en çok fotoğraf çekmeye meraklı ülke hangisi? Öyle bir ayrım yapamam. Fotoğraf her kültürde hayranlık duyulan bir iş. 20. yüzyılın başlarında Arap dünyasında çok sayıda kadın fotoğrafçı vardır mesela. Çünkü aileler eşlerini ya da kızlarını yine bir kadının fotoğraflamasını uygun buluyordu.

        ACI-İLHAM EŞLEŞMESİ

        “İlham için acı çekmek gerekir. Elimizde olmayan şeyler bizi yaratıcı kılar” demişsiniz... Başka ülkelere sürülmüş kişilerin şiirleri bu yüzden güzeldir. Eksikliğini hissettiğin ve özlemini duyduğun şeyler sana ilham verebilir. Ama hep bu tür melankolik duyguların peşinde değilim. Bir de zaten Ortadoğu acıya aşina bir coğrafya. İster istemez temas halindesin. Ama buradan acı-ilham eşleşmesi sadece doğuya has bir durummuş gibi bir sonuç çıkmasın. Jean Jacques Rousseau’nun eserlerinde de benzer melankoliye rastlayabiliyorsunuz

        ''Barışa ulaşmak çok zor''

        ''Ben ve benden bir önceki nesil Ortadoğu’da barışı biraz aşağılayarak büyütüldü. Bize her zaman barışın ancak zayıfların kabul edeceği bir şey olduğu söylendi. Ancak deneyim elde ettikçe ve savaşın vaat ettiği hiçbir faydayı sağlamadığını gördükçe fikirlerim değişti. İsraillilere bakın, hayal ettikleri barışı bir türlü yaşayamıyor. Ya da Amerika... Irak ya da Afganistan’da yürüttüğü savaş oraya barış getirdi mi? İçinde yaşadığımız şey bir iktidar oyunu. Bu yüzden barışa ulaşmak çok zor. Savaş bir tünel, içindeyken ne için savaştığını göremezsin. Her şey bittikten sonra ne kadar anlamsız olduğunu fark edersin.

        Herkesin zorlandığı esas konu, hem bir devletin vatandaşı olmak hem de o devletin ürünü olmamayı başarmak.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ