
Sırada ne var?
“Türkiye artık seçim sürecine girmiştir” diyebiliriz. Hükümetin devlet erkiyle, ekonomik ve sosyal bazı hamleler yapacağını, geniş vatandaş gruplarının problemlerini çözmeye dönük adımlar atacağını öngörebiliyorduk ancak beklemediğimiz başka gelişmeler de oluyor. Bu seçim çok farklı olacak deniliyor…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, defakto şekilde çözülen aslında yasal çözüme kavuşturulamamış başörtüsü konusunda kanun teklifinde bulununca, AK Parti el yükselterek Anayasa teklifi vereceğini açıkladı.
Kılıçdaroğlu’nun samimi olup olmadığı, bunun popülist bir seçim yatırımı olup olmadığı tartışılırken, CHP’den, “Bu konuda samimiyiz. Yasal düzenlemeyle bu konunun tamamen ülke gündeminden çıkarılmasını ve bir daha siyasi malzeme olarak kullanılmamasını amaçlıyoruz. Herhangi bir siyasi hesapla bu kanun teklifini vermedik” açıklaması geldi.
6’lı masanın ortaklarından İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Kapanmış yaraların üzerinde konuşmayı doğru bulmadığımı ifade etmek isterim” diyerek, bu teklife karşı olduğunu açık şekilde vurguladı.
Akşener’in ifade ettiği gibi Türkiye’nin şu anda kanayan yarası ekonomi ve işsizlik. Bunun yanına belki yargı ve eğitim sorunlarını ekleyebilirsiniz.
Ekonomik vaatlerde sınır tanımayan bir yaklaşım beklerken bir anda propagandanın yönü siyasi vaatlere ve farklı seçmen gruplarına yönelik siyasi açılımlara döndü.
AK Parti’nin kılık kıyafet konusunda Anayasa değişikliği ve Türk aile yapısının güçlendirilmesi konusunda getireceği teklife karşılık CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Alevi vatandaşlarımız dâhil, hak ve özgürlükler konusunda getireceğiniz öneriye her türlü desteği vermeye hazırız” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün Alevi-Bektaşi vatandaşlarımızın ve ibadethanelerinin (cemevleri henüz resmi olarak ibadethane sayılmıyor) bütün meselelerinin takibini yapacak kurumsal bir yapı kurulacağını açıkladı. Erdoğan Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulacağını ve buralara cemevi hizmetlerinden eğitim faaliyetlerine kadar devlet desteği verileceğini söyledi.
Alevi vatandaşlarımızın, cemevlerinin ibadethane sayılması beklentisinin olduğunu kayda geçirelim. Bir inanç ve kültür merkezi olarak görülmesine pek sıcak bakılmıyor…
SIRADAKİ AÇILIM
Bir haftadır yaşadığımız bu gelişmeler bize, seçim sürecinde politik açılımlarda ve vaatlerde pek sınır tanınmayacağını gösteriyor. Ekonomide, sosyal devlet alanında, aile ve gençlik konusunda atılacak adımlar üç aşağı beş yukarı belli. Partilerin vaatlerinde bizi pek şaşırtacak bir şey olmayacağını düşünüyorum. Ancak siyasal alandaki açılımların nereye varacağını şimdiden merak etmeye başladım.
Nasıl adlandırılırsa adlandırılsın; kararsız, küskün veya kırgın… Bu seçmen gruplarına yönelik adımlar atmaya, karşı mahallede olanı samimi ve cesur adımlar atarak ikna etme arayışında herkes. Hele geçmişte oy aldığı gruplar, şimdi farklı saiklerle kaygılı ya da düşünceli ise…
Yine bütün partilerin göz kırptığı ve seçimin belki de kaderini belirleyecek Doğu ve Güneydoğu seçmeni de bu kapsamda değerlendirilebilir. İstisnasız bütün partiler, bu seçmenin gönlünü kazanmaktan yana projeler ve siyasi söylem üzerinde çalışıyor. Birkaç gün önce AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Kadim Aşiretler Federasyonu ile görüşerek, “Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü sağlamasının yolu kardeşlik dilini kullanmasından geçiyor” mesajını verdi.
AK Parti, bütün vatandaşları kucaklayacak ve kendilerini öteki hissetmeyecekleri bir siyasi retorik üzerinde çalışıyor. Bu alana odaklanmış, ciddi çalışmalar yürüten bir ekip iş başında…
CHP de farklı değil. Doğu ve Güneydoğu seçmeninde, CHP yöneticilerinin, “Bugüne kadar kendimizi doğru düzgün anlatamamışız. Bu, bizim hatamız; vatandaşın değil. Bunu düzeltmemiz lazım” dedirtecek bir bakış açısı var. Bu iki partiden verilecek mesajları dikkatle takip ediyorum çünkü burası aynı zamanda mayınlı, içinde bazı riskler barındıran bir alan… Partilerin aynı zamanda içinde bulundukları ittifakın ruhunu da gözetmeleri kolay bir iş değil.
TÜRKİYE İTTİFAKI OLUR MU?
Seçim süreçleri her zaman kutuplaşmanın arttığı dönemler olmuştur. Hele ki yüzde 51’i ikna etmenin gerektiği Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle girilecek bir seçimden söz ediyorsak… Her şeye rağmen Türkiye seçim süreçlerinden alnının akıyla çıkabilmiş ve kazanan partiler, sonrasında dönüp oy veren vermeyen herkesle helalleşebilmiştir. Her türlü sorunumuza rağmen Türkiye’nin ruhu, erdemi birlikte yaşama kültürünün güçlü olmasıdır. Seçilecek cumhurbaşkanı, sadece kendi tabanına değil, Türk halkının tamamına hizmet verecek…
Kolay olmadığını bilerek dile getirmek istediğim önerim şudur: Politik rekabeti, seçim sandığında bırakmayı başarıp, Türkiye’nin; düşünce ve ifade özgürlüğü, temsiliyet, adalet konusunda eksikleri ya da devleti idare edenlerden beklentileri varsa bunların seçim sonrasında adam akıllı bir şekilde gündeme alıp çözüme kavuşturulmasıdır. Son düzlükte atılan adımların inandırıcılık sorunları olabiliyor…