Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Doğma büyüme Emirganlı bir boğaz çocuğu olarak, İstanbul’umuzu dünyanın başkenti olarak bilirim. Öyle olduğunu da bizzat yaşadım... 2005 yılında Venüs Williams’ı köprünün üzerinde tenis oynamaya ikna ettiğimde, bunu bana kendi söyledi. Adını “Kıtalararası Tenis” koyduğumuz o günkü organizasyon dünya genelinde yapılan etkinlikler içinde, Dubai’de Burj al Arap’ın tepesinde tenis oynayan Federer ve Agassi’den sonra ikinci seçilmişti.

        Amerika Açık’a gittiğimizde de duydum; İstanbul’un bir dünya başkenti olarak konuşulduğunu. O günlerde ülkemizde dünya çapında ve her yıl tekrarlanan bir tane bile doğru dürüst spor organizasyonu yoktu. Biz İstanbul Cup Tenis Turnuvasını kendi çabalarımızla kazandırdık İstanbul’umuza...

        Dün uluslararası bir ajanstan aldığım bilgilere göre İstanbul Cup dünya serisinden çıkartılacakmış. Ülkemizin ve İstanbul’umuzun tanıtımına, sadece köprünün üzerindeki tenis maçı yayınından 5 Milyar Türk lirası katkı sağlandı. (TUROB TURSAB açıklamalarıdır)

        Bu olayı geçtiğimiz hafta İstanbul Binicilik Kulübü olarak, Türkiye Equifun ve Pony Engel Atlama yarışları için sizi ziyarete geldiğimizde duydum. İnanamadım. Teyit için bekledim. Sanırım durum ciddi. Çok üzüldüm...

        Bunların dünya spor basınında dedikodu olarak bile konuşulması büyük bir değer kaybıdır. Size küçük ama önemli bir not takdim etmek istiyorum. 2005 yılında bu ülkede federasyonun resmi rakamlarına göre, 10 yaşında lisanslı olarak tenis oynayan toplam 75 çocuk vardı. İstanbul Cup Tenis Turnuvası sonrası bu rakam 2 yıl içinde 2200’ e ulaştı. Bugün 12 bin civarında...

        O günlerde, 46 tenis kulübü vardı. Bugün 400’lü rakamlarda. O günlerde yılda 7.500 tenis raketi satılıyordu. Bugün bu rakam 700 binlerde. Sağlanan ekonomik gelişim veya istihdamı mı konuşalım, yoksa ülke tanıtımına katkılarını mı?!..

        Dünya başkenti İstanbul’un başındaki kişi olarak size derdimizi anlatmak için atlarla gelmiştik o gün. Tenis gibi, dünyada prestij imajı yaratabilen bir diğer spor branşıdır binicilik. Amacımız, İstanbul’umuza binicilik branşında uluslar arası bir çocuk organizasyonu kazandırmak idi. Bu arada “Atla geldik” derken... Evet, atlarla geldik; ancak bu atlar İstanbul Binicilik Kulübü’nün lisanslı sporcularının kullanımındaki özel olarak imal edilmiş tahta çubuktan yapılmış TAYTAY isimli atlar...

        TAYTAY ve minik binicilerle dünya çapında çok önemli bir organizasyonu kazandırmak adına çalışmalar yapma kararı aldık. Bir istatistik de binicilik sporundan verelim... Bugün ülkemizde faal olarak 320 binici yarışmalara katılıyor. Yaklaşık 100 civarında da binicilik kulübü mücadele ediyor. Dünyadaki bütün atların atasının Türk atları olduğunu biliyor musunuz?!.. Evet.. Dünyadaki bütün atlar Türk atı. Elin İngiliz’i, Fransız’ı, Almanı, Hollandalısı bizim atlardan milyar euroluk sektörel değerlerle kendi binicilik sistemlerini oluşturmuş. Başlı başına bir sektör.

        Bunların başını çeken Fransa'da lisanslı sporcu sayısının nüfusa oranı %25. Biz ise atalarımızın bize emanet ettiği bu can-ımmm hayvanlara sahip bile çıkmamışız. Tam da bu noktada teniste yaşadığımız deneyimlerden yola çıkarak, dünyadaki bütün atları ana vatanı olan Türkiye’de buluşturma projesini konuşacakken bu duyumları almak İstanbul’u dünya başkenti gören bizleri çok ama çok üzmüştür... Sizin vizyoner ve sevgi dolu felsefenizle bu organizasyonları masaya yatırmak en doğrusu ve güzeli olacak.

        Diğer Yazılar