Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Yalnızlık, seni bir gün biz seçeceğiz o zaman güzel olacaksın...” (Şükrü Erbaş)

        ***

        Kadıköy çarşısında bir arkadaşımla yürüyoruz... Yaptığımız şeye pek ‘yürümek’ denilemez doğrusu! Daha çok dev bir tilt makinasının içindeki minik bir top gibiyiz. Sağımızdan solumuzda geçen insanlara çarparak yolun bir o tarafına bir bu tarafına savrularak gideceğimiz yere ulaşmaya çalışıyoruz. Aslında bütün çarşı aynı şekilde; herkes birbirine çarparak, tilt makinasındaki top gibi, oradan oraya sekiyor...

        Yürümüyoruz çarpışıyoruz! Ve tuhaf olan hepimiz bu duruma alışığız, çarpışmalar sonrası kimse kimseye pardon demiyor, özür dilemiyor.

        Arkadaşım “Ne çok insan var” dedi, sanki biz o ‘çokluğun’ bir parçası değilmişiz gibi, oflayıp puflayarak. O söylenirken ben bir omuz darbesiyle ondan uzağa, çarşıdaki insan selinin diğer kıyısına savrulmuştum.

        Bir süredir kalabalığın beni boğduğunu hissediyorum! Ne zaman böyle bir ‘insan’ denizinin içinden geçmek zorunda kalsam bir can simidi gibi ‘kulaklığıma ve şarkılara’ sarılıyorum.

        Sabahattin Ali’nin ‘İçimizdeki Şeytan’ romanının kahramanı Ömer gibiyim, “...bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı...”

        Ben Kadıköy’ün orta yerinde, dev insan denizi içinde, çaresizce yalnızlık düşleri kurarken bir esnafa çarptıktan sonra yanı başıma seken arkadaşım, “7 milyar insan fazla bu dünyaya...” diye kendi kendine söyleniyordu.

        Bazı zamanlar evde bir başıma otururken kendime bile kalabalık gelen, dünyayı bir çift göze sığdırıp da kendimi dünyaya sığdıramayan ben, ilk kez düşünüyorum: “Sahi bu dünya daha kaç insanı bağrına basabilir?”

        REKLAM

        15 KASIM 2022'DE 8 MİLYARINCI BEBEK DOĞACAK

        Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan Dünya Nüfus Beklentileri 2022 Raporu'na göre, 15 Kasım 2022'de dünya nüfusunun 8 milyara ulaşacak.

        BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, ‘8 milyarıncı’ insanın doğumunun yeryüzündeki çeşitliliğin bir kutlaması olduğunu söylüyor: “Ortak insanlığımızın farkına varma, sağlıkta ortalama ömrümüzü uzatan, doğumda bebek ve anne ölümlerini önemli oranda azaltan gelişmeleri takdir etmemiz için bir fırsat. Bu aynı zamanda gezegenimize saygı için ortak sorumluluklarımızı hatırlamak ve birbirimize karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmekteki eksikliklerimizi görmek için de bir fırsat.”

        Guterres’in işaret ettiği ‘gezegenimize saygı için ortak sorumluluklarımızı’ 5 milyarıncı, 6 milyarıncı, 7 milyarıncı ‘bebek’te görmeyen insanlığın 8 milyarıncı bebekte yükümlülerimizi yerine getirmek için ele geçireceğimiz ‘fırsatı’ bir kez daha ıskalayacağını düşünmek için kahin olmaya gerek yok. Zaten BM'ye göre dünya nüfusu 2030'da 8.5 milyar, 2050'de 9.7 milyar, 2080'de de 10.4 milyara ulaştığında da o dönemin BM Genel Sekreteri Guterres’le aynı cümleleri kuracaktır eminim..

        Aslına bakarsanız gezegene saygı için bahsedilen sorumluluklarımız konusu yeryüzünde bugüne kıyasla bir avuç insanın yaşadığı antik çağlara kadar gidiyor.

        Örneğin M.Ö. 427-346 yılları arasında yaşamış olan büyük düşünür Platon, bir kentte en uygun nüfusun sabit nüfus olduğunu söylüyor. Ona göre bir kentte olması gereken sabit nüfus sayısı ise 5040! Platon, 1’den 12’ye kadar, 11 hariç, her sayıya bölünebildiği için idari görevlerin dağılımında kolaylık sağlayacağı için bu sayıyı seçmiş.

        Nüfusu sabitlemek için doğumların sınırlandırılması, sadece seçkinlerin birbirlerinden çocuk sahibi olması gibi ‘uçuk’ fikirleri var Platon’un!

        "İnsan akla sahiptir. Bu yönüyle de, diğer yeryüzü varlıkları arasında Tanrı’ya en çok yaklaşmış olanıdır. Hayvanlarda bulunmayan Logos’a, anlamlı söze sahip olan tek varlık insandır" diyen bir başka büyük düşünür Aristo da sabit nüfustan yana! Ona göre yeryüzündeki insan sayısı belirli bir sayıda tutulmalı ve bu sabit nüfus için kürtaj yöntemi de kullanılabilir, bebekler de öldürülebilir!

        İnsan nüfusunun, bugünkünün yüzde 3’ü kadar bir sayıya, 250 milyona, ulaştığı M.S. 160-225 yılları arasında yaşayan Tertullian, taa 2 bin yıl önce insanların gezegende bir yük haline geldiğine söyleyip şöyle yazmış: “Doğa artık bizi ayakta tutamaz.”

        İngiliz filozof William Godwin’in nüfus artışının insanlığın refah seviyesini arttıracağı bu artışın da her ferdin faydasına olacağı iddiası üzerine nüfus konusunda çalışmalar yapan İngiliz din adamı Thomas Malthus, 1798'de yayınlanan ‘An Essay on the Principle of Population’ adlı çalışmasında, iki önemli gözleme yer veriyor: “İnsanlar çok yemek yiyor ve sevişiyor!”

        SON 50 YILDA YABAN HAYATI NÜFUSU YÜZDE 59 AZALDI

        Bu gözlemden yola çıkan Malthus biraz mantıklı düşünüldüğünde, bu iki basit gerçeğin ışığında, her geçen gün kalabalıklaşan insanın taleplerinin gezegenin kaynaklarını aşacağını ve eninde sonunda dünyada bir açlık sorununun ortaya çıkacağını söylüyor: “Nüfus, kontrol edilmediğinde geometrik bir oranda artar. Gıda maddelerinin üretiminin artışı ise aritmetiktir. Bu durumu engellemek için bireyler geç evlenmeli ve az çocuk sahibi olmalıdır...”

        Malthus bu çalışmasının yayınladığında dünya nüfusu 800 milyon civarı... Bu sayının bile dünya için çok olduğunu düşünen Malthus’un düşüncesinin aksine hem teknolojik gelişmeler hem de nüfus artış hızındaki yavaşlama onu haksız çıkardı!

        İşte bugün onun yaşadığı dünyanın 10 katı insan yaşıyor yeryüzünde... Gezegenin her köşesine yayılmış durumda insanlık! Ve gittiğimiz her yerin bir şekilde sahibi oluyoruz. Ne o bölgenin doğal bitki örtüsüne ne hayvan popülasyonuna saygımız var. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı son 50 yılda yaban hayatı popülasyonunun yüzde 59 azıldığını açıkladı geçtiğimiz günlerde. Bu öyle bir istilacılık ki 2018'de bilim adamları 10 bin 898 metre derinlikte, Mariana Çukuru'nun dibinde bir plastik torba bulmuşlardı. Everest Dağı'ndaki çöp yığınları artık bir sır değil... İnsanlar içinde yaşadıkları dünyada bozmadık yer bırakmamış durumda.

        Her gün toplu olarak 4.1 milyar fotoğraf çekiyormuşuz... Konuşmalarımızda 127 trilyon kelime çıkıyormuş ağzımızdan. Hiç durmadan kalabalıklaşıyoruz, hem de başka canlılara yaşam hakkı tanımadan...

        Bugün, insanların dünyanın sınırlı kaynaklarına sürdürülemez bir baskı uyguladığı yaygın olarak kabul ediliyor. İnsanların her yıl bir yıllık doğal kaynakları tükettiği günü belirten ‘Dünya Limit Aşımı Günü’ 2010'da 8 Ağustos’ken bu yıl 28 Temmuz'du. Önümüzdeki yıllarda Haziran’da, Mayıs’ta dünyanın bize sunduğu yıllık kaynakları tüketeceğimizi düşünen bilim insanları var...

        Bir grup bilim insanı dünya nüfusundaki hızlı artışın sonucunda iklim değişikliğinin daha da kötüleşeceğini, ülkeler arasındaki gerginliklerin artacağını, milyonlarca insan yoksulluk içinde yaşadığını, yetersiz beslendiğini, sağlık hizmetlerine erişemediğini, kaliteli eğitim alamadığını söylerken bir diğer grup da nüfusun daha da artmasından yana!

        Nüfusun ekonomik, askeri bir güç olduğunu savunan 'Natalist'ler kadınların nüufsu yenilemek için yeterince çocuk doğurmadığını söylüyor: "Bunun yıkıcı sonuçları olacaktır. Doğumlar azalıyor nüfus yaşlanıyor. Dinamizmini kaybediyor. Orduların, ekonominin nüfusa ihtiyacı var. Toplum istiyor. İnsanlar istiyor. Daha fazala doğurmalıyız."

        Elon Musk
        Elon Musk

        ELON MUSK: "10 ÇOCUK YAPTIM DAHA NE YAPAYIM! BENDEN BU KADAR"

        250 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin insanı olan ‘uçuk fikirlerin sahibi’ Elon Musk da insanlığın en büyük sorununun nüfusun yeterince artmaması olduğunu söylüyor. “İnsanlar daha fazla çocuk yapmazsa medeniyet çökecek” diyen Musk ve onun gibi düşünenlere göre insanlar daha fazla çocuk yapmazsa nüfus azalacak bir süre sonra da insanlık yeryüzünden silinecek. 10 çocuk sahibi Elon Musk, “Ben üzerime düşeni yaptım” diyerek insanları daha fazla çocuk yapmaya çağırıyor...

        135 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zenginleri arasında yer alan Jeff Bezos da Musk’tan farklı düşünmüyor. Bezos da insan nüfusunun artması gerektiğini söyleyip 2018’de yaptığı bir konuşmada Elon Musk’ın hedefini bir adamı ileri götürüyor: “Dünya belki 10 milyar insana yetebilir ama Güneş Sistemi 1 trilyon insanı besleyebilir!”

        Daha çok insan, daha çok nüfus diyen 'natalist'lere karşı çıkan 'anti-natalistler' ise doğumun sınırlandırılması ve nüfus planlamasından yana... Kendi içlerinde kollara ayrılan 'anti-natalistlerin' bazıları üremenin bencilce ve ahlaki açıdan kötü olduğunu savunuyor. Bazıları ise problem üremeyi tamamen durdurmak değil, karşısındaki sorunu ortadan kaldıramamak!

        Gazeteci Yenal Bilgici Gazete Duvar’da yayınlanan ‘Hepimiz doğum gününe davetliyiz’ başlıklı yazısında Der Spigel’den alıntıyla “Esas mesele nüfusun artması değil, esas mesele nüfusun çok az bir kısmının kaynakların çoğunu tüketmesi...” diyor.

        Bir süre önce ortaya çıkan ‘eko modernistler’ aynı fikirde. Onlar doğaya daha fazla ‘yeryüzü’ bırakmak için insani gelişmeyi doğal kaynak kullanımında uzaklaştırmak hedefiyle bambaşka bir yolu, teknolojik gelişmeyi öneriyor. İngiliz belgeselci ve doğa tarihçisi Sir David Attenborough’un da aralarında olduğu bir diğer grup ise ‘insanları’ dünyadaki ‘veba’ olarak niteliyorlar. Onlara göre, iklim değişikliğinden biyoçeşitlilik kaybına, su sıkıntısından ülkeler arasındaki toprak çatışmalarına kadar karşı karşıya olduğumuz hemen hemen her çevre sorunu, son birkaç yüzyıldaki çılgın nüfus artışı yüzende oluyor.

        "İDEAL DÜNYA NÜFUSU 1.5-2 MİLYAR İNSAN OLMALI"

        1994 yılında, yani küresel nüfus sadece 5.5 milyar iken, Kaliforniya'daki Stanford Üniversitesi'nden bir araştırma ekibi, dünyanın ideal nüfusunun ne olması gerektiğini araştırmış. Çıkan sonuç 1.5 ila 2 milyar insan... Bu araştırmadan 30 yıl sonra biz bugün dünya üzerindeki 8 milyarıncı bebeğin doğumu için gün sayıyoruz... Bir milyarlık nüfusa ulaşması binlerce yıl alan insanlık gelecek 60 yıl içinde yaklaşık 2.5 milyar daha artıp 10.4 milyar olacak. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu her yıl 11 Temmuz’da kutlanan ‘Dünya Nüfus Günü’nde 2022’nin temasını ‘fırsatlardan yararlanma’ olarak belirlemiş. 8 milyar insan 8 milyar fırsat!

        Çok değil 10 yıl içinde nüfusunun yüzde 12’si ‘yaşlı’ sayılacak (o yaşlılardan biri de ben olacağım), dünyanın en kalabalık 18. ülkesinde yaşayan biri olarak 8 milyar insan içinde bana düşen fırsatların ne olduğunu bilmiyorum doğrusu.

        8 milyar insan dünya için az mı çok mu onu da bilmiyorum... Binlerce yıldır akla hayale gelmedik, bazen insanlıktan nasibini almamış faşist önerilerin ortaya atıldığı, Platon’dan beri çözülemeyen ‘dünya nüfusunun kaç kişi olması gerek’ meselesini çözebilecek değilim... Kadıköy’de çarşıda, bir tilt makinesindeki top gibi, sağımdan solumdan geçen insanlar çarpa çarpa ilerlemeye çalışırken düşünüyorum. Gezegende adam başına 2.5 milyon karınca düştüğünü okumuştum geçenlerde, toplam karınca nüfusu 20 katrilyonmuş. Neredeyse 10 milyon yıldır yeryüzüyle uyum içinde yaşayıp giden 20 katrilyon karınca kadar olamadık diyorum kendi kendime...

        ‘Etrafımda küçük bir hareket, en hafif ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle değişmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor...’ 8 milyarın içinde bir başıma kalacağım bir yalnızlık ihtiyacıyla el ele eve dönüyorum...

        Diğer Yazılar