Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1 TEMMUZ FİLMLERİ

        Yeni milenyumda Alman sinemasının popüler kanadından çıkan Oliver Hirschbiegel, Hitler’le ilgili ikinci projesinde de hayal kırıklığı yaratıyor. “Hitler’e Suikast”, ilk bakışta faşist lideri devirme üzerine üretilen ‘suikast filmleri’ arasında ‘mini dizi kalitesine uygunu’ olarak yer edecek. Ama tarihsel bir kesiti aralamasıyla da sinema muhabbetlerine konu olabilir.

        2001’de sinemaya giren bir yönetmenin öncesindeki TV işlerinin sancısını çektiği kariyerinin şaşırtmayan örneklerinden… “Hitler’e Suikast” (“Elser”, 2015), Hirschbiegel’in vasatı aşamayan eserlerinden birine dönüşmekte zorlanmıyor. Hitler’e Kasım 1939’da düzenlenen suikast girişimiyle ise 1944’de gerçekleşen Valkyrie operasyonunu usul usul anlatıp akıllara durgunluk veren “Generallerin Gecesi”ni (“The Night of the Generals”, 1967) tekrar izleme arzusu yaratıyor.

        MİNİ DİZİNİN TAMAMI NEREDE?

        Hirschbiegel, Hitler’in kendisiyle ilk kez bu kadar yakın temas kurmamızı sağlayan vasat biyografik dram “Çöküş” (“Der Untergang”, 2004) ile hatırlanır. Ancak bana kalırsa orada bir başarı varsa bu Bruno Ganz’ındır. Yönetmen ise klostrofobik hapishane filmi “Deney” (“Das Experiment”, 2001) ile anılmalıdır. Burada belki bunlardan ilkine atıfta bulunuyor. Nazi rejiminin çevresinden bir suikast hikayesi anlatıyor.

        Mat renklerin açık kahverengi kolaycılığına kaydığı “Hitler’e Suikast”, 2.35:1 formatını ise zoraki kullanıyor. Alanında politik duyarlılığı olan filmlerle akrabalık kuruyor. Suikast planlaması, karakterler, ışık ve kurguyla net bir TV ürünü izlenimi bırakıyor. Elser’in öyküsüne girdikçe merak uyandıran mini dizinin tamamını izlemek istiyorsunuz.

        Ama seyir sürecinin görsel açıdan ‘boyutsuz’ durmasına isyan eden bir isim dahi çıkmıyor. Hirschbiegel, “Çöküş”, “İstila” (“The Invasion”, 2007), “Cennette Beş Dakika”dan (“Five Minutes of Heaven”, 2009) sonra yine vasatın üzerine geçemeyen bir işe imza atıyor. Christian Friedel’ın inadı, sabrı ise çok geçerli olamıyor.

        ‘RICHARD NIXON’A SUİKAST’İN ALMAN KARDEŞİ

        Suikast filmleri arasında anılmaya açık eser, ‘başarısızlık’ tanımı ile “Richard Nixon’a Suikast”in (“The Assasination of Richard Nixon”, 2004) yanına konulabilir. Hatta onun kardeşi olduğu söylenebilir. Sean Penn’in canlandırdığı Samuel J. Bicke ile Friedel’ın Georg Elser’inin çaresizlikleri benzer… Ama oradaki Niels Mueller’in sinema duygusu bile yok burada. Hitler’e suikast mevzusuna dair güçlü film “Generallerin Gecesi”, güncel versiyonu “Operasyon: Valkyrie”den (“Valkyrie”, 2008) daha cesur, muhalif ve derli toplu durmuştu. İz bırakmıştı.

        “Hitler’e Suikast”te aslında Valkyrie için askerlerin oluşturduğu ekip benzeri bir gruplaşma görmüyoruz. Filmi bireysellik ayaklandırmaya çalışıyor, ama esas sorumlu zaman geçtikçe kolaycı ‘açık kahverengi’ kullanımı oluyor. Hirschbiegel’in bu aklıyla filme kattıkları, Hitler’i devirme arzusunu ‘13 dakika’ detayıyla yansıtma ve bir ‘tarihsel kesit’i canlandırma tercihi, kısmen de olsa senaryonun ilginçliğiyle perdeye bağlanmamızı sağlıyor.

        FİLMİN NOTU: 3.5

        Künye:

        Hitler’e Suikast (Elser)

        Yönetmen: Oliver Hirschbiegel

        Oyuncular: Christian Friedel, Katharina Schüttler, Burghart Klaußner, Johann Von Bülow

        Süre: 114 dk.

        Yapım yılı: 2015

        ‘OTOMATİK PORTAKAL’ DAMARINDA ‘SEÇİM GERİLİMİ’

        10 milyon doları geçmeyen bütçesine karşın iki filmle dünya çapında 200 milyon dolar hasılat yapan bir ticari ürün… 2013’te çekilen “Arınma Gecesi”nin (“The Purge”) üçüncü şubesiyle karşıyayız. “Arınma Gecesi: Seçim Yılı”, ‘seçim gerilimi’ne ya da ‘siyasi aksiyon’a kayan omurgasıyla aceleye getirilen ikincisinin üzerine koyuyor. Ama ilk film kadar etkili bir çalışma değil.

        James DeMonaco’nun 2013’te başlattığı ‘bilimkurgu-gerilim’ serisi, yavaş yavaş Plantinum Dunes’un markası haline geldi. Burada da bütçenin fazla yükselmediği ama ‘siyaset’in ayyuka çıktığı bir eser görüyoruz. “Arınma Gecesi 3: Seçim Yılı” (“The Purge: Election Year”, 2016), kanın gövdeyi götürdüğü, aksiyonundan da tavan yaptığı vahşi bir dünyadan sesleniyor.

        FARKLI TÜRLERDE, ALT TÜRLERDE DEVRİALEM

        İlk filmde ‘eve giren yabancı gerilimi’ (“Ölümcül Oyunlar” gibi) ile ‘şiddeti ele alan distopik bilimkurgu’yu (“Otomatik Portakal” gibi) birleştirme, ikinci filmde çete savaşlarını merkezine yerleştirerek “Savaşçılar”ın (“The Warriors”, 1979) yapısına meyletme arzusunu görmüştük. Bu sefer ise bambaşka bir formülü izliyoruz. Senatör Charlene Roan’u korumaktan sorumlu polisin çabası gözler önüne seriliyor. Daha ziyade bir ‘seçim gerilimi’ ya da ‘politik aksiyon’un içinde alıyoruz soluğu.

        Böylece DeMonaco’nun 2013, 2023, 2035 senelerinde sırasıyla kendi evrenini farklı alt türlere malzeme ettiği görülüyor. Burada da aslında Afro-Amerikalıların, Meksikalıların, beyaz Amerikalıların 21 Mart’ta sokağı dehşete çevirdiği anlara tanıklık edebiliriz. Kahverengi tonunun hakimiyetinde yeşil, kırmızı gibi yapay ışıklar devreye girebiliyor.

        KİLİSE SEKANSI ASAP BOZACAK

        Filmin B-tipi dokusu çok fazla ayyuka çıkmadan iş bitiriyor, ne yapacağını biliyor. Buna yatkın, Mitchell, Grillo gibi oyuncular da büyük hedefler koymuyor. Esasen bize ‘Arınma Gecesi’ olarak bırakılanlar şiddetin kontrolden çıktığı “Privilege” (1967), “Otomatik Portakal” (“A Clockwork Orange”, 1971) gibi belirleyici bilimkurgu filmlerinden miras kalıyor. Bu kez özellikle kilisedeki işkence sahneleri görülmeye değer bir muhafazakar Amerikan toplumu eleştirisi getiriyor. Farklı kökenlerin birbirine girmesi de hunharca canlandırılıyor.

        Ama serinin son halkası da ikincisi gibi ‘süre uzunluğu’ sıkıntısı çekiyor. Vizyonuyla çoktan kalıcı olmayı garantileyen ilkinin saniyesi saniyesine özenle belirlenmiş ‘85 dakikası’nın zekasını taşımıyor. Aksine ‘bütçe biraz arttı, sekansları da çoğaltalım’ gibi bir tüccar kafasına kayıyor. Seçim arifesinde olup bitenlere dair ‘politik mesele’ ise sanki yeterince deşilmiyor.

        FİLMİN NOTU: 5

        Künye:

        Arınma Gecesi 3: Seçim Yılı (The Purge: Election Year)

        Yönetmen: James DeMonaco

        Oyuncular: Elizabeth Mitchell, Frank Grillo, Mykelti Williamson, Terry Serpico

        Süre: 105 dk.

        Yapım yılı: 2016

        BİRAZ ONDAN BİRAZ BUNDAN ACEMİLİĞİ

        Çiğ didaktizmin, beylik diyalogların uçuruma sürüklediği melodramlardan. “Babaannem”, ne meselesiyle ne oyuncularıyla ne de görsel yapısıyla saygıyı hak ediyor. Aksine içine girdiği kaosla, ‘Meral Çetinkaya’ya yazık olmuş!’ dedirtiyor.

        Kariyerinin emekleme adımlarında ‘her şeyi anlatma’ derdine düşen yönetmenlere alışığız. Ama nedense bunlar genelde ‘Yeşilçam melodramları’nın bitkinliğini zorunluluk haline getirmeyi sürdürüyorlar. Serkan Özarslan, ikinci filmi “Babaannem”de bu yanılgıya düşüyor.

        GECEKONDU YAŞAMI BÖYLE Mİ?

        Sanki 80’lerin 90’ların böylesi çiğ melodramlarıyla aşık atmaya çalışıyor. Göçten ölüme, kağıt toplayıcılıktan dolandırıcılığa uzanan ağdalı bir ‘İstanbul gecekondularında yaşam’ portresi çiziyor. Ama görüntü yönetmeninin hayalet gibi dolaşması, senaryonun beylik mesajlardan ibaret olması, karakterlerin bulundukları mekanlarda inandırıcı duramaması gözden kaçmıyor.

        Bu da yönetmenin ‘mesajım var’ deme uğruna cesaretli siber gerilim “Kendinol”dan (2015) sonra seviyeyi düşürmesini sağlıyor. Orada da sinematografik sıkıntılar vardı, ama yapılan şey ‘ilk’ olmasıyla capcanlı ve dikkat çekiciydi. Burada ise bakış açısı planlarının bile yerleştirilmesinde problemler yaşanabiliyor. Vasatı aşamayan “Aziz Ayşe”de (2012) görüp saygı duyduğumuz ‘kağıt toplayıcısı hikayesi’ başka bir damara taşınıyor. Sanki “Büyükannem” (“Grandma”, 2015) gibi tek bir oyuncunun performansına bel bağlayan ‘büyükanne öyküsü’ devreye giriyor.

        OYUNCULUKLAR YORUMSUZ İZLENİYOR

        Mehmetcan Mincinozlu, ağabeyi Koray Mincinozlu’nun mesleğindeki başarısını tekrarlamaktan uzak karton bir dizi oyuncusu olunca da her şeyin havada kalması ‘gülünç anlar galerisi’ne dönüştürüyor filmi. Kağıt toplarken dans ediyormuş gibi gözükme özgüveni özellikle tavsiye edilir!

        Tuna Kiremitçi’nin ders kaygılı tiratlarını, Sayım Çınar’ın abartılı performansını hiç saymıyoruz. Rolünün azaltılıp yan hikayelerin öne çıkmasından mı, yoksa filmin ilkokul seviyesinde durmasından mı bilemeyiz, ama o kadar didinen Meral Çetinkaya’ya olmuş olan… Final sekansındaki tuhaf kurgu ise evlere şenlik!

        FİLMİN NOTU: 2.2

        Künye:

        Babaannem

        Yönetmen: Serkan Özarslan

        Oyuncular: Meral Çetinkaya, Mehmet Can Mincinozlu, Tuna Kiremitçi, Sayım Çınar

        Süre: 96 dk.

        Yapım yılı: 2016

        LELOUCH’UN ‘AŞK FİLMİ’ GELENEĞİNE KARŞI

        Fransız Yeni Dalgası döneminde filmler üretmeye başlayan bir yönetmenin, ‘aşk’ ezberinin son ürünü “Bir Kadın + Bir Erkek” (“Un + Une”, 2015), görünürde Hindistan ve sinema güzellemesi sunuyor. Mizanseninde ve diyaloglarında sıkıntı olmasa da anında unutulup gidecek sabun köpüğü gibi bir filme dönüşüyor.

        Claude Lelouch, sinema tarihinin sayılı aşk filmi başyapıtlarından, Altın Palmiye ve Oscar’lı “Bir Kadın ve Bir Erkek”in (“Un Homme et Une Femme”, 1966) yönetmenidir. Orada hikaye kurgusunu bozarken farklı pelikülleri kullanan anlatı, sonrasında birçok eserin yol haritasına dönüşmüştür. 1986’da o klasiğin ana karakterlerini 20 yıl sonra buluşturan film ise nostalji hissi yaratmıştır. 1996’da “Erkekler Kadınlar Kullanma Kılavuzu” (“Hommes, Femmes, Mode d’Emploi”) ve 2002’de “Bir Kadın… Bir Erkek… Ve…” (“And Now… Ladies and Gentlemen…”) ile ilişkileri ele almayı sürdüren sinemacı, bu konudaki şanıyla anılmıştır daha çok…

        SABUN KÖPÜĞÜ GİBİ BİR SEYİRLİK

        Yönetmen bu sefer bambaşka bir aşk hikayesinde alıyor soluğu. “Bir Kadın + Bir Erkek” (“Un + Une”, 2015), eski model ‘macera’ omurgalı romansları hatırlatıyor. Hindistan ve sinema güzellemesi gibi başlayıp, işin içine mizah da katan bir ‘romantik-macera’ya evriliyor. El-omuz kamerasını abartmadan kullanıp 2.35:1’i sömürmeyen bir görsel yapı var. Film bestecisi erkek ile Fransız büyükelçisinin eşinin kimyası içimize siniyor.

        Dujardin ve Zylberstein rollerine çok yakışıyor. Lambert yine B-tipi katkı veriyor. Aşkla ilgili tükenen söylemler ise sahne alınca oyalıyor. Ama bu sabun köpüğü gibi dünyadan kopunca anında olup biteni unutuyoruz. Zira ‘Romeo & Juliet’in Hint uyarlaması’na beste yapma sürecinin üzerine gidilmemiş. Lelouch, belli ki artık fazla ‘romantik’… Burada bunu kanıtlıyor ve uzun süredir filmlerinin niye göz önünde olmadığına isyan etmek için bir şey yapmıyor.

        FİLMİN NOTU: 5.1

        Künye:

        Bir Kadın + Bir Erkek (Un Plus Une)

        Yönetmen: Claude Lelouch

        Oyuncular: Jean Dujardin, Elsa Zylberstein, Christopher Lambert

        Süre: 115 dk.

        Yapım yılı: 2015

        ‘ÜÇ HARFLİLER’ SEVİYEYİ DÜŞÜRÜYOR

        Sanki dizi kafalı görüntü yönetmeni ve sıkıştırılan prodüksiyon periyodu sebebiyle tam bitmemiş bir korku filmi. Tür sinemasındaki seri üretimlere hamlelerine eklenen “Üç Harfliler 3: Kara Büyü”, Alper Mestçi’nin de en zayıf işleri arasına adını yazdırıyor.

        Murat Toktamışoğlu’nun yapımcılığıyla bir noktaya gelen ‘Üç Harfliler’, üçüncü filmiyle olabilecek en alt seviyeyi görmüş. Merkezdeki ‘ikiz’ öyküsü çekici olmasına karşın, tek evde geçen ve ucunu voodoo bebeğine bağlayan ‘büyü’ meselesi tatmin etmiyor. Zira başlangıçtan itibaren dizi arka planlı görüntü yönetmeni filme zarar vermekle kalmıyor, damga da vuruyor.

        GÖRÜNTÜ YÖNETMENİNE FAZLA GÜVENMİŞ

        Kurgucu Okan Sarul ile besteci Reşit Gözdamla’nın görevlerini yapmalarına karşın, zoom objektif ile başlayan girizgahın devamında ‘renk düzeltmesi’ unutulmuş gibi. Serdar Armutlu’nun “Vay Arkadaş”taki (2010) tutarlılığını, dizi piyasasında bilinçaltına attığı ortaya çıkıyor. “Yapışık Kardeşler” (2014) ve “Geniş Aile Yapıştır”nden (2015) sonra “Üç Harfliler 3: Kara Büyü” (2016) onun küçük ekran işçiliğine mahkum kalacağını ispatlıyor.

        Mestçi için “Kanal-İ-zasyon” (2009) ve “Sabit Kanca” (2012) misali boyutsuz renkleriyle TV ucuzluğunu akla getiren eserleriyle yarışacak bir cin filmi karşımızdaki. Ana erkek karakterin ağzına uymayan dublajın yarattığı senkron problemi ve yapay makyajlı kadın tiplemeler ile de hatırlanacak. Üstünkörü halledilmiş “Üç Harfliler 3: Kara Büyü”, esas meselenin ‘görsel efekt’ olduğu bir seride bunu unutturuyor. Ama görsel yapısıyla, görüntü yönetmeni Feza Çaldıran’ın ‘Musallat’ ve ‘Siccin’ serilerine kattığı kaliteyi de aratıyor. Özay Fecht ise ‘tedirgin edici kadın’ rolünde filmden geriye kalan yegane performansı veriyor.

        FİLMİN NOTU: 2.7

        Künye:

        Üç Harfliler 3: Kara Büyü

        Yönetmen: Alper Mestçi

        Oyuncular: Seda Oğuz, Deniz Gündoğdu, Özay Fecht, Merve Ateş

        Süre: 90 dk.

        Yapım yılı: 2016

        ‘MIDNIGHT SPECIAL’I YAZMIŞTIM

        Günümüzün aksiyon sinemasından uzak duran, düşük tempolu, sakin ve nostaljik bir bilimkurgu filmi… “Midnight Special”, Nichols’ın elinde bildik kalıpları yıkıyor, uzaylı istilası ezberini bozuyor ve seyirciyi soğutuyor. Ama bunları uygularken ‘deniz gözlüğüyle korunan çocuk’ gibi imgeler, yaratıcı olmayan senaryonun hamleleri ciddiyeti bozuyor.

        FİLMİN NOTU: 5.8

        Künye:

        Midnight Special

        Yönetmen: Jeff Nichols

        Oyuncular: Jaeden Lieberher, Michael Shannon, Joel Edgerton, Adam Driver, Kirsten Dunst, Sam Shepard

        Süre: 112 dk.

        Yapım yılı: 2016

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Alamet-i Kıyamet: Tarikat: 4.5

        Alis Harikalar Diyarında: Aynanın İçinden: 3.1

        Ammar 2: Cin İstilası: 3.8

        Ana Yurdu: 5.6

        Angry Birds Film (Angry Birds Movie): 5.5

        Annemle Geçen Yaz: 4.5

        Arama Moturu: 3.6

        Başımın Belası (Tumbledown): 3.5

        Bekar Yaşam Kılavuzu (How to Be Single): 5.9

        Bekleyiş (L’attesa): 4.2

        Belgica: 4.5

        Benim Çılgın Düğünüm 2 (My Big Fat Greek Wedding 2): 2.5

        Bin Başlı Canavar: 5.7

        Dehşet Treni (Howl): 2.6

        Emicem Hospital: 4.5

        Evrim (Evolution): 8.1

        Fırtınalı Hayatlar (Genius): 6.7

        Hitchcock/Truffaut: 7.3

        İyi Adamlar (The Nice Guys): 4

        İnatçılar (Hrutar): 5.1

        Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı (Captain America: Civil War): 5.7

        Kim Kadın Kim Koca (Ki and Ka): 1.8

        Korku Seansı 2 (The Conjuring 2): 5.5

        Kördüğüm (Maggie’s Plan): 3.8

        Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit (Independence Day: Resurgence): 5.1

        Lanetli Çocuk (The Boy): 6.1

        Merkezi İstihbarat (Central Intelligence): 2.6

        Muna: 2.5

        Ninja Kaplumbağalar: Gölgelerin İçinden: 5

        Özel Kargo (Precious Cargo): 1.9

        Para Tuzağı (Money Monster): 5.5

        Rüzgarın Oğlu (Race): 5.3

        Sen Benimsin (A Bigger Splash): 3.5

        Senden Önce Ben (Me Before You): 3

        Sihirbazlar Çetesi 2 (Now You See Me 2): 3.6

        Siyahın Elli Tonu (Fifty Shades of Black): 4.6

        Şeytanın Çocukları: El-Ebyaz: 3.5

        The BFG: 6.2

        X-Men: Apocalypse: 5.4

        Ve Panayır Köyden Gider: 4.5

        Vurgun (The Trust): 3

        Warcraft: 6

        Zootropolis: Hayvanlar Şehri (Zootopia): 6.2

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        Diğer Yazılar