Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Amerikalılar romantik komediyi son yıllarda daha gerçekçi ve inandırıcı bir çerçeveye oturtmaya çalışıyor. 30'larını geçip çoluk çocuğa karışan bir nesli ve onların sıcağı sıcağına yaşadığı meseleleri, değişimleri beyaz perdeye aktarırken "alternatif aile" ya da "alternatif ebeveynlik" yollarına göz atmayı da ihmal etmiyorlar. Geçen cuma gösterime giren "Mükemmel Plan" (Friends with Kids) yaşları ilerledikçe ideal eşi bulma umudunu kaybeden ve sonunda birlikte çocuk yapmaya karar veren iki yakın arkadaş ile onların yakın çevrelerinin öyküsünü anlatıyor. "Mükemmel Plan"; "Life As We Know It" (Başımıza Gelenler, 2010) ve "What to Expect When You're Expecting" (Dikkat Bebek Var, 2012) gibi filmlerle aynı şeyi söylüyor: anne babaların öncelikle bencillikten kurtulmaları gerektiğini; gerçek aşkın da ancak olgunlaşmayla geleceğini. Daha yüzeyde seyirciyi oyalayan mesele ise çocuk büyütmek ile mutluluk ve aşkın bir arada gidip gitmeyeceği. Zaten filmdeki üç çift de bu konuda farklı yollar izliyor. "Mükemmel Plan", "The Kids Are All Right" (İki Kadın Bir Erkek, 2010) gibi ne yazık ki, hem kafa karıştırıcı hem de zihin açıcı filmlerden değil. Bunun yerine ortalama bir Hollywood filmi gibi en güvenli limana, yani geleneksel ailenin gerekliliğine demir atmayı tercih ediyor.

Daha çok TV dizilerinde oynayan Jennifer Westfeldt, senaryosunu yazıp yönetmen olarak kamera arkasına geçtiği bu ilk filmde yaşayan karakterlerle inandırıcı olmayı başarıyor. Başrolleri kendisine ve yine TV dizileriyle tanınan Adam Scott a ayırmasına karşılık kadroyu Megan Fox, "Mad Man"den tanıdığımız Jon Hamm gibi yıldızlar ve "Nedimeler"in unutulmaz oyuncuları Kristen Wiig, Maya Rudolph ile zenginleştiriyor. "Mükemmel Plan", yeni bir şey söylemese de, seyirciyi oyalamayı ve bazı bölümlerinde güldürmeyi başaran bir film.

TIM BURTON'DAN YENİ 'FRANKENWEENIE'

Son yıllarda kendine özgü dünyasını çeşitli uyarlamalar üzerinden kuran ama yarattığı görsel gösterişin altını dolduramayan ve ciddi bir form düşüklüğü gösteren Tim Burton bu kez köklerine dönüyor: 1984'te çektiği 30 dakikalık "Frankenweenie"yi, animasyon tekniğiyle 87 dakikalık gıcır gıcır yeni bir film haline getiriyor. Çok sevdiği ama bir kazada kaybettiği köpeği Sparky'yi elektrik marifetiyle mezardan çıkarıp hayata döndüren çocuğun öyküsü, yeni filmde de özellikle aile seyircisi için anlamlı bir Frankenstein uyarlaması olarak iş görüyor. Tim Burton meseleye her zamanki gibi "öteki" ve "canavar" haline getirilenin cephesinden bakar ve önyargı ile hoşgörüsüzlüğü mahkûm ederken yarattığı etkileyici siyah beyaz dünyayla seyirciyi eğlendirmeyi başarıyor. Ne var ki, bu vesileyle yeniden seyrettiğim ilk "Frankenweenie"nin özgün tadını bu filmde bulduğumu söylemem mümkün değil. Burton ilk filmde Amerikan banliyösünü gotik bir atmosfere dönüştürüyor, öyküyü resimli roman tadındaki kadrajlarla anlatıyordu. Aynı malzemenin orasını burasını şişirerek, finaline daha pedagojik bir hava vererek animasyon haline getirmesi, ne yazık ki orijinalinin tadını vermiyor. Buna karşılık yeni "Frankenweenie" Burton'ın son dönemdeki tüm filmleri gibi gösterişli ve havalı bir film. Üstelik, orijinal dilinde altyazılı olduğunu da düşünürsek Tim Burton'ın sayısı az olmayan hayranları için kaçırılmaz olduğu kesin.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar