Mevlânâ Türbesi'nin zeminini deşip çıkan kemikler ile çinileri avluya attılar
Bu sayfada gördüğünüz kemiklerle ve kırık Selçuklu çinileri ile dolu kolilerin fotoğrafları bu hafta Konya'da, Mevlânâ Müzesi'nin arka bahçesinde çekildi. Müze yönetimi bir duvarın dibine atılan kemiklerin hayvanlara ait olduğunu ama aralarında insan kemiklerinin de bulunduğunu söylüyor ve kemiklerle beraber atılan çini parçaları hakkında da "Bunları müzeye tekrar kazandıracağız" diyor!
GEÇEN hafta başında Şeb-i Arus'a katılmak için Konya'ya, Mevlânâ Müzesi'ne giden bazı ziyaretçiler büyük şaşkınlık geçirdiler.
Müzenin arka bahçesinde şimdi idarî büro olarak kullanılan iki binanın arasındaki alanda, bir köşeye içleri kemiklerle dolu limon kasaları ve karton kutular atılmıştı! Kemiklerin yanıbaşında ve yine yerdeki bir başka kolide de bazıları Selçuklu döneminden kalma dünya kadar çini parçası, önceki tamirlerde Yeşil Kubbe'den çıkartılıp muhafaza edilen çiniler ve pişmiş topraktan yapılmış kırık objeler vardı.
KÜTÜPHANE BOŞALTILDI
Mevlânâ Müzesi'ni ayrıntılı şekilde bilenler hatırlarlar: Neyzenler Mezarlığı'nın ilerisindeki Hasan Paşa Türbesi ile içeride Mevlâna ve oğlu Sultan Veled'in Yeşil Kubbe'sinin altındaki sandukalarının bulunduğu bölümün arasında "İhtisas Kütüphanesi", kütüphanenin duvarında "Hâcet penceresi", arka tarafta da"Hâmûşân", yani mezarlık vardır.
Kemikler işte buradan, yani kütüphanenin zemininden çıkmış... Müzede senelerden buyana devam eden ve bir türlü bitmek bilmeyen restorasyonlarda sıra İhtisas Kütüphanesi'ne gelmiş, kütüphane boşaltılmış ve Hâmûşân ile beraber kazılmış...
Yüzlerce senelik bir mekânda tamirat, güçlendirme yahut eskimiş kısımların yenilenmesi maksadıyla etrafı kazıyorlar, buraya kadar herşey tamam ve normal...
Tuhaflık, bundan sonra başlıyor; kütüphanenin zemininden yahut başka yerlerden çıkartılan kemikler mukavva sandıklar ve koliler içerisinde ilerideki avlunun bir tarafına atılıveriliyor ve bütün bu işler, düşüncesinin temelinde "edep" kavramının yeraldığı Mevlânâ'nın hemen yanıbaşında yapılıyor!
TAHTI TAŞITMIŞTI
Bu sayfada gördüğünüz içler acısı fotoğrafları çeken Ajans Habertürk'ün Konya muhabiri arkadaşımız Zafer Sabancı, avluya atılan kemikler ile çini parçalarını daha önce Topkapı Sarayı Müzesi'nin müdürü ve o meşhur "taht taşıma" hadisesinin kahramanı olan, şu anda da Mevlânâ Müzesi'nin müdürlüğünü yapan Yusuf Benli'ye sormuş... Yusuf Benli, "Bu kemikler çevre düzenlemesi yapılırken bulundu. Büyük bir kısmı hayvan, bazıları da insan kemiği. Ayrıştırarak gömmek için beklettik ama araya Mevlânâ törenleri girince iş uzadı. Çini parçaları da restorasyon sırasında elde edildi. Bunlar tarihî emanetlerdir, tekrar müzemize kazandırmak için en kısa zamanda halledeceğiz" demiş.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Konu hakkında başka bir yorum yapmayacağım, zira bu sayfada gördüğünüz fotoğraflardan herşey zaten apaçık görünüyor...
Sadece üç sorunun cevabını çok merak ediyorum:
* "Tarihî emanet" olduğu söylenen objelerin ve asırlar önce oraya defnedilmiş olan Mevlevîler'in kemiklerinin müzeye tekrar "kazandırılacakları" zamana kadar muhafaza edilmelerinin metodu bunları kolilere doldurup bahçenin bir köşesine atmak mıdır?
* Hazreti Mevlânâ'nın kabrinin hemen yanıbaşında şimdiye kadar kimselerin bilmediği bir hayvan mezarlığı mı vardı? Hayvanlarla insanlar buraya beraberce mi defnediliyorlardı?
* Topkapı Sarayı'ndaki Cellâd Çeşmesi'nin ilerisinde bulunan Dolap Ocağı'nı izinsiz olarak kazıp toprağın altındaki arkeolojik malzemeye zarar verdiği için hakkında soruşturma açılan müze müdürlerinin daha sonra Mevlânâ Müzesi'ni de kazma, yani arkeolojiye heves ederek zemini deşme hevesi nereden geliyor? Sırada deşilecek başka neresi var?
Biz, mezar açma işini Haçlılar'dan öğrendik
KONYA'da birkaç senede bir yaşanan "mezar açma" işinin geçmişi bundan 800 küsur sene öncesine dayanır ama o günler ile bugünler arasında ufak bir fark vardır: Mezarlar, bundan asırlar önce Türkler değil, Haçlı orduları tarafından açılmıştır!
1190'da Haçlı Seferleri'nin üçüncüsü yapılıyordu, onbinlerce kişilik Haçlı ordusu yine Anadolu'daydı ve Anadolu Selçuklu tahtında İkinci Kılıçarslan oturuyordu.
O senelerde Alman İmparatoru Frederik Barbaros'un hüküm sürdüğü Kudüs'e ulaşmaya çalışan Haçlılar, yollarının üzerinde bulunan Konya'yı da kuşattılar. Şehri, Kılıçarslan'ın oğullarından Kutbüddin Melikşahmüdafaa ediyordu. Konya'yı bir türlü alamayan Frederik Barbaros, Selçuklu askerlerinin moralini bozmak maksadıyla askerlerine dış mahallelerdeki Müslüman mezarlarını deşmelerini emretti.
Mezarlar açıldı ve çıkartılan cesedlere, kalenin burçlarında şehri müdafaa eden Selçuklu askerlerinin gözleri önünde her türlü saygısızlık yapıldı. İskeletlerin kemikleri kırılıyor, henüz çürümemiş olan cesedlere karşı hiçbir edepsizlikten çekinilmiyordu!
Mezarların deşilmesi Selçuklu ordusunun moralini bozdu, dayanma güçlerini kırdı, savunma hatları birer birer çöktü ve Haçlılar şehre girip yağmaladılar. İkinci Kılıçarslan, daha sonra Alman İmparatoru Frederik Barbaros ile anlaşarak harap bir hâle gelmiş olan Konya'yı geri alacak, Frederik ise birkaç hafta sonra Silifke Çayı'nda boğulacaktı.
Konya'da bir önceki mezar açma rezaletinde, Selçuklu sultanlarının kemiklerini köpeklere kaptırmışlardı
KONYA'da 1990'ların sonunda çok daha büyük bir "kemik rezaleti" yaşanmış ve 12. asırda hüküm sürmüş olan sekiz Selçuklu sultanının, Birinci Mesud'un, İkinci Kılıçarslan'ın, İkinci Rükneddin Süleyman'ın, Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev'in, Birinci Alâeddin Keykubat'ın, İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev'in, Dördüncü Rükneddin Kılıçarslan'ın ve Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev'in kemiklerini köpekler kapmıştı.
Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün Alâeddin Camii'nin türbe kısmında başlattığı onarım sırasında türbeleri camide bulunan Anadolu Selçuklu Devleti'nin önde gelen sekiz hükümdarının lâhidleri de bakım maksadıyla açılmıştı.
Mezarlardan çıkartılan kemikler çuvallara konmuş ama bir tarafa kaldırılmamış, çuvallar ağızları açık olarak mezar odasında bırakılmış ve mekân o gece köpeklerin akınına uğramıştı. Havalandırma deliklerinden mezar odasına giren köpekler çuvalları parçalamış, hayvanlardan biri Alâeddin Keykubad'ın uyluğunu kapmış, bir diğeri Kılıçarslan'ın kaval kemiğini almıştı. Gıyaseddin Keyhüsrev'in kaburgası, Birinci Mesud'un leğen kemiğinin parçası yahut Rükneddin Süleyman'ın çenesi, köpeklerin dişlerinin arasındaydı. Köpekler kemiklerle sabaha kadar oynamış ve güneş doğarken bir tarafa atıp gitmişlerdi!
Ertesi sabah işbaşı yapan işçiler, dehşet verici bir manzarayla karşılaştılar: Alâeddin Camii'nin ve türbenin bulunduğu tepenin dört bir yanı kemiklerle doluydu. Hemen her taşın yahut bir ağacın altında bir hükümdara ait iskelet parçası vardı.
Hükümdar kemiklerinden bulunabilenler Alâeddin Tepesi'nden toplandı ve sekiz lâhde gözkararı yerleştirildi!
Rezalet, 2003 senesinde Konya'da yayınlanan bir gazetede haber oldu ama fazla ses getirmedi. Hadiseyi 2004 Mart'ında seçim araştırması için gittiğim Konya'da duydum, bazı müze müdürlerine doğrulatıp yazdım ve Türkiye, hem tarih hem de bir vefâ rezaleti olan bu hadiseyi manşetten yayınladığımız haber ile öğrendi.
- Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!3 dakika önce
- Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı1 hafta önce
- Kurumaya başlayan Bafa Gölü'nü bu hâle getirenler Bülent Ecevit ve 1970'lerin CHP'sidir!1 hafta önce
- PKK'ya 30 seneden buyana istediği herşeyin birkaç katını verdik ama terör bitmiyor, zira maksat artık başka!3 hafta önce
- Büyük devlet olmanın yolu kendi silâhını bizzat yapmaktan geçer ve kredi kartlarından alınacak 750 lira bu yolda sadece bir katredir!1 ay önce
- Tarih boyunca hiç vârolmayan Lübnan'ı, Abdülhamid'in Washington Elçisi kurmuştu1 ay önce
- Mahzun prenses Fazile vefat etti1 ay önce
- Hortlayan bir dert: İttihadçılık2 ay önce
- Öküzün altında buzağı aramayın! Harbokulu'ndaki gösteri, disiplinsiz bir eylemden ibarettir, o kadar!2 ay önce
- Atatürk'ün meçhul nişanlısı Selma2 ay önce