Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Maalesef ki ne bilim insanları gençlik iksirini ieal etti, ne de biz doktorlar sihirli iğnelerle tedavi eder durumdayız. O halde önce yaşlanma nedenlerine bakalım.

        Vücudun en büyük organı olan cilt aynı zamanda bizi dışarıdan gelen zararlı etkilere karsı da korur. Doğduğumuz zaman pürüzsüz, yumuşacık ve pembe olan cildimiz, maalesef yıllar içinde, biz yaşlandıkça donuklaşır, sarkar ve kırışır. Biz yaş aldıkça adeta cildimiz bize ihanet eder. Otuzunu geçen her kadının aynaya baktığında gördüğü gözaltı torbalarının, düşmüş göz kapaklarının, sarkan gıdının, ince çizgilerin, çatlakların ve yaşlılık lekelerinin nedeni nedir? Peki, cildin genç görünümünü korumak için ne yapmalı? Ciltte meydana gelen elastikiyet kaybı ve deformasyon nasıl tedavi edilir? Yaşlanma ilk olarak nerede başlar? Ve en önemlisi de bu süreci yavaşlatmak, hatta geri döndürmek için ne yapmak gerekir?

        Yaşlanma sürecini iyi anlamak gerekir... Uzmanlar cilt yaşlanmasını çevresel ve içsel faktörlere bağlıyorlar. Çevresel faktörler kontrol edilebilir olanlardır. Güneş ışınlarından korunup korunmamak, hücrelere zarar veren toksinlere maruz kalıp kalmadığınız, sigara, alkol içip içmediğiniz, sağlıklı beslenmeye özen gösterip göstermediğiniz sizin kontrol edebileceğiniz çevresel faktörlerdir. İçsel faktörler ise da ha az kontrol edilebilir olanlar. Bunlar, siz daha doğmadan önce programınızda yazılmış olan genetik faktörlerdir. Cildinizin yıllar sonra nasıl görüneceğini bilmek istiyorsanız annenize ve anneannenenize bakmanızı öneriyorum. Bu, size DNA'nızın sizin için nasıl bir gelecek sakladığını görmenizi sağlayacaktır. Bilim henüz bu programlanmayı nasıl geri çevirebileceğini bilmese de, anti-aging üstüme yapılan sayısız klinik araştırma, süreci yavaşlatmak için birçok farklı yöntem geliştirilmesini sağlıyor.

        Hücre fonksiyonları yavaşlamaya başladığında tüm vücutta olduğu gibi ciltte de bunun etkileri görülmeye başlar. Cilde elastikiyetini veren, gerilip genişledikten sonra tekrar aynı forma dönmesini sağlayan elastin liflerinin sayısının biz doğduğumuzda en yüksek miktarda bulunur. Elastin üretimi giderek düşerken 40'lı yaşlarda neredeyse tamamen durur. Yani 40'h yaşlarınıza ne kadar elastinle girerseniz yaşam m izin geri kalanında o kadar elast inle yetinmeniz gerekiyor.

        Tabii ki yaşlanmanın etkileriyle ciltteki tek değişiklik azalan elastin lifleri değil. Yaş ilerledikçe yüze formunu veren yağ dokusu ve kolajen ki kolajen cildi bir arada tutan bağ dokusudur giderek azalır. Cildin en üst tabakası olan epidermisteki hücre yenilenmesi giderek azaldığı için, cilt yüzeyinde ölü deri hücreleri birikmeye başlar. Bu da cilde donuk ve mat bir görünüm verir. Tüm bunlara yüzdeki kemik ve kas dokusundaki azalma da eşlik eder. Hepsi bir araya geldiğinde ise yüz dolgunluğunu, cilt elastikiyetini kaybetmeye başlar, pigmentasyon lekeleri, ince çizgi ve kırışıklıklar ortaya çıkar. Kısacası yüzdeki yaşlanma belirtileri her seviyede kendini gösterir.

        Bu tablo kulağa hayli moral bozucu gelse de bilim insanları genetik yaşlanmanın gizemlerini çözmek için sayısız araştırmalar yapıyor. Bu araştırmaların yanı sıra çevresel faktörlere bağlı yaşlanmayı önlemenin yolları hakkında çok fazla şey biliyoruz. Örneğin güneş yaşlanma sürecini hızlandıran en önemli etkenlerden biri. Yaşlanmayı hızlandıran çevresel faktörlerin arasında hava kirliliği ve yaşanılan ortamda bulunan toksik maddelerde büyük rol oynuyor. Hava kirliliğinin çok olduğu bir bölgede yaşamak daha çabuk yaşlanmanız anlamına geliyor. Aynı şekilde eğer sigara içiyorsanız, kendinizi sayısız toksik maddeye maruz bırakıyorsunuz.

        İşlenmiş yiyecekler, çok fazla kırmızı et ile çok fazla şeker ve beyaz undan yapılmış yiyecek tüketmek de yaşlanmayı hızlandırır.

        Diğer yandan şeker kullanımına dikkat etmek gerekiyor. Zira "Şeker yaşlandırır!" Yani, diyet iniz bol miktarda şeker ve şekerli gıdalar içeriyorsa hızla yaşlanmanız kaçınılmaz. Kandaki yüksek glikoz seviyesi kolajen dokuya zarar verir. Glikasyona uğrayan kolajen lifleri aynı kara mel ize olmuş şeker gibidir. Sertleşir ye kolayca kırılırlar.

        Etkili anti-aging silahlar

        Peki, cildimizin yaşlanmaması için ne yapılabilir? Hiç kimse ve hiçbir vaka aynı değildir. Bu yüzden herkese aynı işlemi uygulayıp iyi sonuç almayı bekleyemezsiniz. Problemi iyi analiz etmeli ve ona eıı uygun tedavi ya da tedavileri uygulamalısınız. Dilerseniz önce anti-aging arenasındaki en popüler silahlara kısaca bir göz atalım. Kırışıklıklar için botoks ve dolgu maddeleri; pigment ve akne lekeleri için kimyasal peeling tedavileri ve lazer teknikleri tercih ediliyor. Ciltteki elastikiyet için radyo frekansı ile ses dalgaları ile çalışan teknolojiler; yüzdeki hacim kaybı için dolgu maddesi olan hyalüronik asit dolgular son derece etkili sonuçlar veriyor.

        Ayrıca non-invazif, yani neştersiz, cerrahi müdahale gerektirmeyen işlemlerin giderek daha popüler hale geldiğini hatırlatmalıyım. Eskiden dramatik bir değişim isteyenler için ancak lek bir çözüm vardı; yüz germe ameliyatı. Ancak artık dolgularla yüze yeniden hacim vermek, botoks ile alın bölgesindeki kırışıklıkları açmak ve çizgileri lazerle silmek gibi farklı teknikleri bir arada kullanarak harika bir etki yaratmak mümkün... Yapılacak işlemleri hastanın istekleri, bu uğurda harcamayı planladığı zaman ve para belirliyor. Öte yandan unutulmamalı ki: işinin ehli, estetik gözü gelişmiş bir uzmanın uyguladığı kombine teknikler kadar iyi sonuç veren bi r şey yoktur!

        Botoks ve yeni nesil dolgu maddeleri

        Göz çevresi, alın ve kaş aralarında oluşan, bu bölgelerdeki kasların fazla hareketli olmasından kaynaklanan kırışıklıkları silmek için kullanılan bir nerotoksin olan botoks enjeksiyonlarını ise artık duymayan kalmadı. Cilde hasar vermeden, sadece bu kırışıklıklardan sorumlu olan kasları paralize ederek, bu yöntem çizgileri yok etmeye olanak tanıyor. Ancak botoksun cilde hacim vermediğini, yüzde yaşla beraber oluşan çöküklüğü gidermediğiııi, hatta aslında kırışıklıkları da doldurmadığını biliyoruz. Eğer kaşlarınız arasındaki kırışıklıklar çok derinse, buna sebep olan kası paralize etseniz bile kırışığın ciltte bıraktığı izi silemezsiniz. Cilde hacim vermek, yüzde oluşmuş deri katlarını açmak ve derin çizgilerin içini doldurmak için ihtiyacınız olan asıl şey dolgu maddeleridir. Juvederm. Radiesse ve Teosyal gibi dolgu maddeleri, cilt hücrelerinde bulunan doğal maddeleri taklit ederler. İhtiyaç olan yerlere enjekte edildiklerinde ise cilt altındaki kaybolmuş doku yerine geri konmuş olur. Söz konusu derin kırışıklıklar olduğunda en iyi sonucu kesinlikle kombine tedaviler veriyor: Botoks, lazer ve dolgu maddesi gibi...

        Birçok kişi. gündelik hayatlarını sekteye uğratmayacak, çabuk ve kolay bir çözüm aradığı için dolgu maddelerinin popülaritesi gün geçtikçe artıyor.

        Her dolgu maddesinin, benzer bir etki yaratsa da birbirlerinden farklı özellikleri olduğunu da bilmekte yarar var. Bazı dolgu malzemeleri daha çok hacim gereken yerlere enjekte edilir, bazıları ince çizgiler için... Yaşla beraber, gözlerin çevresindeki ve yanaklardaki yağ dokusu azalır. Cilt tokluğunu kaybetmeye başlar. Cilt altı dokusunun desteği azaldığı için ağız kenarlarında katlar oluşur. Eskiden dolgu enjeksiyonlarında bu katların hemen içi doldurulurdu, ancak bu metot doğal olmayan, şiş bir görünüm oluşmasına neden olurdu. Artık enjeksiyonları bu bölgeyi destekleyen dokuya yapıyoruz ve sonuç başarılı oluyor. Yani, bir zamanlar sadece derin kırışıklıkları doldurmak için kullanılan dolgu maddeleri artık yüze şekil vermek ve yüzü kaldırmak için de kullanılıyor. Tabii bu mucizevi etkileri görmek için işinin ehli bir uzman şart!

        Diğer Yazılar