Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir kez daha ‘merhaba’!Sevgili okurlarım, bu, kağıt baskının bitişinin ardından ilk yazım… İnsan bir tuhaf oluyor. Evet yine aynı günlerde birlikte olacağız, aynı şekilde size kendi cephemden görünen hayatı ve Türkiye’yi anlatmaya devam edeceğim. Zaten haberturk.com’u biliyorsunuz, birçoğunuz yazıları buradan izliyorsunuz ancak benim gibi, adaptasyon için hep biraz fazla zamana ihtiyaç duyan biri için rutinin değişmesine alışmak zaman alacak…

        Artık saat 5’te yazı yollamam gerekmiyor. 5-10 dakika ertelemek ya da uzun yazıyı kısaltıp kısaltmamak pazarlıkları da yok.

        Hatta herhangi bir yer kısıtı yok. Gece 12’ye kadar ne kadar gönderirsem olur…

        Fotoğraf da olacak burada, video da… O nedenle sizlerden fotoğraf ve videolar bekliyorum. Lütfen bana mail atın, görselinizin hikayesini gönderin. İlginç bulduklarımı buradan paylaşacağım…

        Yer yer, zaman buldukça siyaset dışı yazmaya gayret ediyorum biliyorsunuz. Ancak son aylarda siyasi çekişmeler, seçimler vs derken hayatın diğer alanlarını neredeyse unuttuk. Şimdi yeniden farklı konulara da kalemim elverdiği kadar yer ayırmaya çalışacağım.

        Bu mecrada çok daha interaktif, çeşitli alanlara açılan bir köşe hazırlamak istiyorum. Bunu ancak sizin desteğiniz ile yapabilirim. Kaldığımız yerden bir kez daha merhaba!

        BRAVO MUHARREM İNCE!

        Çarşamba günkü yazımda Muharrem İnce’yi eleştirdim. Onun, Kılıçdaroğlu ile yediği yemeğin ertesinde, o yemekte kapalı kapılar ardında konuşulanı ifşa etmesi ve buradan bir siyasi baskı oluşturmaya çalışmasını sevmediğimi, nezaketsiz bulduğumu söyledim.

        O gün İnce’yi ne kadar eleştirdiysem bugün de Ayşe Arman’a yaptığı açıklamalar nedeniyle o kadar öveceğim… CHP’nin kemik kitlesi sayılan ve o nedenle şimdiye kadar bırakın liderlik iddiasında olanını, hiçbir sıradan CHP’linin tek kelime ile eleştiremediği bir kesime İnce son derece net bir şekilde meydan okudu. Bu kesim ile kasıt, benim de seçim öncesi birkaç yazıda bahsettiğim ve Türkiye için ciddi tehdit olarak gördüğüm bir azgın azınlık.

        ‘Türkiye’yi kilitleyen yüzde 7’ başlıklı yazıda bu grubun LAST kimliğe sahip kesimin içinde bir grup olduğunu ifade etmiştim.

        Seçim gecesi ortaya atılan, kaybolduğundan, tehdit edildiğine, karısının kaçırıldığından Afgan askerlerinin geldiğine kadar komplo teorileri ve İnce’ye yönelik ithamlar, tespitlerimi tamamen doğruluyor. Maalesef iç savaş kışkırtıcılığı yapan, delirmiş bir kesim bu.

        CHP’yi bu cesur reddediş kurtarabilir

        Ayşe Arman’a bunlarla ilgili Muharrem İnce şöyle dedi:

        ‘Bunlar delirmiş. Bunları yazanlar gerçekten hasta. Yok eşimi kaçırmışlar, yok sarayda albaylar varmış… Ya rüya gördüler ya da gerçekten hastalar! Başka bir açıklaması yok.’ (Belki de onu desteklemek için böyle söylüyorlar, sözüne yönelik) ‘Aman yok, böyle destek olmaz olsun! Bunlar tehlikeli insanlar!... Bunlar paranoyak! Inanın böylelerinin desteği olmaması daha iyi… Türkiye’de böyle kime hizmet ettiği belli olmayan bir kesim var. Sözde Atatürkçü, sözde cumhuriyetçi ama aslında değil. Ortalığı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyorlar!’

        Tebrikler Muharrem Bey! CHP, bu delirmiş kesimin oylarını kaybetmemek için onların ortalığı karıştırma ve ülkeyi kutuplaştırma çabalarını hep sineye çekti, hatta çoğu zaman onların peşine takıldı. Halbuki CHP’yi yüzde 25’e kilitleyen sebeplerin en önemlilerinden biri bu kesimin partinin imajına verdiği zarar. Siz ‘böyle destek olmaz olsun!’ diyerek bir çığır açtınız! Bunu devam ettirin, radikalizmin sizi de teslim almasına izin vermeyin…CHP tabanında etkili olduğu varsayılan bazı ‘kodaman’ gazetecilerin akılalmaz ithamlarına kulak asmayın. Giderek artan kutuplaşmayı tam da o isimler besliyor, AK Parti’ye en büyük desteği aslında onlar veriyor. Geri adım atmayın,

        CHP’yi ancak bu delirmiş kesimi reddediş kurtarabilir.

        ÇEŞME’DEKI DURUM

        Pazartesi günü Ilıca yolunun durumunu yazmış ve devam edeceğimi söylemiştim. Malum araya bizim gazetenin baskı durdurma kararı girince konular saptı. Bugün bu meseleye devam...

        Fotoğraf da koymuştum, bir kez daha koyayım: Malesef Türkiye’nin en meşhur tatil noktalarından biri olan Çeşme’nin yolları berbat durumda. İzmir Belediyesi su borularını değiştirmek için kazmış ve bırakmış. Ilıca-Ildırı arası asfalttan bahsetmek imkansız. Hatta Ildırı’ya doğru yol tamamen mıcır oluyor. Sahiller de çok bakımsız. Açıkçası ben Çeşme’nin birçok noktasında şayet sahil temizliği yapılırsa yüzülebileceğini düşünüyorum. Bunların başında Şifne- Germiyan bölgesi geliyor. Buralarda deniz kenarları hep otluk, ve kıyılar bataklık. Halbuki belediye temizlese mis gibi plaj olabilir. Böylece Çeşme sadece pahalı ve kasıntı ‘beach’lere mahkum olmaz…

        Gördüğüm diğer bir sorun ise foseptik. Evet, doğru okudunuz, foseptik!

        Meşhur Ilıca’dan geçerken feci bir kokuya yakalanmamak imkansız. Burada da

        boru sorunu varmış!

        İzmir ve etrafında motto belli: Ne olursa olsun CHP’ye oy verilecek. Bence bu kötü hizmetin ve ataletin temel sebebi bu… Belediye çalışsa da, çalışmasa da nasıl olsa kazanıyor!

        EREN’IN ACISI

        Habertürk TV Haber Programları Koordinatörü, arkadaşım Eren (Eğilmez) annesini kaybetti. Bu sabah haberi aldığımda yüreğime bir şey saplandı. Babamı hatırladım. Bir çocuk için ebeveyn kaybı benliğin yarısının kaybı gibidir. Hele bir de çok sevilen bir ebeveynse, ölüm ve yaşam arasındaki çizgi silikleşiyor. Gördüğüm kadarıyla Eren için annesi öyleydi… O da benim babamı kaybettiğim gibi, çok kısa süre içinde kanserden kaybetti annesini. Geçtiğimiz hafta ‘uyutuluyor’ dediğinde bir daha gözlerini açamayacağını anladım, benzerini biz de yaşadık ama malesef bir şey diyemedim. Şimdi de diyemeyeceğim gibi. O kaybın hissini malesef bilirim, kelimeler anlamsız, işlevsiz hatta gereksiz kalıyor, kulak kabul etmiyor…

        Diğer Yazılar