Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        25 Temmuz akşamı yapılan bir atamayı Türkiye için çok önemsiyorum. Celal Uzunkaya, Emniyet Genel Müdürü oldu. İsabetli ve önemli bir karar, zira Uzunkaya’nın 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe teşebbüsü sürecinden, 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrası döneme kadar demokratik olarak seçilmiş sivil hükümeti koruma ve FETÖ ile mücadele konusunda nasıl kararlı ve titiz bir çalışma yürüttüğünü bizzat çok iyi biliyorum.

        2014-16 döneminde Uzunkaya’ya yaşatılan zorlukları da somut olaylar ve tanıklıklarla bilen bir gazeteciyim. Celal Uzunkaya bir örgüt olarak FETÖ’yü en derinlikli analiz eden devlet görevlilerinden biridir. O bakımdan müşavirlik gibi pasif bir görevdeyken Emniyet Genel Müdürlüğü makamına, yani polis teşkilatının en tepe görevine atanması FETÖ ile mücadele konusunda yeni bir evreye işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu atamayı bu amaçla yaptığı kanaatindeyim.

        Bence bu evre özellikle 17-25 Aralık 2013’ten 15 Temmuz 2016’ya kadar olan dönemde çeşitli sebeplerle FETÖ’yü korumuş ve kollamış isimlerin de üzerine gidileceği bir evre olabilir. Çünkü özellikle İzmir Emniyet Müdürlüğü sırasında Uzunkaya (bazı kalantor işadamlarının engelleme çabalarına rağmen) çok zor operasyonlara imza atmış ve İzmir’de konuşlanmış FETÖ’nün finans ayağını çökertmişti.

        AK Parti’ye yakın olduğunu iddia eden ve medyada da uzantıları olan kimi İzmirli işadamları, Uzunkaya’nın FETÖ finansörlerinin üzerine gitmesini durdurmak için elinden ne gelirse yapmıştı ama yeni Emniyet Genel Müdürü yılmadı ve İzmir’de çok önemli işler yaptı. Özellikle 1 Kasım 2015’ten 15 Temmuz 2016’ya kadar olan süreç en zor dönemdi. O iki tarih arasında çok tuhaf şeyler yaşandı.

        Tayyip Erdoğan tarafından 17-25 Aralık sürecinde Uzunkaya’nin İzmir Emniyet Müdürü olarak atanması da çok kritik bir adımdı. Çünkü İzmir FETÖ’nün doğduğu ve geliştiği şehirdi. Çok uzun yıllar Fethullah Gülen İzmir'de yaşadı ve örgütünü bu şehirden yönetti. Gülen İstanbul’da sadece 3.5 yıl kalmıştır.Türkiye'deki yıllarında bu 3.5 yıl dışında örgütünü hep İzmir’den yönetti.

        2014-16 döneminde Celal Uzunkaya’nı sık tekrarladığı bir söz vardı:‘PKK terör örgütü için Kandil ne kadar önemliyse FETÖ için de İzmir o kadar önemlidir.’

        Gerçekten çok ilginç bir olaydır bu, sevgili okurlar... Bir taraftan İzmir halkının çoğunluğu Fethullahçılardan nefret eder ama diğer taraftan örgüt özellikle finansal anlamda burada konuşlanmıştır. İşte Uzunkaya İzmir’deki bu yapının üzerine gitti. Ben, yeni görevinde Türkiye çapında da önemli işler yapacağına inanıyorum...

        * * *

        Tatil notları

        10 gündür yoktum, biliyorsunuz. Yazın geldiğini anlamak ve biraz kafa dinlemek için çocuklarla sahillere indik, dünyamızı bir süreliğine değiştirdik. Ege kıyılarında siyasetten, günlük koşturmadan, rutin döngüden uzaklaştık.

        Sizinle o 10 günde biriktirdiklerimi paylaşayım…

        Önce Bodrum… Bu sene çok kalabalık. Yalnızca yerli turist değil, yabancı turist sayısı da yükselmiş. Araplar ve Ruslar ağırlıkta ancak turizmci dostlara göre Avrupalı da yine rotayı Bodrum’a kırıyor.

        GÜZEL BİR KEŞİF

        Tabii bu canlanma güzel ancak handikapları da fazla. Mesela trafik İstanbul’u aratmıyor. Hiçbir yere rezervasyonsuz gidilmiyor. Yalıkavak yine çok hareketli. Akşamları için Dramalı’yı keşfettim. Geçen şubat Ortakent’te açılmış. Bülent Özdemir ve Hande, salı ve pazarları güzel bir program yapıyorlar. Mutfak da gayet başarılı.

        Nikki Beach’in geçen cumartesi, sezonu karşılayan meşhur ‘White Party’si vardı. Dünyadaki ‘white party’ konseptinin yaratıcısı olan Nikki Beach bu parti ile Bodrum’daki 2. yılını kutlamış oldu. Gecede herşey bembeyazdı. Organizasyon çok iyidi. Yemekler de öyle.

        MEKAN İYİ AMA...

        Serafina Küçükbük’te ‘Serafina Mare’’ diye yazlık şube açmış. Anılarım canlandı. Küçükbük’te, şimdi Serafina’nın bulunduğu yerin tam karşısında bir evimiz vardı. Ortaokul, lise yıllarımın yazları hep orada geçmiştir. O zamanlar Gündoğan’dan kuş uçmaz, kervan geçmezdi, biz de annemlere bu uzak köşeyi buldukları için kızardık. Şimdi Serafina olan kayalıklara bizim sahilden yüzerek çıkardık. Baktım her taraf inşaat. Hepsi birbirinden büyük projeler… Gündoğan ve Küçükbük giderek değerleniyor ama fazla beton olmuş, içim burkuldu.

        Geçtiğimiz haftalarda ‘Denize beton diktiler’ diye başta sevgili Serpil Yılmaz olmak üzere bir çok kişi sahildeki bir inşaata dikkat çekmişti. O inşaat bizim o zamanlar öğlenleri sahilden yürüyerek gidip ayaküstü yemek yediğimiz Muhtar’ın yeri idi. Hey gidi günler…

        Gelelim Serafina Mare’ye… Mekanın güzelliğine diyecek yok ancak herhalde buna güvenerek mutfağı boşlamışlar. Bizim masada şarap sıcak gelince yenisini getirelim deyip aynı kadehin içine buz koyup geri verdiler! Yemekler de akılda kalıcı değildi, hatta salatanın içindeki roka epey baygındı. Ben ertesi gün yediğim balık nedeniyle mide ağrısı çektim. Kısacası hem isme hem de böyle güzel bir mekana yakışmayan bir performans gördüm. Toparlanması gerek…

        Diğer Yazılar