Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti ve MHP arasında esen sert rüzgarlar ve yerel seçimlerde ittifak projesinin bitmesinin ardından her ne kadar taraflar "Cumhur İttifakı sürecek" deseler de akıllara "acaba" sorusu geliyor. Bu birliktelik söylendiği gibi devam eder mi, etmezse ne olur? Ayrılık kimin için ne anlama gelir?

        MHP iktidarda olmasa da bürokrasi ve yargı içinde MHP’li kadroların ciddi ağırlığı var. Zaten AK Parti-MHP koalisyonunun temeli de burada yatıyordu. Özellikle polis ve MİT kadrolarından Fethullahçılar temizlenirken yerlerine MHP tandanslı isimler geldi. Yargı ve TSK içinde ise FETÖ’den boşalan alanlara MHP’liler ve sol-ulusalcı çizgide kişiler yerleştiler.

        Polis teşkilatı ve MİT içinde solcu-ulusalcı neredeyse yok denebilir. Fakat yargı ve orduda bu kesimin de ciddi bir ağırlığı var. Bu ulusalcı-sol bürokratik kadroların hissiyatının sözcülüğünü de Doğu Perinçek ve Vatan Partisi yapıyor. MHP’nin bürokrasi ve yargıdaki gücü partiyi devlet içinde güçlü hale getirdi. Yargı ve TSK’da ise MHP’liler ve ulusalcılar arasında ciddi bir gerilim var.

        EN ÇOK ONLARI KORKUTUYOR

        Tüm bunların yanında AK Parti’nin 16 yılda oluşturduğu muhafazakar-demokrat ya da Erdoğancı kadrolar da var. Cumhur İttifakı'nın bozulması ihtimali en çok MHP tandanslı bürokratları korkutuyor.

        Danıştay krizinin çıktığı gün MHP’li kimliği bilinen üst düzey bir yargı yetkilisi beni aramış ve "Bu karar ulusalcıların Cumhur İttifakı'na kurduğu bir tuzak" demişti. Bu teşhise mesafeli yaklaştım. Nitekim MHP, Danıştay kararına o kadar sert dille sahip çıktı ki haklı olduğum anlaşıldı. Sonra o ismi yeniden aradığımda, "Devlet Bey’i yanlış yönlendirdiler" dedi. Kararı veren yargıçların MHP tandanslı olduğunu, yargı içinde herkesin konuştuğunu hatırlattığımda ise "Bu arkadaşlar da oyuna geldiler. Bizim ülkücüler Anadolu çocuğudurlar. Saftırlar. Ulusalcılar uyanıktır. Esas tezgahı onlar kurdu" diye cevap verdi. Açıkçası bu tespitin pek aklıma yattığını söyleyemem. Burada artık yorumu size bırakıyorum sevgili okurlar...

        MHP O ZİHNİYETTEN UZAKLAŞINCA AK PARTİ'DEN OY ALDI

        Sonuç olarak kimden kaynaklanırsa kaynaklansın Danıştay’ın kararı apaçık bir hukuksuzluk örneği. Bunun arkasındaki zihniyet ister sağ ister sol maskeye bürünsün eski Türkiye zihniyetidir. Yani Başkan Erdoğan’a oy vermiş yüzde 52.5’in ve Erdoğan’a oy vermemiş Kürt yurttaşların da asla kabul etmeyeceği bir kafa yapısıdır. MHP bu "eski Türkiye zihniyeti"nden uzaklaştığı ölçüde AK Parti’den oy alabildi. Aksi halde AK Parti’den MHP’ye kaymış oylar AK Parti’ye geri gelir.

        Cumhur İttifakı’nı bitirmek Meclis içindeki çoğunluğu kaybedeceği için elbette AK Parti için de zararlı olur ama MHP için bu ittifakın bitişi çok daha ağır sonuçlar doğuracaktır. Parti, hem bürokrasi ve yargı içindeki kadrolarını tamamen kaybeder hem de yeniden "eski Türkiye cephesi"ne yanaşırsa oy oranı da ciddi biçimde geriler. Zaten o çizgide olan İyi Parti de bu sefer MHP’ye karşı elini güçlendirir. Ben Devlet Bahçeli’nin böyle bir yanlışı yapmayacağını düşünüyorum. Nitekim partisi emeklilik yasa tasarısı konusunda hemen manevra aldı.

        Erdoğan, eski Türkiye’nin vesayetçi uygulamalarını destekleyen, eski rejimin saltanatına dönüşün mümkün olacağını düşünen bu ruh halini devlet içinden temizlemeye kararlı. Elinde çok sayıda enstrümanda var.

        Bu tabloya baktığımızda MHP, devletin içinde elde ettiği gücü yitirmek istemeyecektir. O yüzden Cumhur İttifakı kolay kolay yıkılmaz. Zaten MHP’li bürokratlar son üç gündür aktif şekilde partinin genel merkezine bastırıyorlar. Bazı sorunlar olabilir ama bu ittifak bitmez…

        ***

        Avrupa’nın son duvarı

        Çarşamba günü Demokratik İlerlemeEnstitüsü’nün toplantısı için gittiğim Belfast’tan edindiğim izlenimleri yazmaya başlamıştım. Şiddet yıllarından kalma gerilim ve toplumun bölünmüşlüğü aynen devam ediyor.

        Çatışma yıllarında Belfast sokakları.
        Çatışma yıllarında Belfast sokakları.

        Batı Belfast’ın sınırlarına gelince ayrışmayı çok net şekilde görüyorsunuz. Zaten şehrin bu esas yerleşim alanı baştan başa göğe yükselen ve en az Berlin Duvarı kadar heybetli duvarlarla çevrili.

        Biz turumuza önce Protestan ya da siyasi tanımla Loyalistlerin (Sadıklar) mahallesinden başladık. O mahallenin kapısında bir rehber geldi ve çok sert ve yüksek bir sesle şiddet yıllarını anlatmaya koyuldu. Hâlâ "onlar" ve "biz" diyerek...

        Belfast’taki 45 kapıdan biri.
        Belfast’taki 45 kapıdan biri.

        Silahın ve vahşetin yanlış olduğunu söylüyordu ama sonra da "Okullarımız ayrı, evlerimiz ayrı, hastanelerimizayrı, her gece tam 10’da 6 mahalleyi kaplayan duvarlardaki 45 kapı kapanır, sabah 7’ye kadar açılmaz. İsterseniz çok hasta olun ve duvarın hemen ötesinde bir hastane olsun, geçemezsniz" diye ekliyordu. 90’larda Ulster Birliği saflarında savaşmış. Dolaştığımız mahallelerdeki binaların üzerinde terör ve şiddet yıllarını efsaneleştiren resimler gözümüze çarptı. Evet silahlar susmuş ama bence şiddet kutsaması devam ediyor…

        Duvar.
        Duvar.

        ***

        Kan bitmiş ama öfke asla!

        Birkaç sokak sonra otobüsümüz durdu, Protestan Loyalist rehber indi. Sokağı dönünce bu kez de Katolik Cumhuriyetçi rehber bindi. O da bize duvarın diğer tarafını anlatmaya başladı. İRA’nın şiddetini eleştiren ezbere birkaç şey söylese de o mücadeleyi gururla öyle bir tasvir ediyordu ki... Zaten kendi de örgüt bünyesinde savaşmış. En az diğer rehber kadar katıydı. Karşı tarafın hâlâ onları ezdiğini, İngiltere’nin topraklarını zapt ettiğini söyledi. Sohbet ederken ben "Kuzey İrlanda" deyince büyük tepki gösterdi: "Kuzey İrlanda yok, tek bir İrlanda var!"

        Dolaştığımız sokaklarda açlık grevinde ölen İRA’nın sembol ismi Bobby Sands’ın dev resminin süslediği duvarı gördük. Ardından da örgütün diğer isimlerinin eli silahlı fotoğraflarının kapladığı art arda dizili binaları. Kan bitmiş ama ayrılık asla!

        ***

        Büyük başarı

        Belfast’ta dolaşırken 20 yıl önce ne kadar büyük bir şeyi başardıklarını düşündüm. Bugün hâlâ birbirlerine karşı büyük öfke taşıyabilecek kadar ayrışmış ve düşmanlaşmış 2 toplum 20 yıldır ateşkesi sürdürebiliyor. Kanı ve şiddeti, canlı tuttukları öfke ve ayrışmaya rağmen bitirebilmişler.

        Bobby Sands.
        Bobby Sands.

        Toplumsal kırılmanın bu kadar derin ve canlı olduğu bir yerde sağlanan sükunet bence hepimize umut vermeli. Elbette karşılaştırılamayacak kadar farklılıkları olan iki kültür ve geçmişten bahsediyoruz ancak onlar bunu başardıysa bizim her halükarda birbirimizle barışmayı başarabilmemiz gerek…

        ***

        Loyalist ve Birlikçi (Unionist) arasında ne fark var?

        Katolik Cumhuriyetçilerin karşısında İngiltere ile birliği savunan Birlikçiler (Unionist) ya da Loyalistler var. Çoğunlukla bu iki tabir birbirinin yerine kullanılsa da arada fark var. Loyalistler silahlı mücadeleyi savunan, İRA’nın karşısında konumlanan Ulster Savunma Birliğini destekleyen, alt sınıfları temsil ediyor. Birlikçiler tabiri ise daha çok konunun siyasi çözümünü önceleyen üst ve orta sınıflara işaret ediyor.

        Diğer Yazılar