Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ekrem İmamoğlu 31 Mart gecesi ve 1 Nisan sabahı kendine oy vermeyen, İstanbul’un yüzde 51.2’lik nüfusuna da güven veren çok sağduyulu ve mutedil bir dil benimsemişti. 31 Mart-1 Nisan kriz sürecini mükemmel idare etmiş ve her sosyal kesimin takdirini kazanmıştı.

        YSK da İmamoğlu’nun 20 bin kadar oy farkla önde olduğunu açıkça ilan etmişti. 10 milyon seçmen içinde 20 bin oy sadece binde 2 oranına tekabül ettiği için doğal olarak YSK’ya itirazlar yapıldı ve süreç de zaten 1 hafta içinde nihayete erecek. Üstelik İmamoğlu da YSK Başkanı Sadi Güven’e çok güvendiğini ifade etmiş bir isim.

        O SAĞDUYULU VE OLGUN İNSAN NEREYE GİTTİ?

        Bunlara rağmen 2 Nisan 2019 sabahından itibaren o sağduyulu ve olgun Ekrem İmamoğlu gitti, yerine başka biri geldi. Özal’ı model alan bu kucaklayıcı politikacı tipi yerine Adnan Keskin tarzı sert ve müfrit CHP’li Ekrem İmamoğlu bir anda zuhur etti. Ankara’nın havası Ekrem Bey’e hiç yaramadı…

        Dün üst üste vahim hatalar yaparak bir çuval inciri berbat etme sürecine giren Sayın İmamoğlu’nu uyaran bir yazı kaleme aldım. Sebeplerini tek tek açıkladım. İstanbul’un yüzde 48.8’i Ekrem Bey’e Adnan Keskin tarzı CHP’li duruşundan ötürü değil, Özalist dili ve yaklaşımı sebebiyle oy verdi. Yoksa Kürtler ve dindarlar hiçbir şekilde Kemalist siyaset diline oy vermezler.

        Ayrıca dün yazdığım gibi kendisini 2 Nisan akşamı Kemal Kılıçdaroğlu da ılımlı tonda siyasete devam etmesi ve gerginlik yaratmaktan kaçınması yönünde uyardı. Akılcı bir politika tarzı değil bu. Peki 3 Nisan itibarıyla Ekrem İmamoğlu nasıl bir portre çiziyor?

        NAZAN ÖNCEL’İN ŞARKISI

        Maalesef bu soruya olumlu bir yanıt veremiyorum. Ekrem Bey girdiği bu yanlış siyaset yolunda yürümeye devam ediyor. Kendisinde erken bir güç sarhoşluğu ve yanlış bir panik teşhis ediyorum. Oysa bu telaşa gerek yok. İmamoğlu kendini İstanbul seçimlerinin şampiyonu olarak görüyor. Ben de kendisine “SAKİN OL ŞAMPİYON” diyorum ve Nazan Öncel’in aynı adı taşıyan şarkısını dinlemesini tavsiye ediyorum.

        EN ÖNEMLİ ÇELİŞKİSİ

        Ekrem Bey’in en önemli çelişkisi şu: Hem YSK’ya çok güveniyorum diyor hem de YSK sanki hak ettiği halde ona mazbatasını vermeyecekmiş gibi ortalığı yangın yerine çevirmeye kalkıyor. Oysa politik gerilim ne kadar artarsa o kadar kaybeder. Bu gerçeği görmesi lazım…

        Eğer toplamda 1 oy bile fazla almışsa, Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıdır. YSK mazbatasını kendisine verecektir. Hiçbir güç buna engel olmaz. Aynı şey Sayın Binali Yıldırım için de geçerli. Ekrem Bey’in nasıl her yerde İstanbul Belediye Başkanı olduğunu söylemesi yanlışsa, İstanbul billboardlarında asılı olan Başkan Binali Yıldırım afişleri de yanlış. Bir yanlış, başka yanlışı doğrulamaz.

        Maalesef başka bir yanlışı da 4 Nisan 2019 itibariyle hayata geçirecek. Eğer akıl ve mantık galip gelmezse bugün İmamoğlu İzmir’de Tunç Soyer ile beraber kendini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ilan edip, Muharrem İnce’nin 24 Haziran öncesi yapıp sonra pişman olduğu tarz bir meydan okuma mitingi yapacak. Muharrem Bey bu mitinginden pişman olmuştu çünkü bu sebeple toplumun CHP’li olmayan çok büyük çoğunluğunu ciddi biçimde tedirgin etmiş ve kendi ayağına silah sıkmıştı İnce.

        SİYASİ İNTİHAR

        Bu tip bir İzmir mitingi Tunç Soyer’in yararına olur ama Ekrem Bey’in siyasi intiharından başka bir şey değildir. Hem Türkiye hem İstanbul halkının büyük çoğunluğunun İmamoğlu figüründen ürkmesiyle neticelenir bugün 18’deki dev miting.

        Kemal Kılıçdaroğlu özellikle Kemalist ve ulusalcı duyguların coştuğu ve toplumun çoğunluğunu rahatsız eden bu tür büyük mitingleri kesin olarak istemiyordu ve yasaklamıştı. Siyaseten çok zekice bir karardı. 31 Mart’tan sonra Kemal Bey de mi işin ucunu bıraktı anlamıyorum. Tam bir akılsızlık hakim şu an CHP’ye.

        CHP’liler unutmasın: Kemalizmin bu ülkedeki en büyük mağduru ve muhalifi olan Kürtlerin desteği olmasaydı ne Ankara, ne Adana ne Mersin mümkün değil kazanılamazdı. CHP adayları bu şehirlerde galip olmayı rüyalarında bile göremezlerdi. İstanbul’daki yüzde 48.8 skorun yanına bile yaklaşılamazdı. Fakat buna rağmen sanki klasik CHP ideolojisi sayesinde bu oylar gelmiş gibi Sözcü gazetesi kafasıyla miting yapacaklar. Bir çocuğu doğmadan öldürüyorlar.

        MANSUR YAVAŞ’IN ÖRNEK TAVRI

        Bence İmamoğlu’nun örnek alması gereken bir kişi var şu an: Makul ve mantıklı tavırlarıyla doğru siyaset dilini benimsemiş parti arkadaşı Mansur Yavaş. AK Parti, Ankara sonuçlarına da itiraz ediyor. Partinin Ankara İl Başkanı Hakan Han Özcan epey sert tonda konuşuyor. Fakat buna rağmen Mansur Yavaş son derece olgun ve sağduyulu karşılıyor bu itirazları. O da henüz mazbatasını almadı ama çıkıp , “Ankara belediyesinde dosyalar kaçırılıyor, dijital veriler siliniyor, ASKİ’de büyük vurgun yapılıyor. Yetkiyi aldığımda hepsine bedelini ödeteceğim” gibi tuhaf şeyler söylemiyor. Usulet ve suhuletle çok zekice hareket ediyor.

        Oysa Ekrem İmamoğlu daha dün bir an önce makamına oturması gerektiğinden, İstanbul Belediyesinde dosyaların kaçırıldığından, dijital verilerin silindiğinden, İSPARK’ta yolsuzluk yapıldığından bahsetti. Tehdit ve şantaj diline hep karşı çıktığını söyleyen İmamoğlu İSPARK’ta neler döndüğünü biliyoruz gibi tehdit ve şantajvari konuşmalara başladı.

        Neler döndüğünü biliyorsa, devlet adamı ciddiyetine yakışan tavır derhal yargıya suç duyurusunda bulunmaktır. Elinde belge olmadan, “Bakın makamıma oturtun beni, yoksa neler olduğunu söylerim” tehdidi savurmak değil. Panik halinde sürekli İstanbul Belediye Başkanı olduğunu söylemesi de akla ve mantığa uygun değil. Kendisini antipatik gösteriyor bu tutumu.

        BU TAVIRLAR YÜZÜNDEN AK PARTİ VE MHP TABANI ŞÜPHELENMEYE BAŞLADI

        Şunu kesin olarak söylemeliyim ki Ekrem İmamoğlu’nun iki gündür 180 derece değişen bu şüpheli tavırları sebebiyle AK Parti ve MHP tabanında da, “Bu işin içinde bir iş var galiba” algısı genişlemeye başladı. Oysa 31 Mart-1 Nisan itibarıyla bu iki partinin seçmeninde İmamoğlu’na özel bir antipati yoktu.

        MUHARREM İNCE’YE HAKSIZLIK ETMİŞİM

        Ben de bir özeleştiri yapmalıyım. Salı günkü yazımda galiba Muharrem İnce’ye biraz haksızlık etmişim. İnce’nin 24 Haziran sürecinde yaptığı yanlışların benzerini İmamoğlu da seri halde yapmaya başladı. Daha Başkan olmadan, güç zehirlenmesinden kaynaklı izlenimi veren davranışlar gösteriyor. Hakikaten bazı politikacılar ani gelen şöhret ve kudreti kaldıramayabiliyorlar. AK Parti camiasında da var böyle örnekler.

        DİLEK İMAMOĞLU’NA ÇAĞRI

        Ben, Ekrem Bey’i 2 Nisan sabahından beri girdiği yanlış yoldan döndürecek gücün değerli eşi Dilek Hanım olduğunu düşünüyorum. Dilek İmamoğlu sosyal medyadaki faşist hesapların Binali Yıldırım’ın eşiyle kendisini kıyaslayıp yazdığı iğrenç yorumlar üzerine müthiş sağduyulu cevaplar verdi. Herkesin takdirini kazandı.

        Siyasette kadın dokunuşunun önemine hep inandım. Dilek Hanım’ın, eşini etrafındaki partililer ordusundan kurtarıp, baş başayken uyaracağını düşünüyorum. Keşke bugün 18’de akılsızca yapılması düşünülen mitingi iptal ettirebilse… Hem eşine, hem CHP’ye, hem Türk demokrasisine büyük iyilik yapmış olur. Ekrem İmamoğlu, eşi Dilek Hanım’ın da desteğiyle 31 Mart gecesi olan çizgisine dönmelidir.

        Not: Bu yazıyı gönderdikten 1 saat sonra mitingin iptal edildiği haberi geldi. Demek ki CHP’de akıl galip gelmiş. Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu doğru kararlarından dolayı kutluyorum. Öğrendiğime göre Kemal Bey’in ağırlığını koyması bu kararda etkili olmuş. Tunç Soyer kısa süre içinde böyle bir buluşmanın yapılacağını yazmış. İnşallah bu bir geçiştirme sözüdür. Bu tarz bir miting ne zaman yapılırsa yapılsın yukarıda anlattığım neticeleri doğurmaktan başka işe yaramaz.

        Diğer Yazılar