Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Genelde magazine girmem ama Defne Samyeli-Cem Yılmaz-Serenay Sarıkaya olayı ve bununla ilgili yorumlar artık çirkinliğin dibini bulduğu için bugün bu mevzuyu yazacağım.

        Kullanılan dilin cinsiyetçilik ve kadına şiddet dozunun haddi hesabı yok Türk medyasında. Beni işin bu tarafı ilgilendiriyor.

        Ülkemizde tam anlamıyla bir hakaret çukuru işlevi gören sosyal medyada ise çok daha beter ve korkunç bir cinsiyetçi faşizm egemen durumda. Maalesef kadınlar da bu erkek boyunduruğu dilini aynen kullanıyorlar.

        Cem Yılmaz’ı kayırıp habire Defne ve Serenay’ı türlü şekilde aşağılayan kadınlar, kendi cinsiyetlerini köleleştiren rejime hizmet ettiklerinin farkında değiller.

        Hikayeyi biliyorsunuz: Cem Yılmaz, Defne Samyeli ile sevgiliyken onu Serenay ile aldatıyor. İki kadına da büyük saygısızlık yapıyor. Defne bu çirkinliğe ihtimal vermediği için o dönem çıkan dedikodu haberlerine ateş püskürüyor ama sonradan gerçek ortaya çıkıyor vs vs…

        Bu olay karşısında alenen ihanete uğrayan Defne Samyeli’ye “Hak ettiğini buldu” denebildi Türk medyasında. Kimi köşe yazarları, bulsalar adeta “Ohh olsun” dercesine bir de yere yatırıp tekmeleyecekler Samyeli’yi.

        Eski kocası Eren Talu’yu, Richard Gizbert ile aldattığını hatta beraber olduğu bu gazetecinin de evli olduğunu ve dolayısıyla Gizbert’le metres hayatı yaşadığını yani başına geleni hak ettiğini yazan yazana sosyal medyada!

        Ama Eren Talu’nun evliyken Defne’ye nasıl ihanet ettiğini ballandıra ballandıra anlatmasına kimse değinmiyor, bu çirkinliği kimse ayıplamıyor.

        Ya da Serenay Sarıkaya’nın da geçmişte Murat Süğlün adlı evli işadamının metresi olduğunu döndüre döndüre yazıyorlar da bu Süğlün’ün eşine göstere göstere ihanet ettiğini yok sayıyorlar. Hep ahlaksız ve namussuz diye suçlanarak bir de kavga ettirilen kadınlar. Erkeklerin ise sırtı sıvazlanıyor ve bir de bu yaptıklarıyla övünüyorlar.

        Bunları devamlı yazıp, Defne’yi ya da başka kadınları suçlayanlar bir kere bile Defne’nin suçlandığı şeyleri yüzlerce kez yapan Cem Yılmaz’a “Sen ne biçim bir adamsın Cem” dediler mi? Diyebildiler mi? Hayır demediler ve ben buna bir kadın olarak isyan ediyorum.

        Bilakis Cem’in bana göre de felaket olan bu davranış kalıplarını övdüler ve hatta yerlere göklere sığdıramadılar. Ama aynı şeyleri Defne ya da başka bir kadın yapınca en ağır cinsiyetçi hakaretleri ve aşağılamaları yaptılar.

        Eğer cinsiyetçi çirkin bir dille Defne’ye bu lafları edenler aynı şekilde Cem Yılmaz’a da güçlü bir dille yüklenselerdi o isimleri tutarlı ve adaletli görürdüm. Ama çifte standartlı davranıyorlar ve esas ahlaksızlık tam da böyle çifte standartlı davranmaktır.

        Bu arada Cem Yılmaz meselesinin güncel siyasi pozisyonlarla beraber ele alınmasına şiddetle karşı çıktığımı da belirtmek istiyorum. Bir kadın olarak bu çifte standartlı yaklaşımlara çok duyarlıyım.

        Mesela bence iktidar medyasının bir kısmı Cem Yılmaz’a sırf AK Parti karşıtı diye yükleniyor. Yani Cem Yılmaz AK Parti yandaşı bir sanatçı olsa muhtemelen olayı hiç görmeyecek hatta Cem’i savunan haberler yapacaklardı. Muhalefet medyası ise bunun tam tersini yapıyor. Aslında ikisi de aynı kafa.

        Benim derdim aynı şeyi biri erkek öbürü kadın yaptığında toplumdaki riyakarlığa işaret etmek… Cem Yılmaz kaç defa eşi ve çocuğunun annesi olan Ahu Yağtu’ya alenen ihanet etti ve üzüntüye boğdu belli değil. Bir de bunu şovlarında espri malzemesi yapıyor. Bir kere bile herhangi bir medya organında “Cem Yılmaz senin bu yaptığına onursuzluk denir” gibi bir cümle okumadım.

        Ama Cem Yılmaz’ın yaptıklarının aynısını yapan Defne ya da Serenay ya da başka bir kadın olunca hemen onursuzluk ve namussuzluk gibi kelimeler, metres gibi sıfatlar havada uçuşuyor.

        Erkeğin bu kadar kayırıldığı, böylesine açıkça çifte standart uygulandığı, cinsiyetçi yorumların alenen ve hiç gocunmadan yapıldığı bir ülkede yaşamaktan, erkekçi bakıştan bir milim geri adım olmadığını görmekten, kadınların dahi erkekleri övüp kadınları suçlamasına şahit olmaktan derin bir üzüntü duyuyorum.

        Cem Yılmaz’ın korkunç seviyede kadın karşıtı bir karakter, bir anti-rol model olduğunu düşünüyorum.

        Kadın karşıtlığı illa bir erkeğin bir kadını tekme tokat döverken yakalanması değildir. Kadınları ‘mal’ gibi gören ve bu görüşten komedi çıkartarak onları daha da aşağılayan Cem Yılmaz da erkek-egemen düzenin cinsiyetçi bir karakteri bence.

        Fakat yeniden belirtiyorum bu olayı lütfen erkek egemen siyasi kavgaların parçası yapmayalım. Yani AK Parti karşıtı Cem Yılmaz ile AK Parti yandaşı Acun Ilıcalı arasında da kafa yapısı olarak fark görmüyorum.

        Türkiye’nin en meşhur komedyeninin böyle bir profil olması çok üzücü. Ahu Yağtu’nun bu hadiseyi duyunca yorumu çok anlamlıydı. Oğlu Kemal’i babasının bu cinsiyetçi kimliğinden uzakta tutarak eşitlikçi bir düşünceyle yetiştireceğine inanıyorum.

        Keşke Serenay da bu olanlardan ders çıkarıp sonunda çok üzüleceği bu ilişkiye girmese… Ama biliyorum ki sözlerim havada kalacak…

        Show TV yıllarından beri tanıdığım Defne doğal olarak Serenay’a da öfkelidir diye tahmin ediyorum. Elbette haklıdır da. Detaylarıyla bilmiyorum ama Serenay da aynı anda iki kadının idare edilmesi durumuna ve Defne’ye ihanete bile isteye katlandıysa bu da çok çirkin bir olay.

        Biz kadınların birbirine düşürülmesi ve düşman edilmesi ne kadar acı, ne büyük trajedi. Hep söylediğim gibi bizler beyazların zihnen tutsak ettiği siyah köleler gibi olduğumuz gerçeğini hiç unutmamalıyız. Bu hakikati inkar etmemeliyiz.

        Kadınların kapışması ve kavgası her koşulda erkek boyunduruğu rejimini ve Cem Yılmaz gibi bu rejimin sömürücü karakterlerini mutlu ediyor.

        Bir de bu erkek-egemen medya dili sürekli iki kadının fiziğini ve yaşlarını iğrenç bir dille kıyaslıyor. Serenay’ın Defne’nin kızı yaşında olmasını sürekli vurguluyorlar. Biraz kilo alan kadın en aşağılayıcı haberlerle yerden yere vuruluyor. Deniz Seki’ye atılan ‘deniz anası’ manşetleri gibi. Adeta bir güzellik ve gençlik faşizmi kadınların üzerinde büyük bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Kadınlar bu yolla da köleleştiriliyor.

        Oysa erkekler bu tür bir baskıdan da azade ‘ne olsa gider’ modunda hayatlarını sürdürüyorlar.

        Cem Yılmaz görünüşündenötürü ne aşağılanma ne küçümsenme görüyor. Fakat söz konusu kadınlar olduğu an, tepelerine çöküyor medya.

        Yılmaz’ın kendine gösterdiği özensizliğin yüzde birini Defne ya da eski eşi Ahu gösterse ne ağır ve ne çirkin yazılar yazılır haklarında.

        İşte bu vaziyet de kadın kimliğinin ülkemizde içine sokulduğu talihsiz durumun bir sonucu sevgili okurlar…

        Diğer Yazılar