Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Devlet Bahçeli geçen hafta işlenen kan dondurucu Pınar Gültekin cinayetinden sonra çok hayati bir uyarıda bulundu.

        Yoğun gündem nedeniyle bu uyarı kaynayabilir, gözden kaçabilir.

        Zira İstanbul Sözleşmesi ile ilgili karar aşaması yaklaşıyor.

        Bitmeyen kadın cinayetleri...

        Azalmayan aile içi şiddet...

        Pandemi sürecinden sonra daha da artan kadına karşı erkek vandalizmi...

        Tüyler ürperten cinayetler…

        Tüm bunlar yaşanırken hala tek dertleri ve tek konuları İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi olanları görüyoruz.

        AK Parti’nin bu konudaki kararlı duruşuyla takdir ettiğim Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “Türkiye’nin tüm problemlerinin İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla biteceğini zannedenler var” çıkışını çok kıymetli buluyorum.

        Yahu zaten kadınlar ülkemizde her gün dayak yiyor, her gün taciz ediliyor, her gün tecavüze uğruyor, her gün en “ilerici” geçinen kimi kamusal figürlerin, sanatçıların, gazetecilerin bile eşlerine ya da birlikte oldukları kadınlara çok ağır şiddet uyguladıkları ortaya çıkıyor...

        Ancak maalesef çok yüksek paralarla üstelik kimi “kadın” avukatları da tutarak kendi isimlerinin yazılarda ve haberlerde geçmesini bile “hukuken” engelleyebiliyorlar.

        Üzülerek görüyorum ki seküler ve ilerici geçinen kimi kadın meslektaş hemcinslerimiz de bu kamusal erkek figürleri onlardan övgüyle bahsetsin diye “Kadının beyanı esastır yanlıştır, saçmalıktır” gibi bir yaklaşımla kadınların en büyük kazanımlarına saldırıyorlar.

        REKLAM

        Halbuki bu güç kadınların elinden giderse Türkiye’de kadınlara karşı tacizin önü tamamen açılır.

        Bakın daha seküler ve modern kadınlardan ziyade geleneksel ve muhafazakar kadınları tehdit ediyor “Kadının beyanı esastır” prensibinin ortadan kaldırılması.

        Olay sadece İslami kesimin de uçlarında olan Akit ve Yeni Şafak gazeteleri ile kimi radikal gruplar değil seküler ve sözde ilerici kimi kesimler de sessiz bir mutabakatla bu ittifakın içindeler.

        LGBT diyerek gerçek amaçlarını perdelemeye çalışıyorlar.

        Mesele kesinlikle bu değil...

        Mesele “Kadının beyanı esastır” prensibini ortadan kaldırmak.

        İşte MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklaması tam bu noktada kadınların aleyhine olan bu hareketlenmeye karşı adeta ilaç gibi geldi.

        A Haber’de İstanbul Sözleşmesine dair açıklamalarda bulunan Bahçeli aynen şöyle dedi Pınar Gültekin cinayetinin ardından:

        “Gündemde tartışılan ve Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıp kaldırmamayı iyi değerlendirmeliyiz.

        Bu sözleşmeye ihtiyaç olup olmadığını, ne getirip ne götüreceğini objektif kriterler çerçevesinde ele almalıyız.

        Kadın cinayetini engelleyemezsek hepimiz sosyal maliyeti yüksek bir çığın altında kalırız. Duyarlı olmalıyız, empati yapmalıyız, suça çanak tutan, suçluyu imal eden her türlü ortam ve bahaneyi ortadan kaldırmalıyız.

        6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun eksiksiz ve tam olarak uygulanması lazım.

        Kadın cinayetlerine sıfır tolerans göstermeliyiz.

        Bu meselenin ağırdan alınacak hiçbir yanı yok. Bir mazlumun katledilmesi aynı zamanda medeniyetimize, kültürümüze, inancımıza, insanlık değerlerimize büyük bir saldırıdır.

        Kadınlara yönelik şiddet ve cinayet vakalarının artış göstermesi toplumsal huzurumuzu boğazlıyor.

        REKLAM

        Bunun önüne mutlaka geçmeliyiz. Suç ve suçluyla mücadeleyi çok boyutlu sürdürmeliyiz.

        Şiddetin kaynaklarını doğru tespitle birlikte isabetli teşhislerle kanayan yarayı durdurmalıyız.

        Kadınlarımız güvenli değilse hiçbirimiz huzur ve sükûnet bulamayız.

        Konuyla ilgili bilhassa medyaya büyük görevler düşüyor. Şiddeti özendiren, teşvik eden, kışkırtan yayın ve gösterimleri mercek altına almak gerekiyor.

        Toplumsal ruh halimiz endişe veriyor. Yalnızca kanuni tedbirlerle değil, ahlaki, manevi, ekonomik, sosyolojik ve psikolojik önlem ve önerileri de devreye almak şart. Şiddet yangınını söndürmeliyiz. Sorumluluk sadece siyasetin değil yekvücut 83 milyon Türk vatandaşınındır."

        Bravo Devlet Bahçeli...

        İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın diye militanca uğraşan kesimlerden yana olmadınız...

        Siyasetin lisan-ı münasip üslubuyla mükemmel ve vicdanlı çıkış yaptınız...

        Bu sözleri ben de bir kez daha bu köşeye alıp, tarihe not düşmek istedim.

        Avrupalı turist gelemiyor, peki ya gurbetçiler?

        Avrupalı turist gelemiyor, peki ya gurbetçiler?
        0:00 / 0:00

        Avrupa Türkiye’ye kapılarını açmıyor. Bu sene yabancı turist neredeyse yok. Çok ağır bir yıl. Koronanın en sert vurduğu sektörlerin başında turizm geliyor.

        Ancak AB, vatandaşlarına yasak koysa da, dönüşte uzun karantinayı şart koşarak gözlerini korkuttuğu gurbetçilerin memleket özlemiyle her şeye rağmen geldiklerini işittim.

        En çok tercih ettikleri yerlerin başında da termal turizmi geliyormuş.

        NG Hotelleri Yönetim Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür’e bunun sebeplerini ve son durumu sordum.

        Afyon NG’de doluluğun yüzde 30’unu gurbetçiler oluşturuyormuş. Bu çok ciddi bir oran. Üstelik bu insanlar dönüşteki karantina eziyetine rağmen geliyorlar.

        Bunun sebebini Hediye Hanım şöyle açıkladı: “Avrupa’da yaşayan gurbetçiler çok zor bir yıl geçirdiler. Memleketlerini çok özlediler. Bu yıl önceki yıllara göre daha çok huzur ve dinlenmeye ihtiyaç duyuyorlar. Hem şifa bulacakları hem de dinlenecekleri bir tatil olarak termal cazip geliyor.”

        Hediye Güral Gür şöyle devam etti: “Yalnızca deniz-güneş-kum değil aynı zamanda tarihin, kültürün, yöresel lezzetlerin rol oynadığı bir tatil arayışı içindeler. Pandemi ile bu arayış daha da arttı. Zira Türkiye’ye olan özlemleri arttı. Avrupa’daki kötü kriz yönetimi karşısında Türkiye’nin dünyaya örnek gösterilen kriz yönetimi bu duyguyu tetikledi.”

        Diğer Yazılar