Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye bir GDO cehennemi mi?

        Eti ve samanı bile ithal etmeye mecbur hale mi geldik?

        Tarım arazileri giderek küçülüyor mu?

        Yediğimiz tavuklar antibiyotikli mi?

        Pandemi döneminde temiz gıda ve sağlıklı yaşamın önemi çok daha iyi anlaşıldı ama öte yandan bu anlamda korkular ve paranoyalar da arttı.

        Bu nedenle gerçek ne, yalan ne birbirine karıştı. Komplo teorileri tavan yaptı.

        Tarım ve Orman Bakanlığı bir dosya hazırlamış.

        "Kamuoyunda gündeme gelen asılsız iddialar ve gerçekler" adı altında birçok söylentiye cevap veriyor Bakanlık.

        İlgiyle okudum, içinde çok çarpıcı rakamlar gördüm.

        Bu rakamları ve kafama takılanları sormak için Bakan Bekir Pakdemirli’yi aradım.

        Telefonda uzun bir röportaj yaptık. Bugün hem bahsettiğim raporda çarpıcı bulduğum noktaları hem de Bakan Pakdemirli röportajının detaylarını sizlerle paylaşacağım.

        Öncelikle Türkiye’nin tarımda giderek daha kötü bir noktaya savrulduğu, dışa bağımlılığın arttığı yönündeki kanaate dair şunu söyleyeyim: Türkiye Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasılada dünyada 10. Avrupa’da ise 1.

        TUİK verilerine göre 2019’da 48,9 milyarı bulmuş Tarımsal GSYH.

        GİDEREK DAHA ÇOK DIŞA BAĞIMLI MI OLUYORUZ?

        Peki giderek tarım ürünlerinde daha fazla dışa bağımlı bir hale mi geliyoruz?

        (Bence önemli olan her şeyde kendine yetmeye çalışmak değil katma değeri yüksek ve güçlü yanlarımıza uygun alanlara yönelerek gerisini satın alabilecek güce ulaşmak. Refah ülkeleri böyle yapıyor. Robinson Crusoe olmaya gerek yok ama bir denge bulmak şart. -na)

        Bakan Pakdemirli: "Nagehan Hanım Hollanda tarım konusunda örnek verilir değil mi? Küçücük ülke ama 17 milyar Dolar Tarımsal GSMH’sı var. Ama Hollanda çok büyük bir ithalatçıdır aynı zamanda. Siz hiç Hollanda muhalefetinin ‘Vay tarımda bu kadar ithalat yaptın’ diyerek siyaset ürettiğini gördünüz mü?"

        Halbuki "Biz de dünyada kendi kendimize yeten 7 ülkeden biriydik" diye bir laf dolanıp duruyor, bakın bu bir efsaneden ibarettir. Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey olmadı ve şu anda da yok. Zaten olması da gerekmez. Türkiye ithalat da yapan ama buna karşılık net ihracat fazlası veren bir ülke. Bu yıl cumhuriyet tarihinde en büyük fazlayı verdik. 18,7 milyar ihracat yaptık, 12,5 milyar ithalat.

        SAMAN İTHAL EDER HALE GELDİK Mİ?

        Türkiye’nin tarımda giderek dışa bağımlı hale gelmesini anlatmak için ‘Samanı bile ithal eder hale geldik’ deniyor.

        Geldik mi hakikaten?

        Bu yılın rakamlarına baktım. 25 milyon ton saman üretmişiz. Bunun 15 milyonunu hayvancılıkta kullanmışız, 10 milyon tonu ise kağıt endüstrisi ve mantar yetiştiriciliğinde kullanmışız. Üzerine 26 ton ithal etmişiz. 25 milyon üretimin yanında 26 ton ithalat yapıldığı için ‘Samanı ithal eder hale geldik’ demek bence haksızlık.

        ŞEKER MESELESİ

        Nişasta bazlı şeker tüketiminin giderek arttığı, hazır gıdaların çoğunda bu tip şeker kullanıldığı, giderek pancar şekerinin azaldığı da kuvvetli kanaatlerden biri.

        Bunu da sordum. Tüketilen şekerin yüzde 97,5’u pancar şekeriymiş. Nişasta bazlı şeker kotaları 2002’den beri yüzde 10’dan yüzde 2,5’a inmiş. 2002’de 460 bin ton nişasta bazlı şeker üretimi varken bu gün bu rakam 67,5 bin ton.

        TARIM ALANLARI ATIL MI DURUYOR?

        Bakan Pakdemirli bu soruya çok net yanıt verdi: "Trakya tarafında boş duran, ekilmemiş arazi yok. Ekilmeyen araziler Orta Anadolu’da kuru tarım arazileri. Çoğu terk edilmiş alanlar. Sulu tarım olan her yerde tarım yapılıyor. Pandemi döneminde hazine arazilerini de tarıma açtık Nagehan Hanım. Hazine arazilerinde de su problemi olmayan alanlarda tarım yapılıyor." (Pandemi sonrasında da aynı şekilde ekilmeye devam edilecekmiş bu alanlar-na)

        ET İTHALATI NE DURUMDA?

        En çok speküle edilen konulardan biri de ithal et meselesi. Son durumu Bakan Pakdemirli’ye sordum.

        "Bakanlığa geldiğim 2018 Temmuzunda yaklaşık 1 milyon 300 bin ton ithalat vardı, bunu 2018’de 600 bin tona indirdik. 2020 verileri 250-280 bin ton kadar. Yani yaklaşık beşte bire düşürdük."

        "Aradaki farkı iç piyasadan mı karşılıyorsunuz? O oranda içeride üretim mi arttı? İthalat fiyatları düşürmüyor muydu?" diye sorunca Bakan Pakdemirli "Biz önce yerli üreticiyi koruyup kollamakla mükellefiz Nagehan Hanım, tabii tüketici açısından da düşünüyoruz. Prensibimiz şu: Üretim sürdürülebilir seviyede gitmeli ama üretici fahiş kazanmamalı. Şayet bu eğilim olursa da devlet kontrol ve regüle etmeli."

        ANTİBİYOTİKLİ TAVUK BİR ŞEHİR EFSANESİ

        Türkiye’de fiyatın görece düşüklüğü nedeniyle en çok tüketilen et tavuk eti ama bakıyorum büyükşehirlerde, belli bir gelir ve eğitim düzeyinin üzerinde insanlar tavuk yemez oldular.

        Tavuk etinin antibiyotikli olduğu yönünde çok kuvvetli bir algı var bu çevrelerde. Çocuklarda erken ergenliğe sebep olduğundan tutun, kanser yaptığına kadar birçok felaket senaryosu kulaktan kulağa dolaşıyor. Bunların hepsini Bakan Pakdemirli’ye sordum.

        "Tavuk etinde antibiyotik olduğu ya da GDO’lu olduğu yönündeki iddialara yorumunuz nedir?"

        "Tavuk etinin antibiyotikli olduğu tezinin Türkiye kendine yeten 7 ülkeden biri tezinden farkı yok. İkisi de efsane bunların. Türkiye gıda güvenliği bakımından çok iyi bir ülke. Bakın bazı hayvan yemleri dışında GDO’lu hiçbir ürün Türkiye’ye giremiyor, yasak."

        "O hayvan yemlerine niye müsaade ediyorsunuz?"

        "Nagehan Hanım Avrupa’da 200’e yakın yemde var GDO bizde ise bu sayı 36. Üstelik bu yemlerden hiçbir şekilde hayvana ya da yumurta veya süte geçmesi söz konusu değil. Kısacası tavuk etini de diğer ürünleri de gönül rahatlığı ile yiyebilirsiniz."

        Bekir Pakdemirli röportajımızı "Yapılan çok ama algı farklı. Türkiye’de öncelikle algıları değiştirmemiz gerekir" diyerek bitirdi.

        Eczanelerde roket hızıyla uçan fiyatlar

        Eczanelerde roket hızıyla uçan fiyatlar
        0:00 / 0:00

        Pandeminin süresi arttıkça bağışıklık güçlendirici kapsamında satılan ürünlerin fiyatları uzaya yolculuk yapmaya başladı. Eczaneye her gidişimde bu ürünlerin üzerlerine 5-10 TL eklenmiş buluyorum.

        İnsanlar Covid korkusuyla böyle takviyelere yüklendikçe uyanık üreticiler uçtukça uçuyorlar. Sambucus bitkisinden üretilen ve son yıllarda çok moda olan meşhur ürünün bir kutusunun fiyatı en son 84 TL’ye çıkmıştı!

        İnsaf edin, insanların zafiyet ve endişelerini bu denli sömürmeyin!

        Diğer Yazılar