Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Orhan Pamuk’un son romanı ‘Veba Geceleri’ nihayet yayınlandı. Yıllardır beklediğim kitabı hemen bugün okumaya başlayacağım ve bu köşede de üzerine yazacağım.

        Dün Pamuk’un T24’te Murat Sabuncu ile söyleşisini izledim. İki bölüm halinde yayınlanan söyleşiyi siz okurlarıma tavsiye ederim. Hem edebiyata hem siyasete hem de tarihe dair çok renkli ve tartışmalı bir röportaj olmuş. Sabuncu’yu ve T24’ü tebrik ediyorum.

        Özellikle ikinci bölümü romancı Orhan Pamuk’tan ziyade bir özgürlükçü-demokrat aydın olarak Orhan Pamuk’un yaklaşımlarını içeriyor.

        Pamuk şu an içinde yaşadığımız siyasal rejimin muhalifi bir aydın...

        Buraya dikkat… Sadece hükümetin muhalifi değil aynı zamanda mevcut rejimin muhalifi bir aydın.

        Var olan politik rejimin muhalifi olunca otomatik olarak hükümetin de muhalifi oluyorsunuz. Dolayısıyla Pamuk rejim muhalifi olduğu için hükümetin de muhalifi.

        Öte yandan ekranlarda anlı şanlı şovlar yaparak hükümete muhalefet eden kimi isimler aynı zamanda mevcut rejimin muhalifi mi?

        Bilakis onlar genelde mevcut siyasal rejimin tabularının çok kuvvetli destekçisi ama AK Parti’ye ve Tayyip Erdoğan’a muhalifler. Erdoğan gitsin ama rejimin tabuları aynen devam etsin istiyorlar.

        Son dönemdeki yazılarında sevgili Nihal Bengisu da bu çelişkinin ısrarla altını çiziyor ve her muhalif olduğunu iddia edenle demokratlık ittifakında buluşulabilir mi diye sorguluyor.

        REKLAM

        Çoğu muhalif yayın organı ve TV kanalının aslında mevcut rejimin payandası olduğunu söylüyor. Nihal’in bu son derece ilginç yazılarının tartışılması gerektiğine inanıyorum.

        Peki Nihal’in de dikkat çektiği ‘Hükümetin muhalifi ve rejimin yandaşı’ insan modelleri gerçek muhalif sayılabilir mi? Bence kesinlikle hayır.

        İşte Orhan Pamuk tam da bu noktayla alakalı söyleşisinde ilginç bir detayı vurguluyor…

        4-5 haber kanalında aynı 7-8 kişi kimi hükümet kimi muhalefet görünümünde ekranlara çıkıyorlar ve hepsi birden -birbirlerine karşıt gözükseler bile- aslında aynı rejim propagandalarını yaparak rollerini oynuyorlar demeye getiriyor Pamuk.

        Ben de siyasi tartışma programlarında sık sık bulunan bir yazarım ama itiraf etmeliyim ki Pamuk’un söyledikleri doğru bir teşhisi içeriyor.

        Ben de bazen kendimi bir politik-entelektüel tartışma programında yorumcu değil de başı sonu belli bir tiyatroda oyuncuymuş gibi hissediyorum.

        Gerçi Habertürk TV bu konuda gerçekten en hür davranan kanal. Konuk çeşitliliği bakımından diğer kanallardan çok ileri. Nitekim muhalefet mensupları da kendini en çok Habertürk’te özgür hissettiğini ifade ediyorlar.

        Ama yine de bazen bizim kanalda bile Orhan Pamuk’un bahsettiği manzara oluşabiliyor. Diğer -sözde tarafsız- haber kanalları zaten tamamen Pamuk’un tarif ettiği durumdalar.

        Hükümetin muhalifi olup rejimin yandaşı aydın pozisyonu derken o arkadaşlarımızın iktidar tarafından satın alınmış ya da kontrol altına alınmış sözde muhalifler olduğundan bahsetmiyorum.

        Şüphesiz kimi haber kanallarında öyle bir ‘iktidarın kontrolünde muhalif’ kontenjanı da var. Ama çoğunlukla bu sözde muhalif arkadaşlarımız kendisini samimi olarak muhalif zannediyor.

        Onlar Erdoğan’ın ve AK Parti’nin gerçekten de muhalifi hatta AK Parti’ye karşı cesaretle muhalefet de ediyorlar ama savundukları siyasal tezler tamamen rejimin tezleri olduğu için aslında muhalif oldukları hükümete de fayda sağlıyorlar.

        REKLAM

        Orhan Pamuk bu söyleşide düşünce özgürlüğünün Türkiye’de sürekli daraldığını söylüyor. Bu gerçeği muhalif kesimlerin de kabullendiğini ve alıştığını ifade ediyor. Ben de bu görüşe katılıyorum.

        Bir örnek vermek isterim.

        Pamuk’un tiyatro gibi gördüğü bu sözde tartışma programlarından birinde hasbelkader bir yorumcu "Ben bu Mavi Vatan teorisini saçma ve gereksiz buluyorum" derse ne olur? İktidar mensuplarına gerek kalmadan muhalif yorumcular o sözü söyleyen kişiyi paramparça ederler.

        İş burada da kalmaz ve öbür gün Halk TV’si Tele 1’i KRT’si Sözcü’sü Cumhuriyet’i Yeniçağ’ı ile tüm muhalefet medyası "Mavi Vatan teorisini saçma buluyorum" diyeni linç etme yarışına girerler.

        AK Parti ve MHP’nin yanında CHP ve İYİ Parti gruplarında bu sözün sahibi protesto edilir.

        İktidar medyası ile muhalefet medyası o kişiyi kınamak konusunda uzlaşır. DEVA ve Gelecek de o yorumcuya asla sahip çıkmaz.

        İşte böyle bir ortamda kim gerçek muhalif kim sahte muhalif birbirine karışır. Devlete gerek kalmadan ifade özgürlüğü toplum eliyle budanır gider.

        Oysa "Biz Mavi Vatan teorisi savunuyoruz ama senin de buna katılmama özgürlüğün var kardeşim" denemez mi?

        Günümüz Türkiye’sinde bu temel demokratik prensipte buluşmak neden bu kadar zor?

        İfade özgürlüğünün her geçen gün çeşitli tabular etrafında daha da budanması noktasında adeta bir milli mutabakat var. Çok üzücü bir durum...

        Diğer Yazılar