Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Geçtiğimiz Cuma günü 98. yılı kutladık… Bundan 2 sene sonra Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşına basacak...

        100. yıl kutlamaları, 25 Haziran 2023 tarihinde olması gereken seçimlerin ardından, o atmosferde yaşanacak.

        Acaba bu önemli tarihe kardeşçe ve barış içinde gidebilecek miyiz?

        Yoksa toplumsal çatışmaların hüküm sürdüğü bir ortamla mı karşı karşıya olacağız 2023’te?

        Ne zaman Türkiye’nin geleceğine dair düşünsem bu sorular aklımdan çıkmıyor.

        Kendimi sağdan soldan gelen araçların yoğunluğundan ve trafik lambalarının istikrarsız yanıp sönüşlerinden bir süre sonra arabaların birbirine gireceğini, korna gürültülerinden başka hiçbir sesin duyulmayacağı bir ortamın doğacağını öngören bir trafik polisi gibi hissediyorum.

        Elimde çubuk, ağzımda bir düdük iki taraftan vızır vızır gelen otomobillere trafiğin sıkışmayacak şekilde akması için yön göstermeye gayret eden bir trafik polisi…

        Ne kadar çok taşıt, ne kadar büyük yoğunluk olursa olsun trafiğin bir su gibi akacağı ve hiçbir şekilde tıkanıp araç sürücüleri arasında demir levyelerle kavgaların olmayacağı bir yöntem mümkün…

        Kardeş kavgası olmadan, toplumsal çatışma yaşanmadan, trafik sıkışmadan akışın devam etmesinin yolu 25 Haziran 2023’te TBMM seçimleri yapmak. Sadece TBMM seçimi ama…

        REKLAM

        HERKESİN KAZANACAĞI FORMÜL...

        Sandığa gidilir, tüm partiler alacakları oyları alır, tamamen sembolik ve güçsüz Cumhurbaşkanı’nı yeni meclis seçer, 301’i bulan hükümeti kurar ve ana muhalefet başta olmak üzere muhalefetteki partiler de TBMM içinde son derece güçlü olur…

        Kimse muhalefetin, hele ki ana muhalefetin kılına bile dokunamaz zira o güç dengeleri içinde böyle bir ihtimal imkansız hale gelir.

        Bu yeni TBMM’den ister AK Parti-MHP hükümeti, ister CHP-İYİ Parti hükümeti, isterse ezber bozan şekilde 80 öncesi Demirel ve Ecevit’in yapamadığını yapabilme cesareti gösteren bir AKP-CHP hükümeti çıksın… Her koşulda Türkiye sağ salim yoluna devam eder.

        25 Haziran 2023 TBMM seçimleriyle herkes kazanır, hiç kimse kaybetmez.

        SQUID GAME'İN TÜRKİYE VERSİYONU OLMAMASI İÇİN

        Eğer başkanlık seçimlerine gidilirse 25 Haziran 2023’te “Squid Game”in Türkiye versiyonunu izleriz.

        Kazananın her şeyi kazandığı ve kaybedenin adeta öldüğü bir seçim. Tam bir Squid Game…

        Bir tarafta tüm devlet gücünü arkasına almış ve “Biz 15 Temmuz’da can vererek, şehitlerimizin kanlarıyla direnerek kazandık” diyen bir rejim diğer tarafta şimdiden havaya girmiş “Geldikleri gibi giderler” diyen bir muhalefet.

        Bu gidişat durdurulmazsa yaşanacak olanlar, yani dehşet bir trafik sıkışıklığı ve neticesi sürpriz olmayacak…

        Mevcut sistemden vazgeçiş ve Başbakanlık modeline geçilerek yapılacak bir 25 Haziran 2023 TBMM seçimleri bu trafiğin tıkanmadan akmasını sağlayacak tek çözüm.

        Fakat acaba trafikteki tüm tarafların olgunluktan ve ortak akıldan bu kadar uzak olduğu bugünkü gibi bir ortamda bunu başarabilecek miyiz?

        REKLAM

        Yoksa yine mi kardeş kavgaları yaşanacak? Aynı filmi başa sarıp yeniden mi görecek Türkiye?

        Bu ülke; aydınlarıyla, siyasetçileriyle ve sosyal medyasıyla duygusal ve çocuksu özelliklerinden kurtulabilecek mi? Tarihten ders alıp bilge davranabilecek mi?

        Yoksa 80 öncesi 12 Eylül askeri rejimine koşar adım gittiğimiz gibi şimdi de Rus tarzı bir rejime mi koşar adım gideceğiz?

        “Biz Rusya tarzı rejime gidiş sürecine karşı direniyoruz Nagehan Alçı” diyen okurlarımı duyar gibiyim.

        12 Eylül 1980 öncesi yüzde 42 almış CHP ve yüzde 38 almış AP de askeri rejim istemiyordu ama toplumun yüzde 80’i olmalarına rağmen o kadar duygusal ve akılsız davrandı ki bu iki parti, netice Türkiye için 12 Eylül felaketi oldu.

        Yani salt karşı çıkmak değil, akıl ile öngörü ile karşı çıkmak önemli.

        7 HAZİRAN ÖNCESİ HDP ÖRNEĞİ

        Bir örnek daha… Yakın tarihte HDP 7 Haziran 2015’e giderken sözde “Daha fazla özgürlük mücadelesi” veriyordu. Bakın, 7 Haziran sonrası Kürt halkına yaşatılacak olanları hesap edemediler.

        HDP’nin üst seviyedeki politik öngörüsüzlüğü yüzünden Kürtlerin özgürlük seviyesi 40 sene geriye gitti. Türk burjuvazisinin gazına gelen HDP “Daha fazla özgürlük” derken Kürtlerin mevcut özgürlüklerinde büyük bir geriye gidiş yaşandı. HDP, bilmeden de olsa Kürt düşmanlarının önünü açtı.

        8 Haziran 2015 günü havalimanında “Merak etme Tayyip Erdoğan, seni adil yargılayacağız” diye çocukça ve şuursuzca demeç veren Selahattin Demirtaş’ın kendisi senelerdir cezaevinde. Eşi Başak Demirtaş her gün acı çekmeye devam ediyor.

        Hapisten yazdığı savunmalarında Demirtaş 7 Haziran öncesi ve sonrası kimi tavırlarıyla ilgili çok ciddi özeleştiri yapıyor. O dönem olgun ve öngörülü bir siyasetçi gibi davranmadığını kabul ediyor Demirtaş ama olan oldu bir kere. Hem kendisi için hem Kürt halkı için 7 Haziran sonrası süreç bir cehenneme döndü.

        HDP’deki şuursuzluk 7 Haziran 2015 sonrası bile öyle bir seviyedeydi ki kendileriyle koalisyon görüşmeleri için gelen AK Parti heyeti için “Gelirler kaçak çayımızı içer giderler” diyebildi Sırrı Süreyya Önder. Sonrasında Önder de İrfan Aktan’la yaptığı söyleşide o dönemki yanlış tavırları için ciddi özeleştiri verdi ama ne fayda...

        Basra harap oldu bir kere. HDP’li siyasetçilerin Türk solcularından aldıkları gazla yaptıkları bu şuursuz ve çocuksu tavırların bedelini 6.5 senedir Kürt halkı çok ağır biçimde ödüyor. Oysa Selahattin Demirtaş’ın son dönem söyleşilerinde belirttiği gibi siyasetçiler her zaman gerçekçi ve öngörülü olmak zorunda... Maalesef 7 Haziran 2015 süreci bunun tam zıddı bir süreçti. Demirtaş da bunu kabul ediyor.

        Diğer Yazılar