Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bu Pazar size Almanya seyahati sırasında dikkatimi çeken birkaç noktayı anlatacağım.

        Pandemi başladığından beri ilk kez Avrupa’ya seyahat ettim. Gördüğüm kadarıyla pandemi kuralları konusunda aramızda çok ciddi farklar var.

        Bunların başında aşıya yaklaşım geliyor. Bizde şayet düzenli gitmeniz gereken bir işyeriniz yoksa, aşı ya da PCR zorunluluğu bulunan bir yerde çalışmıyorsanız aşı olup olmamak rutin hayatın akışını neredeyse hiç etkilemiyor. Sokakta kimseye hiçbir yerde aşı sorulmuyor. Bırakın aşıyı HES kodu bile bir tek AVM’lerde ve sinemalarda sorgulanıyor.

        Çok kısıtlı sayıda işletme hariç hınca hınç dolu restoranlarda, kafelerde uzun süredir HES kodu sorana da rastlamadım.

        Almanya’da ise aşısız yapabileceğiniz tek şey açık havada nefes almak.

        Onun dışında her daim ve her yerde aşı kartı soruluyor.

        Aşılı olduğunuzu belgelemeden hiçbir yere giremiyorsunuz. Ne restoran, ne otel, ne kafe, ne müze… Kapalı tüm alanlarda aşı kartınızı göstermeniz mecburi.

        Bizde aşı kartının farkında olan kaç kişi var emin değilim… Aşı otomatik olarak HES koduna işleniyor ama o sayfayı açmayı kaç kişi biliyor, ondan dahi şüphem var.

        Böyle gevşek bir yaklaşımla bu kadar aşılama oranına erişmemiz bile bence bir mucize.

        Türkiye bir tek aşı konusunda özgürlükçü demokrat sanki. Tamam bu ülkenin liberal demokrasiye ihtiyacı var ama bu konuda değil!

        REKLAM

        Sağlık Bakanlığına buradan sesleniyorum: Aşıyı teşvik etmek istiyorsanız kapalı mekanlara aşı zorunluluğu getirin. Aşılı olmayanlar restoranlara, otellere, müzelere, sinemalara giremesin.

        Bakın yalnızca Almanya değil birçok Avrupa ülkesi aşıyı adını koymadan zorunlu hale getirdi, getiriyor.

        Önceki gün Fransız bir arkadaşımla Beyoğlu’nda bir restoranda oturuyordum. Etrafına bakınıp şöyle dedi: “Nagehan biliyor musun, bu ülkeyi çok seviyorum ama hiç anlamıyorum. Maske konusunda başta Avrupa’nın hiçbir yerinde rastlayamayacağımız bir sorumlulukla davrandınız. Fransa’da, Almanya’da bu kadar yaygın bir kabul görmedi maske. Ama sizin sağlık otoriteleri aşı konusunda neden bu kadar gevşek? Bu baştaki yaklaşımınıza bir tezat değil mi?”

        Öyle hakikaten.

        Bizde aşı olup olmamak paşa gönlümüze kalmış.

        Olmayana da her şey serbest!

        ALMANYA ÖRNEĞİ: PCR VE ANTİJEN TEST İÇİN BEYİN DELMEK GEREKMİYOR!

        Öte yandan bizdeki antijen ve PCR test uygulamaları Almanya’dan epey farklı.

        Mainz’da BioNTech’in kurucuları ve Covid aşısının mucitleri ile buluşmadan önce BioNTech ekibi tarafından antijen teste tabi tutulduk.

        Şüphe yok ki bu ekip dünyanın bu konudaki en ehil ekiplerinden biri.

        Testi yapacak olan hemşire bana "Ağız mı burun mu" diye sordu.

        Biliyorsunuz bizde seçme şansınız yok.

        Nereye giderseniz gidin hem ağız hem burundan uzun bir çubuğu boğazınızın dibine kadar sokuyorlar. Hem de öyle bir sokuyorlar ki gözleriniz yaşarıyor, beyniniz zonkluyor. Bu nedenle benim için seyahat etmek pandeminin başından beri fobi haline geldi.

        PCR ya da antijen testi yapmak adına beynime sapladıkları çubuk yüzünden kafam öyle zonkluyor ki her seferinde birkaç gün kendime gelemiyorum. Halbuki BioNTech ekibine ‘ağızdan’ dedim ve hemşire elindeki çubuğu sadece ağzımın içinde hafifçe gezdirerek sıvı topladı. Hepsi bu. Ne canım acıdı, ne beynim zonkladı.

        Burada test yapan merkez ve hastanelere yalvarıyorum: Lütfen acıyın bize...

        Diğer Yazılar