Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Cumartesi CHP’nin günlerdir merakla beklenen “İkinci Yüzyıl” toplantısına gitmek için Taksim’deki Habertürk binamızdan sevgili Muharrem Sarıkaya ve Kürşad Oğuz ile saat tam 13.15’te çıktık.

        Harbiye’ye doğru yürümeye başladığımızda yüzümüze vuran sert ayazın bizi çok uzun sürecek bir toplantı öncesi canlandırmak için estiğini henüz bilmiyorduk.

        Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’ne geldiğimizde kapının önünde iğne atsanız yere düşmez bir kalabalık vardı.

        Davetiyesi olan parti yöneticileri, üyeleri ve örgütler içeri girmeye çalışıyor, davetiyesi olmayan vatandaşlar da gelmiş, şanslarını deniyor, olmazsa da ‘orada bulunma’nın keyfini çıkarıyordu.

        CHP il yönetiminden görevli arkadaşlar yanıma geldiler, onların yardımı ile izdihamı yararak ön kısımda protokol olarak ayrılan bölüme ulaştım. Eski CHP Genel Başkanları Altan Öymen, Hikmet Çetin, partiye emek vermiş Murat Karayalçın gibi ağır toplar, Faik Öztrak, Özgür Özel, Engin Altay, Veli Ağbaba, Selin Sayek Böke gibi mevcut yönetimin önemli isimleri ilk gözüme çarpanlardı.

        O yoğunlukta bana gösterilen yere ulaşıp oturmaya çalışırken sevgili arkadaşım Nihal Bengisu Karaca ile karşılaştık.

        Biz henüz yerimize yerleşmeden etrafında bir kalabalık ile birlikte Ekrem İmamoğlu girdi içeri.

        REKLAM

        KILIÇDAROĞLU SALONA GİRİNCE...

        Nihal’le beraber tüm bu isimlerle selamlaştık, ayaküstü sohbet ettik, sonra görevlilerin yardımıyla nihayet değerli meslektaşımız Murat Sabuncu’nun yanındaki iki koltuğa yerleştik. Ancak tam otururken salonda bir gürültü koptu. Ne oluyor diye fırladık…

        Kemal Kılıçdaroğlu içeri girmiş.

        Saniyeler içinde coşku tavan yaptı. Alkış ve tezahürat öyle yüksekti ki “Tereddüt yok, örgütler ve parti yönetimi Kılıçdaroğlu’nun adaylığını isteme konusunda nirvanaya çıkmış” diye geçirdim içimden.

        Kemal Bey’in yanında salona giren Canan Kaftancıoğlu’nun özgüvenli ve mutlu hali de dikkatimi çekti. Bazıları tersini iddia ediyor ama aralarında sorun varsa bile İmamoğlu da Kaftancıoğlu da selamlaşma esnasında bunu ustaca örttüler.

        4.5 saate yakın süren toplantının içeriğine elbette uzun uzun girmeyeceğim, birçok meslektaşım yazdı. Cumartesi gecesi de Habertürk TV’de anlattım.

        RIFKIN MESELESİ

        Ben bu yazıda “Rifkin’i savunanlar vs. Rifkin karşıtları” meselesine değineceğim.

        Önce şunu söyleyeyim elbette en büyük ilgi Kemal Bey’e idi ama Ekrem Bey de salonda büyük ilgi görüyordu.

        Mansur Yavaş bizim oturduğumuz yere uzaktı, onu pek göremedim ama duyduğum kadarıyla Yavaş’ın da etrafı çok kalabalıkmış.

        Kafamı kaldırıp salona baktığımda koskoca kongre merkezinin yukarıdaki balkon bölümleri dahil tamamen dolu olduğunu fark ettim.

        Sol ve orta balkona partinin gençlik kollarını almışlardı ve onlar da 4,5 saat boyunca Jeremy Rifkin ve diğer kıymetli ekonomistlerin sunumlarının haricindeki zamanlarda ortama coşku vermek için devamlı ‘iktidar iktidar’ ya da ‘Hak hukuk adalet’ sloganları attılar. Hatta zaman zaman bizimle birlikte oturan, parti örgütü üyesi olduğunu tahmin ettiğim bazı isimler de ayağa fırlayıp tezahüratta bulunuyordu.

        REKLAM

        HACER FOGGO YERE OTURDU

        Salon öyle kalabalıktı ki bir süre sonra tüm koltuklar doldu ve insanlar aradaki merdivenlere oturmaya başladılar. Hatta Hacer Foggo konuşmasını yaptıktan sonra kendi koltuğuna döndüğünde koltuğa başkası yerleşmişti bile…

        Hacer Hanım hiç gocunmadan yere oturdu, toplantıyı yerden takip etti.

        Ben genel olarak salonun motivasyonu ve heyecanını çok yüksek buldum. Ancak cumartesi akşamı Habertürk TV’de çıktığım yayında da söylediğim gibi Kemal Bey’in açılış konuşması ile yükselen coşku ilk konuşmacı olarak seçilen Rifkin ile azaldı.

        RIFKIN'E FRANSIZ SALON...

        Bu da çok normaldi zira birçok kişinin dile getirdiği gibi Rifkin Amerika’daydı, İngilizce konuşuyordu, simultane tercümeye erişim yok denecek kadar azdı ve konu çok önemli olsa da Türkiye kamuoyu için başlangıç olarak pek de ‘seksi’ değildi.

        Ancaaak…. CHP organizasyon ve zamanlama hatası yaptı diye bunun üzerine atlayıp Jeremy Rifkin tercihine itiraz edenlere bir çift lafım var:

        Türkiye olarak ‘Biz bize yeteriz’ ve ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’ gibi içe kapanmacı ve izolasyonist yaklaşımlardan kurtulmadıkça ülkemizi istediğimiz şampiyonlar ligine çıkaramayız.

        Sadece Angela Merkel ve Çin’den bahsediliyor. Halbuki Jeremy Rifkin 2008’deki AB dönem başkanlığı sırasında Fransa’ya, Portekiz Başbakanı Jose Socrates’e, Slovenya Başbakanı Janez Jansa’ya da danışmanlık vermiş bir isim. Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve birçok Asya ülkesine yol gösteriyor.

        Çalışmaları dünya çapında ‘ufuk açıcı’ olarak nitelendiriliyor. “Üçüncü Endüstri Devrimi” kitabı tüm dünyada en çok satanlar listelerinden inmemişti mesela.

        REKLAM

        ÜÇÜNCÜ DÜNYA REFLEKSİ

        Kılıçdaroğlu Dördüncü Endüstri Devrimi’ni hayata geçirmek için işte bu isimden yardım istiyor.

        Kimse kusura bakmasın, böyle birini Türk olup olmaması üzerinden değerlendirmek ancak üçüncü dünya refleksidir!

        Bu refkleskleri aşmadan dünya birinci liginde asla olamayız. Bakın ABD bütün iyi beyinleri kendini bu etnik milliyetçi yaklaşımların üzerinde konumlandırdığı için topluyor.

        Bırakın gayri milli bir tutum olmasını Rifkin gibi isimlerin Türkiye’ye katkı sağlaması milli bir yaklaşımdır bence.

        MCKINSEY TERCİHİ DE DOĞRUYDU

        Ben hayatım boyunca hep aynı tutarlılıkla evrensel değerleri savundum.

        Berat Albayrak’ın McKinsey’den danışmanlık alma kararını da destekledim. O da çok doğru bir yaklaşımdı. Dünya piyasalarına büyük bir güven verecektik.

        Sayın Devlet Bahçeli de McKinsey atılımını destekledi o dönem. Fakat Abdurrahman Dilipak başta olmak üzere radikal İslamcı medya ortalığı inletti, bu kararı yerden yere vurdular. “Emperyalizme teslim olduk” saçmalıklarıyla sosyal medyada isyan çıkardılar. İktidar medyası kalemleri de Albayrak’ı yalnız bıraktılar ya da isteksizce savundular ve o süreç neticesinde McKinsey açılımı iptal edildi. Halbuki o karar hayata geçse Türk ekonomisi bugün bu halde olmayabilirdi…

        Rifkin’in danışmanlığını da aynı bağlamda çok doğru buluyorum.

        İSLAMİ ÇEVRELER RIFKIN'I 90’LARDA SEVERDİ

        Bu arada ilginç bir detay vereyim…

        İslami ve muhafazakar entelektüel çevreler için aynı Rifkin 90’larda sevilen ve takdir gören bir isimdi.

        Bunun sebebi de 70’ler ve 80’lerde koyu anti-modernist ve anti-Darwinist bir çizgide olmasıydı.

        REKLAM

        Nitekim Rifkin’in bu anti-modernist kitaplarının çevirilerini 90’larda İz Yayıncılık, Gelenek Yayıncılık gibi İslamcı yayınevleri basmıştı. İslamcı yazarlar o dönem Rifkin’i severlerdi.

        Öte yandan o dönemki çizgisi nedeniyle anaakım bilim dünyası tarafından ağır eleştirilere maruz kalmıştı Rifkin.

        Hatta o dönemki bilim felsefesi ve tarihine ilişkin görüşlerinden hoşlanmayacak olanlar esasen Celal Şengör gibi Kemalistlerdir. Celal Hoca, Rifkin’in o yıllarda yazdığı kimi kitapları nedeniyle yerinden zıplayabilir.

        Sonrasında Darwin gibi konuları bir yana bırakıp ağırlığını teknolojik dönüşümlere ve iktisat alanına kaydırmış ve çok büyük başarı kazanan “Üçüncü Sanayi Devrimi” gibi kitaplarını yazmış.

        Şu an iktisadi ekol olarak liberalizm akımının içinde görülüyor ve akademik dünyada da itibarlı bir isim.

        CHP ile uyumlu çalışıp çalışamayacağını da hep beraber göreceğiz…

        EVRENSEL LİBERAL DEĞERLER

        Rifkin faydalı olur olmaz, ayrı konu ama dünyaya açılmamız bana göre kesinlikle faydalı. Ben hem Doğu hem Batıya açılmamız, kısacası kapanmamız değil dışa açılmamız gerektiğine inandım hep.

        Bugün de aynı inançla bizi büyütecek olanın Türkiye ve dünyada esen korumacı ve içe kapanmacı havaya, yükselen milliyetçiliğe inat evrensel liberal değerlerle ve global dünyayla bütünleşmek olduğunu söylüyorum.

        Atalım artık şu lokal taşralı gözlüklerimizi…

        Dünya Türkiye’den büyüktür…

        Diğer Yazılar