Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün bu köşede yayınlanan yazı üzerine sosyal medya karıştı.

        Yazıyı kimsenin baştan sona okuduğu yok. İçinden bir kesit alıyorlar ve okumadan düşünmeden saldırıyorlar.

        Tüm tepkileri inceledim.

        Maalesef kötü niyetli ve manipülasyoncu bir bakış açısı hem iktidar kesiminde hem de muhalefet olduğunu iddia eden kesimde yaygın.

        Ağırlıklı olarak ulusalcılar ve bir de yurt dışından yayın yapan Fetullahçılar benim söylediklerimi kasten çarpıtıyor ve manipülasyon yapıyorlar.

        Şu an muhalefet tarafını bu iki kesim söylem olarak çok kötü zehirliyor.

        Ayrıca hem Cumhur İttifakı içinde hem de Millet İttifakı içinde de otoriter ve faşizan bir damar var. O yüzden ben olaya “Millet İttifakı-Cumhur İttifakı” diye bakmıyorum.

        Bu ikili ayrımın güncel siyasette karşılığı olabilir ama siyasal düşünceler tarihi açısından “Cumhur-Millet” ayrımının hiçbir önemi yok.

        Tam aksine 1975’te kurulan “Milliyetçi Cephe” koalisyonu benzeri bir “Yeniden Milliyetçi Cephe” koalisyonu var bugün bence Türkiye’de. Mevcut siyasal sisteme hakim renk tonunu da bu koalisyon veriyor.

        Bu cephenin içinde Cumhur’dan da Millet’ten de Zafer Partisi gibi diğer partilerden de isimler var.

        Daha önce de bu köşede yazdığım gibi şu an bu ülkeyi Sultan Hamid zihniyeti ile Talat Paşa zihniyeti ele ele, bir koalisyon içinde yönetiyor.

        REKLAM

        Bunun dışında bir de bu devletçi anlayıştan uzak sivil bir cephe de var bence. Fakat aşırı bölük pörçük. Sivil kafalı insanlar da hem Cumhur hem Millet tarafında mevcut.

        Hangi ittifaka mensup olursa olsun bir kişi otoriter-nasyonalist düşünceyi ya da daha beteri totaliter bir faşizmi destekliyorsa ben orada karşısına dikilirim.

        Dün baktım şunu iddia ediyorlar: Kemal Kılıçdaroğlu çok daha güçlü olduğu için, kazanacağı için ben böyle tavır koyuyormuşum!!

        Arkadaşlar eğer ben güçlünün yanında tavır koyan, ideolojisi olmayan bir oportünist olsaydım tamamen Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında hizalanırdım. Koşulsuz şartsız Erdoğan’ın her dediğini savunurdum.

        Çünkü son 150 sene içinde ne Sultan Hamid’in ne de Kemal Atatürk’ün Erdoğan kadar devlet gücü olmadı.

        Hiç abartmıyorum Putin’in Rus devlet yapılanması içindeki gücünden bile fazla gücü var Erdoğan’ın. Bunu bir siyaset bilimci olarak söylüyorum.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tayyip Bey’den daha güçlü olduğu için benim onun tarafına geçtiğim ancak kimi akılsız muhaliflerin cehaleti olabilir. Komedi bu.

        Bilakis ben bugün çok güçlü olan bir Tayyip Erdoğan’a dünkü tenkitlerimi sıraladım.

        Üstelik şimdi değil Osman Kavala’ya yapılan zulmü 1 Kasım 2017’den beri yazıyorum. Tam 5.5 senedir bu tenkitlerimi Habertürk’teki köşemde ve ekranlarda yapıyorum. Haziran 2017’de Enis Berberoğlu tutuklanınca da aynı tavrı koymuştum.

        Medyada Osman Kavala mevzusunu en çok yazan benim. Artık mütevazi olmayacağım.

        1 Kasım 2017 tarihinden beri Türkiye’deki burjuvaziyi korkutup kontrol altına almak için Kavala’nın içeride tutulduğunu defalarca söyledim, yazdım.

        Osman Kavala da bunu biliyor, nitekim hapisten bana bir mektup da gönderdi. Osman Bey’in eşi değerli iktisatçı Ayşe Buğra da, avukatı İlkan Koyuncu da biliyor.

        REKLAM

        Bana bu konuda saldıranlar ise uzun süre Kavala “Yetmez ama evetçi” diyerek Osman Bey’e yapılan zulmü haklı bulanlardı. Üstelik Kavala “yetmez ama evetçi” hiçbir zaman olmadı. 12 Eylül 2010 referandumunda boykot çizgisindeydi.

        Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması garanti olduğu için Kemal Bey’in tarafına geçtiğim de ağır bir safsata. Bunlar gerçekten bugünkü Türkiye’yi tanımıyorlar.

        Bilakis bugün benim analizlerini çok önemsediğim araştırmacılar Erdoğan’ın kazanmasının çok daha büyük ihtimal olduğunu söylüyorlar.

        Mesela siyasi görüş olarak CHP’li ama çok objektif bir araştırmacı olan Nezih Onur Kuru “Bu seçimi Erdoğan aldı diyebilirim” dedi geçen çıktığı Daktilo1984 yayınında.

        Ayrıca benim de Boğaziçi’nden hocam Ali Çarkoğlu’nun da analizleri bu minvalde. Yani “Kılıçdaroğlu bu seçimi aldı. Bu iş bitti. Ondan Nagehan Alçı bu tavrı aldı” diye bir olay yok.

        Son olarak maalesef sosyal medyada Selahattin Demirtaş’ın 2016’da iktidar medyasından kendisine yapılan hücumlar üzerine söylediği bir sözün bağlamından koparılarak “Benim için söylenmiş” gibi sunulması üzerine de birkaç şey yazmak isterim. Bu gerçekten çok çirkin bir operasyon.

        Dikkat ettim… Sosyal medyada Demirtaş’ın sözünü bağlamından çıkarıp kullanan yorumcuların hiçbiri Kürt değil.

        Bu videoyu yayanların hemen hepsi de Kürtlere karşı düşmanca tutumları olan, Demirtaş’a da “terörist” diyen malum takım…

        Medyaya buradan sesleniyorum…

        Lütfen Selahattin Demirtaş’a ve eşi Başak Demirtaş’a ulaşın. Demirtaş çiftinin bu sözü benim için kullanma ihtimali var mıymış sorun bakalım.

        Benim iyi niyetle, bir dostuma güvenerek gittiğim “40” programında tamamen faşist zihniyetle hazırlanan sorularda üst üste beni Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğünü istediğim için mahkum etmeye çalışan bir “muhalif” bakış açısı vardı. Şimdi bu sözde muhalif faşizm bir de Demirtaş’ın sözleriyle beni vurmaya çalışıyor.

        REKLAM

        Ayrıca bir de Kürtlere KCK zulmünü yapan, çözüm sürecini sabote eden Fetullahçı terör örgütünün elemanlarının saldırıları var…

        Benim 2013-16 arası FETÖ ile mücadelemi bildikleri için benden nefret ediyor Fetullahçılar.

        Fetullahçı Selim Savaş Genç ve Fetullahçı Erkam Tufan Aytav’ın son yayınlarında bana nefret kusuluyor.

        Erol Mütercimler’in tabiriyle adına Ergenekon denen faşist çete ile de, Fetullahçı çete ile de geçmişte yaptığım mücadelenin meyveleri bunlar.

        Kim ne derse desin, sırasıyla her iki çete ile mücadele etmiş olmaktan gurur duyuyorum.

        Diğer Yazılar