Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Geçen yazıda Millet İttifakı’nın listeleri üzerine de bir değerlendirme yapacağımı söylemiştim ancak araştırma şirketlerinin son verilerine bakınca seçime bir ay kala önce yeniden Muharrem İnce meselesini ele almanın gerekli olduğuna kanaat getirdim.

        Listeleri konuşup yorumlamaya devam edeceğiz. Sadullah Ergin ismi üzerinde kopan fırtınanın bize gösterdikleri üzerinde de ayrıca durmak gerekiyor.

        Bu tepki ve öfke sadece Ergin’in Çankaya’dan aday gösterilmesine mi? Yoksa aslında tabanda 6’lı Masa konsepti hiçbir zaman içselleştirilmemiş mi?

        Bu soruların cevapları üzerine yazacağım. Şimdilik şunu söyleyeyim: Sadullah Ergin büyük olasılıkla bugün bir açıklama yapacak. Açıklamasında CHP tabanı ve medyasından gelen eleştiriler kadar hükümet medyasından gelen eleştirilere de cevap verecek, hatta esasen onlara cevap verecek zira muhalefetin meseleye "dışarıdan" baktığını ve belli hassasiyetler üzerinden tepki gösterdiğini, hükümet medyasının ise olayları içeriden ve yakinen bildiğini dolayısıyla esas yaralayıcı ve kabul edilemez olanın kendisine "o taraftan" yapılan ithamlar olduğunu düşünüyor.

        Gelelim Muharrem İnce’ye… Acaba bu son dönemeçte siyasal ve sosyolojik açıdan Türkiye'nin manzarası ne?

        Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi Muharrem İnce ve Memleket Partisi Cem Uzan ve Genç Partisi’ni hatırlatıyor. İkisi de bir ani politik yükseliş örneği.

        REKLAM

        Ancak dikkat... Muharrem İnce meselesini sadece Cem Uzan’ın 2002’deki çıkışı ile mukayese etmek yanlış.

        Bir açıdan da 2023'ün Muharrem İnce ve Memleket Partisi olayı 2018'in Meral Akşener ve İYİ Parti hadisesine benziyor.

        Buradaki ana fark İYİ Parti kimliğinin de çok sayıda tanınmış sağcı-milliyetçi siyasetçi ile birlikte 2018’de yüzde 10'a ulaşması ama Meral Hanım'ın şahsi oyunun yüzde 7'lerde kalmasıydı.

        Panorama gibi itibarlı araştırmaların bize gösterdiği üzere bu sefer Muharrem İnce yüzde 12-14 seviyelerindeyken partisi bu rakamın yarısı civarında görünüyor.

        İnce kendi şahıs kültü üzerinden mitinglerle gitmeye devam edecek. Saha çalışmalarına göre kişisel oyu pek azalmayacağa benziyor. Ama partisinin erimesi ve baraj altı kalması olası. Çünkü ortada parti namına bir olgu yok.

        Peki Muharrem İnce'nin bu ani yükselişine İstanbul merkezli Türk burjuvazisi ne diyor? Bunu araştırmaya ve öğrenmeye gayret ettim.

        2018'de İstanbul burjuvazisi gönülden Muharrem İnce'yi destekledi. Hatta siyasetin derinliklerine pek vakıf olmayan kimi burjuva aileleri İnce'nin Cumhurbaşkanı seçilme ihtimalinden umutlandı bile.

        Eski teoriler bugünkü Türkiye’yi kavramakta yetersiz kalıyor

        2023'te ise aynı burjuvazi Muharrem İnce'ye karşı tamamen negatif duygular barındırıyor. Ama endişeli değiller.

        Çünkü genel bakış açıları şu: "Cem Uzan bile o kadar para, televizyon ve gazete ile bile yüzde 7 aldığına göre Muharrem İnce alsa alsa yüzde 2-3 alabilir"

        Bu perspektif medya camiasında İstanbul burjuvazisiyle çok yakın olan isimlerde de mevcut.

        Oysa bugünkü Türkiye'yi anlayamayan bir bakış açısı bu. Tamamen hatalı bir yaklaşım.

        90'lardan kalma dizayncı medya perspektifi ile bakarsanız İnce hadisesini böyle görmeniz doğal ama artık öyle bir Türkiye yok.

        REKLAM

        Benim de tanıdığım ve değer verdiğim bazı araştırma şirketlerini yönetenler 2023 toplumunu kavrayamadılar, o sebeple Muharrem İnce'ye akan seçmen selini göremediler ve şaşırdılar. İstanbul burjuvazisi de bu araştırma şirketi çevrelerini "her şeyi bilen" kabul etti ve bu seçimin çok kolay olacağını düşündü.

        "Üç akvaryum" teorisine çok bel bağlandı. Temel yanılgının sebebi bu yanlış analiz oldu diye düşünüyorum.

        Seküler kesim, İslami/muhafazakar kesim ve Kürtler/sol kesimden oluşan üç akvaryumlu toplumda seküler kesim ile sol ve Kürt kesiminin seçmen ittifakı ile Kemal Kılıçdaroğlu zafere ulaşır diye düşündüler. Üstüne de muhafazakar kesimden eklemelerle iş tam olur diye baktılar.

        Milliyetçilik faktörü ihmal edildi

        Oysa bugün Türkiye toplumunda "üç akvaryum"u da bir fay hattı gibi ortadan yaran temel faktör milliyetçilik. İhmal edilen bu.

        Hem toplumsal algı anlamında hem yaşadığımız siyasal rejim anlamında bugün Türkiye’ye damga vuran hakim ideoloji Türk milliyetçiliği.

        Ne muhafazakarlığın ne İslamcılığın gücü milliyetçi ideolojinin gücü ile kıyas kabul etmez 2023 Türkiye’sinde.

        Söz konusu HDP-karşıtı milliyetçilik olduğunda nerdeyse laik kesim ile muhafazakar kesim arasında fark kalmıyor. Devlet destekli kuvvetli ideolojik propaganda ve çeşitli küresel gelişmeler bu tarz milliyetçiliği tüm topluma yaydı ve aşırı güçlendirdi. (Kürtler ve TİP ayrışması örneğini ayrı bir yazıda analiz edeceğim)

        Tayyip Erdoğan'a şahsi nefret duyan ama hemen her konuda devlet gibi düşünen, Cumhur İttifakı gibi düşünen seküler bir kesim ortaya çıktı son 8 sene içinde.

        Bu kesimin istediği aslında laik bir Tayyip Erdoğan karakteri. Muharrem İnce işte o profil.

        Ayrıca yukarıda bahsettiğim aynı HDP-karşıtı milliyetçi zemin bir anda -meşhur örnekle- bikinili bir kadınla başörtülü bir kadını buluşturabiliyor.

        REKLAM

        O zaman "farklı akvaryumlar" teorisinin seçmen davranışı olarak bir anlamı kalmıyor. O her iki seçmen tipi de bir anda Muharrem İnce’ye dönebiliyor.

        Nitekim, panorama.tr verilerinden hareket eden Ali Bayramoğlu'nun da ifade ettiği gibi Muharrem İnce seçmenlerinin 3’te 1’i AK Parti’den, 3’te 1’i CHP’den, 3’te 1’i de 18-22 yaş seçmen kitlesinden geliyor.

        Yani ortada sadece CHP’den kopan seçmen kitlesi yok. Çok net sistemik bir kriz var. 2018’de Erdoğan’a oy verip bugün eli Kılıçdaroğlu’na gitmeyen ve Muharrem İnce’nin merkez popülizmine yönelen bir kitleden bahsediyoruz.

        Ya Tayyip Erdoğan ya Kemal Kılıçdaroğlu ikili modelini reddediyorlar. Hem laik hem dindar kesimde var bunlar.

        Bu tabloyu izah etmek için “Metropol hayatı öfkeyi artırıyor” gibi herkesin söyleyeceği, yani “Türkiye’nin başkenti Ankara’dır” benzeri cümleler kurmak da bu toplumsal hadiseyi anlamayı güçleştiriyor.

        Diğer Yazılar