Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dünkü yazım sosyal medyada çok alıntılandı. Bana da sayısız mesaj ve telefon geldi.

        Muharrem İnce'nin maskülen öfkeli nasyonalist popülizminin hem bikinili hem başörtülü seçmeni birleştirebildiği tespitim en çok paylaşılan bölümlerden biriydi .

        Bu tespitimi Halk TV internet sitesi övgü gibi alıntılamış. Bilakis bu tespit her iki kesime ve Muharrem İnce'ye yönelik bir tenkit içeriyor. Kesinlikle övgü değil.

        Bana göre hem laik hem dindar kesimi kuşatabilen otoriter-popülist bir dalga gibi duruyor Muharrem İnce hareketi.

        Bir kadının bikini ile güneşlenmesi o kadını otomatikman çağdaş ve uygar birey yapmaz. O bikinili kadının mesela Kürtlere ve göçmenlere yönelik nefret duyguları varsa bu, o bikinili kadının ilkel bir zihniyete sahip olduğunu gösterir.

        Bikini ve mini etek giyen, seküler ama koyu milliyetçi olup Kılıçdaroğlu'na bu yüzden eli gitmeyen, Erdoğan'dan da nefret eden seçmeni Muharrem İnce kendinde toplamış gözüküyor Panoramatr'ın son raporuna göre.

        Aynı şekilde 2018'de Erdoğan'a oy atmış ama artık tepkiyle oy tercihini değiştirmek isteyen, öte yandan Sünni-sağcı ve milliyetçi damarı olup bu yüzden Kılıçdaroğlu'na da oy atmaya yanaşmayan başörtülü hatta çarşaflı dindar seçmen profilini bile Muharrem İnce'nin kuşatabildiği yine aynı araştırmada gözüküyor.

        REKLAM

        Aslında kitabın ortasından konuşursak bu ülkede yükselen ama adı konulmayan Kürt karşıtlığı ile adı da açıkça konan göçmen düşmanlığının zehirli karışımı bu bikinili-başörtülü birleşmesini sağlayan ana unsur.

        İşte o yüzden değerli araştırmacı Bekir Ağırdır'ın çok önemsediği "üç akvaryum teorisi" tedavülden kalkıyor. Son 30 seneye damga vurmuş seküler-dindar gerilimi, Kürt ve göçmen meselesi söz konusu olduğunda hiçbir anlam ifade etmeyebiliyor. Bu teori 2023 Türkiye'sinde manasızlaşıyor.

        Bizim Show TV'nin fenomen dizisi "Kızılcık Şerbeti"nden örnek verirsem, hem Kıvılcım'lar hem Pembe'ler Kürt ve göçmen alerjisinde buluşursa işte o zaman o kültürel gerilim siyasal anlamda önemsizleşiyor.

        Hem Kıvılcım'lar hem Pembe'ler Muharrem İnce'ye oy verme konusunda ortaklaşabiliyor.

        Elbette teşbihte hata olmaz, Kıvılcım ve Pembe'nin siyasetle bir ilgisi yok. "Kızılcık Şerbeti" de kesinlikle özgürlükçü-demokrat bir dizi. Bu köşede yayınlanan her iki yazımda da bu dizinin önemini anlatmaya çalıştım.

        Aslında Kıvılcım ve Pembe de çocuklarına karşı otoriter ve aşırı müdahaleci tutumlarıyla senarist Melis Civelek tarafından eleştirel dille yazılmış karakterler.

        Dünkü yazımda yer alan "Tayyip Erdoğan'dan şahsen nefret eden ama hemen her konuda devlet gibi, Cumhur İttifakı gibi düşünen bir seküler kesim ortaya çıktı son 8 senede. Bunlar aslında laik bir Tayyip Erdoğan istiyorlar." cümlem de çok alıntılandı.

        Esasen yazıdaki en kritik cümle buydu. 2015’ten itibaren yüzde 20'lik bir kesim hariç tüm sosyal kesimler adım adım daha keskin şekilde Türk milliyetçisi oldular. Yüzde 80 gibi çok büyük bir çoğunluktan bahsediyoruz.

        Bana göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun önündeki en büyük bariyer işte bu sosyolojik doku. Yüzde 80 içinde Erdoğan’dan bıkmış ve bezmiş geniş bir kesim de olsa bunların Kılıçdaroğlu'na oy atmak noktasında kafası karışık gibi gözüküyor.

        Kimisi seküler-milliyetçi, kimisi muhafazakar-milliyetçi, kimisi Atatürkçü-milliyetçi kimisi dindar-milliyetçi kimisi şehirli-milliyetçi kimisi taşralı kasabalı-milliyetçi kimisi de Ersan Şen gibi tüm bunların karışımı ama aslında temel noktalarda benzer bir zihniyet profili bu. Bu profilin iyi analiz edilmesi gerekiyor.

        Diğer Yazılar