Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        7 Mayıs 2011 Cumartesi günü İngiltere’de referandum yapıldı. Liberal Demokrat Parti seçim sisteminin değişmesini istedi. 19 milyon seçmen sandık başına gitti. Halkın yüzde 69’u “HAYIR” dedi. Mevcut seçim sisteminin aynı kalmasını istedi.

        Hayır kampanyasını Başbakan David Cameron yürüttü. Ana muhalefetteki İşçi Partisi “EVET” kampanyasına destek verirken, İşçi Partisi milletvekillerinden John Reid’in başını çektiği bir grup muhafazakarlara destek verdi.” Haber budur.

        Peki, İngiliz halkının değişimine “hayır” dediği ve yıllardan beri tatbik edilmekte olan seçim sistemi neydi?

        İngiltere’de seçim sistemi dar bölge ve çoğunluk esasına göre düzenlenmiştir. Şöyle ki; bu ülkede 650 seçim bölgesi vardır. Her bölge yalnız bir milletvekili çıkarmaktadır. Adaylar sadece kendi bölgeleri içinde seçilme mücadelesi verirler. İngiltere’de tıpkı bizde olduğu gibi üç siyasi parti iktidara gelmek için savaşır. İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti ana partilerdir. Bunun yanında çok az milletvekiline sahip olan Liberal Demokrat Parti vardır.

        Aday olabilmek için partinin karar vermesi asıldır. Adaylar, seçim bölgeleri dar olduğundan, seçmenleri ile doğrudan bağ kuruyor, onların ve bölgesinin dertlerini dinliyor, gerektiğinde bunları parlamentoya taşıyor.

        Milletvekilleri doğrudan kendi bölge halkının emrindeki bir memuru gibi çalışırlar. Aksi halde bir daha seçilme şanslarını kaybederler. Partilerine bağlıdırlar. Ancak “Lider Sultası” yoktur.

        Varsayalım, Londra’nın bir seçim bölgesinde üç aday milletvekili olmak için çalışmışlar ve sonuçta bu bölgeden A partisi adayı 12 bin 500, B partisi adayı 11 bin, C partisi adayı 10 bin oy almış olsunlar.

        Çoğunluk sistemi olduğu için A partisinin adayı milletvekili olarak parlamentoya gider. B partisinin 11 bin ve C partisinin 10 bin oyu çöpe atılır.

        Liberal Demokratlar, mevcut sistemde pek çok oyun boşa gittiğini ve küçük partilerin cezalandırıldığını, kendi partilerinin yurt çapında aldıkları oyların parlamentoya yansımadığını ileri sürerek referandum yapılmasını istemiş, muhafazakar olan İngilizler halen kullanılmakta olan sisteme “EVET” demişlerdir.

        Bilindiği gibi, İngilizlerin yazılı bir anayasası yoktur. Parlamento, anayasa hükmündeki kararları da çıkarabilmektedir. Bizdeki gibi parlamentonun çıkardığı kanunların denetlenmesi ve anayasaya aykırılığı nedeniyle iptal edilmesi tehlikesi de yoktur.

        Anayasadan, hatta parlamentodan dahi kuvvetli bir kurum vardır: “KAMUOYU”. Dünyanın hiçbir ülkesinde İngiliz kamuoyu kadar güçlü bir muhalefet yoktur.

        Özgürlük Duygusu

        İngiliz halkı 796 yıl önce krala karşı ve onun sorumluluklarını kaldıran (1215) Manga Carte deklarasyonundan, bugüne kadar kamu isteklerini parlamentoya aksettiren bir hukuki ve toplum terbiyesi ile büyümüşlerdir. Baştaki kraliçe sadece bir semboldür.

        İkinci Cihan Harbi’nde, yanılmıyorsam 1942 yılında, şimdiki kraliçenin babası Kral 6. George, halkına güven aşılamak için “yumurta” kuyruğuna girdiğini ve İngiliz halkının bu mesajı aldığını hatırlıyorum.

        Kraliçe, her ne kadar saygın bir sembol ise de, “O” da halkının duygu, görüş ve düşüncelerine karşı çıkamaz.

        Prenses Diana’nın ölümünde sarayın olumsuz tutumuna karşı, İngiliz halkı sarayın kapısını çiçeklerle donatınca Kraliçe, sert davranışından rücu ederek, oğlundan ayrılmış eski bir gelin gibi değil, prenses gibi karşılamak mecburiyetinde kalmıştır.

        BAYBURT SEÇİMLERİ

        Okurlarım şimdi bunun “köşe yazısı ile ne ilgisi var” diyecekler.

        Aslında bendeniz bu yazıyı Bayburt seçimleri için yazdım.

        Doğu Karadeniz’in güzel şehri Bayburt son nüfus sayımında göçler nedeniyle nüfusu 74 bin 412 ye düşmüş. Eskiden iki milletvekili çıkaran il, artık tek milletvekili çıkaracak. Oysa, komşusu Tunceli’nin nüfusu 76 bin 999 (yani Bayburt’tan 2 bin 587 fazla) Oradan iki milletvekili çıkacak. Bayburt’tan tek milletvekili çıkacağı için, tıpkı İngiltere’de olduğu gibi üç siyasi parti (ve varsa bağımsız adaylar) dar bölge, çoğunluk esasına göre seçilecekler. Merakla takip edeceğim.

        Seçimlerden sonra, sadece Anayasa değil siyasi partiler, Seçim Kanunu ve benzeri pek çok yasanın acilen değiştirilmesi gerekecek. Baraj sisteminin bugün olduğu gibi, yarın da tartışmalara konu olacağını, şimdiden söyleyebiliriz.

        Bakalım, bekleyelim ve görelim...

        Diğer Yazılar