Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eylül 2011’de açılan Borusan Contemporary, yeni medya sanatına ağırlıklı olarak odaklanan çağdaş sanat koleksiyonunu sanatseverlerle paylaşmanın yanı sıra, geçici sergilere de ev sahipliği yapıyor. Uluslararası birçok sanatçının mekâna özel yerleştirmesinin yer aldığı bu ofis-müzeyi gezerken, beyaz küp anlayışına tamamen tezat, özgün bir ortamda çağdaş sanatın yaşamla iç içe geçişine şahit oluyoruz.

        Müzenin içinde Peter Kogler’den Liam Gillick’e, Keith Sonnier’den François Morellet’ye ait pek çok işi izledikten sonra Beat Zoderer ve Andrew Rogers’ın teras katına yerleştirilen dış mekân heykelleriyle karşılaşıyoruz. Büyüleyici çalışmalarıyla şu günlerde izlenebilecek geçici serginin sanatçısı ise Choe U-Ram. Mekânın katlarına yayılan tüm eserlerin mükemmel sunum ve uyumları beraberinde, yapıt seçkisindeki kalite de bu müze turunu Boğaz manzarası eşliğinde müthiş bir sergi deneyimine dönüştürmeyi başarıyor.

        FARKLI YAŞAM TÜRLERİ

        Koreli sanatçı Choe U-Ram‘ın 10 çalışmasının sunulduğu Borusan Contemporary’deki “Anima” başlıklı sergisini de 14 Nisan’a kadar izlemek mümkün. 2009 yılından bu yana dört eseriyle Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda yer alan URam’ın Choi Doo Eun küratörlüğünde gerçekleştirilen sergisinde sanat, felsefe, bilim ve teknolojinin de dahil edildiği kinetik heykeller üzerinden bambaşka bir ütopya imleniyor.

        MEKANİK YARATIKLAR

        Sanatçının ürettiği bu kurgusal ekosistemin içine girer girmez, yapıtların her birinin sizin hareketlerinizle canlanarak nefes alan, organik yaşam formları oldukları hissine kapılıyorsunuz. “Una Lumino Portentum”un çicek açan tomurcuklar şeklinde ortak bir zekâyla hareket eden canlı makineler olduklarını ve doğa ile teknolojinin mükemmel uyumunu yansıttıkları görülüyor. Budizm’deki yaşamsal enerjileri tarifleyen çakralar ise U-Ram’ın “Çakra” isimli heykelinde betimlenirken, ona yaklaşan izleyenini adeta hipnotize ediyor. Yunanca’da kendi kuyruğunu yiyen anlamına gelen “Ouroboros” adlı çalışmada, parlak metal kafasıyla kuyruğunu yavaşça yutan yılanın, dairesel bir hareketle sonsuza kadar hapsoluşu tasvir ediliyor.

        “Ouroboros”u izlerken baslangıç ve sonun olmadığı sonsuz bir kısır döngü içinde yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi üzerinde siz de sessizce geziniyorsunuz. Serginin en tekinsiz işi de kentlerde sokak lambalarına yapışarak emdiği elektrikle yaşamını sürdürdüğü söylenen “Lumen Vermis”. Tutunduğu şeye dönüşerek kendini kamufle eden bu asalak, tepeden ziyaretçiyi sinsice süzüyor.

        MOBESE kamerasını da anımsatan görüntüsüyle o da bu tuhaf ekosistemin bir parçası... Choe U-Ram’ın zengin hayal gücüyle beslediği farklı yaşam türlerini görsel bir şölene dönüştürdüğü bu sergi, çağdaş sanata çok yakın durmayan izleyicinin de ilgisini çekebilecek nitelikte. Canlılık ile mekaniklik, mistisizm ile bilim, nesnellik ile öznellik arasındaki sınırları keşfe çıkmak için “Anima”yı mutlaka görün derim. Perili Köşk, hafta sonları ziyarete açık.

        Diğer Yazılar