Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sakip Sabancı koleksiyonunda Sakıp Bey’in değişik tarihlerde aldığı toplam altı tane Osman Hamdi tablosu vardı. Bank of America Merrill Lynch’in ise yıllar önce dünya çapında bir sosyal sorumluluk projesi olarak başlattığı, sergiler açan ve kar amacı gütmeyen kurumları destekleyen “Sanatı Koruma Projesi." İşte bu proje kapsamında Sakıp Sabancı Müzesi 2015 yılında Merill Lynch’e başvurdu, projeye kabul edildi ve bu altı tablonun bilimsel araştırma ve konservasyonu için çalışmalar başladı. 5 Haziran’da da bu altı tablo, geçirdikleri laboratuvar süreci ve bulgular, Sakıp Sabancı Müzesi Atlı Köşk’te ziyaretçilere açıldı.

        Osman Hamdi Bey'in hangi eserleri bunlar? Vazoda Çiçekler, Kuran Okuyan Hoca, Kokona Despina, Naile Hanım Portresi, Arzuhalci ve Cami. Neden böyle bir araştırma yapıldı? Osman Hamdi Bey’in üretim sürecini gözler önüne sermek, bu eserlerin tekniklerini ve malzeme yapılarını karşılaştırılmak, kurumuş boyalarını, çatlamış tuvallerini onarmak, konservasyonunu tamamlamak amacıyla.

        REKLAM

        GÖRÜNENİN ÖTESİNDE OSMAN HAMDİ BEY

        Bu proje çerçevesinde ilginç bir bilimsel analiz süreci yaşandı. Önce eserler, X-ışını görüntüleme tekniğiyle incelendi, yani hepsinin röntgeni çekildi. Bu tablolarda uygulanan eski restorasyon işlemleri, ağır metal içeren boyaların yerleri ve çıplak gözle görülmeyen alt katmanlardaki bulgular incelendi. Osman Hamdi Bey’in eserlerine boyayı uygulamandan önce karakalemle yaptığı eskizler, boyama teknikleri, eserlerin geçirdiği dönüşüm tek tek ortaya çıktı. Kimsayal analizlerle, renk, boya katmanı ve dokusu incelendi bu altı tablonun. Kızılötesi ışınlarla tuval bezlerinin organic yapısı incelendi. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başına ait olan bu tablolarının zaman içinde doğal yaşlanma etkilerinden dolayı üzerlerinde boya çatlakları, dökülmeler oluştuğu, verniklerinin sarardığı görüldü. Bu yüzden temizlendi ve sağlamlaştırıldı.

        Sakıp Sabancı Müze Müdürü Dr. Nazan Ölçer’e tabloların böyle detaylı incelenmelerine neden ihtiyaç duyduklarını sordum.

        Nazan Ölçer: Çünkü koleksiyonlar çoğu kez çok el değiştiriyor. Biz bu ressamların çalışma yöntemleri ile ilgili çok az bilgi sahibiyiz. Resimlerin geçmişini incelemek istedik. Dünyanın bütün büyük müzeleri ünlü tablolarının böyle incelemelerini yaptırır. Nasıl bir elyazması aldığımızda onun onarım geçirip geçirmediğini, cildinin orijinal olup olmadığını incelersek, resimleri de incelememiz gerekir. Türkiye’de maalesef yapılmıyor bu. Osman Hamdi’yi seçmemizin de sebebi vardı. Müzeciliğin de kurucusu olan Osman Hamdi, Arkeoloji Müzesi’nin, o zamanki tek bölümü Çinili Köşk’te çalışıyor. Çinili Köşk, Fatih Sultan Mehmet’in Topkapı Sarayı arazisine yaptırdığı ilk bina. Osman Hamdi’nin resmine konu aldığı objeler de o müzenin eserleri zaten. Yani malzemenin kaynağı o müzede. Osman Hamdi’nin tablolarında gördüğümüz bir el yazmasını, bir Kuran muhafazasını, bir kandili o müzede bulabilirsiniz. Yani onun resimleri bizim için tarihi belge niteliği de taşıyor. Çinili Köşk’te bu eserler elinin altındayken resimlerine de aktarmış. Biz bu işe başladığımız zaman bizim laboratuar imkanlarımızın fazlasına da başvurmak zorunda kaldık. Önce Sabancı Üniversitesi Nanotek Teknoloji Bölümü'ne başvurduk. Oradaki laboratuvara çerçevelerinden çıkartıp bu resimleri gönderdik. Koç Üniversitesi’nde de farklı bir işlem yapıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Enerji Bölümü laboratuvarı kullanıldı. Değişik alanlardan hizmet ve yardım aldık. ABD’ye Paul Getty Enstitüsü’ne de bazı pigment örneklerini gönderdik. Bu çok kompleks ve komple bir süreçti. Hem o tablolara başka ellerin değip tamir görüp görmediğini anladık hem de sanatçının çalışma yöntemlerini gördük bu analiz sonucunda. Mesela Osman Hamdi, tüm tuvallerini önce üstübeç denilen bir madde ile kapatıyor. Boyaları yukardan ve geri plandan başlayarak dolduruyor. Fotoğraftan çalıştığını biliyoruz. Bu fotoğrafları tuval üzerinde karelere bölüyor. Bazılarının üzerinde kurşun kalem izleri gördüğümüzden eskiz yaptığını anlıyoruz. Mesela ultramarine denilen bir rengi taşlardan ve doğal kaynaklardan elde ettiğini düşünüyoruz.

        SE: Altın varak yaprakları kullandığını da görüyoruz.

        NÖ: O tek bir tablo. Başka tablosunda görmedik altın varak yaprakları.

        SE: Yaptığı tek natürmort da sizin koleksiyonunuzda.

        NÖ: Evet Japon vazosu. Torunu Ceren Hanım, onun oğlu Faruk, Faruk Bey artık yaşamıyor. Onun eşi dün geldi sergiye.”Kayınvalidem Ceren Hanım anlatmıştı” diyor; Osman Hamdi Bey Sayda’da eski kral mezarlarında kazı yapmış. Bulunan Lahit’lerden birinin Almanya’ya gitmesi söz konusu olmuş. Osman Hamdi şiddetle karşı çıkmış. 'Ancak cesedimi çiğnerseniz gider bu lahit' demiş. Lahit gitmemiş Almanya’ya ve hatta Alman İmparatoru da bu durumdan müthiş etkilenmiş ve sergilenen natürmortta gördüğümüz kıymetli Japon Porseleni vazoyu Osman Hamdi’ye hediye etmiş. “Hatta kayınvalidemin bana elyazısıyla notu bile vardır.” dedi hanımefendi. O tek natürmort tablo bizde. Aynı şekilde son resimlerinden eşi Naile Hanım’ın fonunu altınla bezediği portresi de bizde.

        REKLAM

        OSMAN HAMDİ BEY KİMDİR?

        Osman Hamdi Bey 1842’de İstanbul’da, İbrahim Edhem Paşa ile Fatma Hanım’dan doğdu. Dört oğlan çocuğun en büyüğü. Babası nazırlık, elçilik gibi görevlerde bulundu ve sadrazamlığa kadar yükseldi. Osman Hamdi Bey’i babası hukuk eğitimi için Paris’e gönderdi ama o Gustave Boulange’nin resim derslerini takip etti. 1866 yılında Femme Turque (Türk Kadını) tablosuyla Paris Salon Sergisi’ne katıldı. Ertesi yıl da Şeker Ahmed Paşa ve Süleyman Seyyid ile beraber Sultan Abdülaziz’in de ziyaret ettiği Paris Dünya Sergisi’nde Osmanlı İmparatorluğu’ndan madalya kazandı. İlk evliliğinden kızı Fatma, Paris’te dünyaya geldi. İstanbul’a dönerek Hariciye Protokolü’nde müdür yardımcısı olarak çalıştı. Yabancı Basın Yayın Müdürlüğü, Altıncı Daire-i Belediye (Beyoğlu Belediyesi) Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Daha sonra ikinci eşi, Naile Hanım adını alan Marie Palyart ile evlendi ve ondan Leyla, Edhem ve Nazlı doğdu. O güne kadar Almanlar’ın yönetiminde olan Müze-i Hümayun (İstanbul Arkeoloji Müzesi) Müdürü oldu ve güzel sanatlar eğitimi veren ilk devlet okulu Sanayi-i Nefise Mektebi’ni (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) 1882’de kurdu. Nemrud Dağı Tümülüsü, Lagina’daki Hekate Tapınağı’nda arkeolojik kazılar yaptı, Lübnan Sayda’daki kazılarda çıkartılan 21 lahitin arasında İskender Lahti’nin de bulunmasıyla, Müze-i Hümayun’un, arkeoloji dünyasında meşruiyet kazanmasına katkıda bulundu. 24 Şubat 1910’da Kuruçeşme’deki yalısında hayata veda etti. Vasiyeti üzerine Gebze’nin Eskihisar köyündeki villasının arkasındaki mezarlığa gömüldü.

        SAKIP SABANCI MÜZESİ KOLEKSİYONU’NDAKİ ALTI TABLO

        NAİLE HANIM

        Osman Hamdi ile evlenmesinin ardından Naile ismini alan Marie Palyart, sanatçının ikinci eşi. Osman Hamdi Bey’in 1910’da vefatından sonra İstanbul’da yaşamaya devam etmiş, 1930’larda Paris’te kızı Nazlı’nın yanına gitmiş. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul’a dönmüş ve 1943’te vefat etmiş. Feriköy Latin Mezarlığı’nda yatıyor. Bu eserde, Naile Hanım’ın başının etrafındaki fon altın varak yapraklarla kaplanmış ve yoğun siyah rankle belirgin bir kontras yaratıyor. Portreyi çeviren altın, antik Mısır’dan başlayarak, İslam Sanatı'nda, Ortaçağ Avrupası'nda ve Erken Rönesans’ta kutsal kişilerle ilişkilendirilen bir renk. Bizans ikonalarında figürlerin tanrısallığını vurgulayan altın, Osman Bey tarafından eşi Naile Hanım portresinde kullanılmış.

        REKLAM

        KOKONA DESPİNA

        Osman Hamdi Bey, Oryantalist resimler yanı sıra portreler de yapmış. 1906 tarihli ve imzalı bu portre Osman Hamdi Bey’in yanında çalışan yardımcısı Despina. O dönemde Müslümanlar, Hıristiyan kadınlara kokona derlerdi. Kadının yüz hatları derin bir ifadeye sahip. Gri saçlarını açıkta bırakan, başına sıkıca doladığı bir siyah tülbenti var ve dantelli ucu da sarkıyor. Sanatçının fotoğraftan çalıştığı biliniyor.

        KURAN OKUYAN HOCA

        Osman Hamdi Bey, hayatının son dönemlerinde yaptığı pek çok resminde olduğu gibi Kuran Okuyan Hoca’da da dini bir yapının içini betimlemiş. Bursa Yeşil Cami iç mekanı olduğu düşünülen bu eserde cam kandiller, Kuran muhafazası, yazı levhası gibi İslami objeler var. Hoca sarı entarisi ve sarığıyla rahlesinin başında oturup Kuran okuyor. Mimaride yazı sanatının kullanımı da bu eserde gözüküyor.

        ARZUHALCİ

        Arzuhalci, Osman Hamdi’nin imzasız ve tarihsiz resimlerinden biri. Eski bir Osmanlı yapısının dış duvarı, çini alınlıklı bezemesi, demir parmaklıklı penceresi, duvara tutturulmuş gölgelik ve gölgeliğin altında Arzuhalci’ye mektubunu yazdıran iki feraceli kadın görülüyor. Çini Osman Hamdi’nin resimlerinde sıkça kullandığı dekoratif bir unsur. İki sokak köpeği de olan biteni seyrediyor.

        CAMİ

        Sanatçı 1870 yılları civarında az sayıda manzara da yapmış. Cami de bunlardan biri. Doğu’ya özgü bir sokak, iki yanında kısmen cumbalı ve pencereli yapılar gözüküyor. Sarı entarili kadının önünde satmak üzere getirdiği içi dolu bir çanak var. Kolunda da peril peril parlayan bir bilezik. Arka planda mavi gökyüzünün altında bir minare, etrafta da çarşı esnafı ve müşterileri görülüyor. Cami’nin Osman Hamdi’nin görevle gittiği Bağdat’ta olduğu tahmin ediliyor.

        VAZODA ÇİÇEKLER

        Osman Hamdi’nin torununun gelininin Nazan Ölçer’e anlattığı şakayık ve tavus kuşu motifli porselen Japon Vazo tablosu bu. Sol yukarıda asılı bir Uşak halısı gözüküyor. İç mekanda halı kullanımı Avrupalı sanatçılarda da sıkça görülür. Vazonun solunda içinde birkaç başak dalı olan Memluk işi bir bakır kap, sağında ise kırmızı püsküllü mavi bir takke resmedilmiş.

        “Görünenin Ötesinde Osman Hamdi Bey” sergisindeki altı eserin bilimsel analizleri ve konservasyonu iki yılda tamamlanmış. Sergi ana bina Atlı Köşk’te sergileniyor. Osman Hamdi Bey’in Sakıp Sabancı Müzesi Koleksiyonu’nda bulunan eserlerin analizi sonucu sanatçının malzeme kullanımında gösterdiği özen, yaşadığı dönem için pahalı sayılabilecek materyallerin tercihi, boya uygulamadan önce tuvalini üstübeç ile hazırlaması ve eserlerde çıplak gözle görülmeyecek detayların keşfi, sanat tarihi açısıdan sanatçının yeniden değerlendirilmesine yol açıyor.

        Diğer Yazılar