Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kedici bir güncel sanatçı. Kendi kedisi yok ama kedileri seviyor ve onların adına sergi açacak kadar da tutkun. Ardan Özmenoğlu’nun sergisi İstanbul Süzer Plaza Ekavart’ta, 2 Ekim’de başladı, serginin başlığı da ‘Bir Kedi Gördüm Sanki’. Herşey, Yeniköy’de anneannesinden kalan eski bir daireyi tadilattan geçirip ev-atölye olarak kullanmaya başladığı günlerde, cumba parmaklıklarının arkasında keyifle oturmuş içeriyi gözetleyen bir konuk kedi görmesiyle başladı. Kediyi eve almadı ama kedi her gece geldi, Ardan Özmenoğlu da onu her gece besledi. Böylece arkadaş oldular. Arkadaş olduktan sonra da Ardan Özmenoğlu etrafında ne kadar kedi varsa, arkadaşlarının, ailesinin, çevresinin kedileriyle yakın dost olmaya başladı. Zaten Ekavart’ta açtığı sergide duvarlara astığı tüm kediler dostlarının, Ardan Özmenoğlu’nun hepsiyle arkadaşlığı var ve onları tek tek resmedip, sergisine konu yapmış. Kırmızı, Kadife, Sarman, Osman Efendi, Gri Bey... 20 tane dost kedi.

        Ardan Özmenoğlu, Lisans ve Lisansüstü eğitimini Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde tamamladı. ABD, Almanya, Belçika, Avustura’da davetli sanatçı olarak çalıştı. Yurtdışında birçok sergi açtı. Post-it kağıtları tuval yapıyor, neon ışıkları da pano. Cam heykelleri de saydam.

        REKLAM

        Ardan Özmenoğlu aslında bizim kültürümüzde olan, yerel konular seçmeyi seviyor ama onları post-it, cam ya da neon gibi çağdaş, güncel, gündelik medyumlarla işlemeyi uygun buluyor. Konu başlıkları da yaşamın içinden çıkıyor. ‘Senin Annen Bir Melekti’, ‘Ruhumu Asla’, ‘Abilerim Ablalarım’, ‘Kaldıramazsan Kaldırırlar’, ‘Sanat Benim Kocam’, ’41 Kere Maşallah’, ‘Cumaya Gittim Dönücam’. Nasıl? Hergün kulağımıza, gözümüze çarpan yaşamın içinden sözcükler değil mi? Bienal’e başvurusu kabul edilmeyince ‘Ben Bienal Sanatçısı Değilim’ başlıklı sergi açacak kadar da protestocu. Onu da ilginç yapan bu. Kırmızı upuzun küpelerini sallayarak heyecanlı heyecanlı konuşan sanatçıyla, “Bir Kedi Gördüm Sanki” dediği Ekavart Gallery’deki sergisinin açılışında buluştuk.

        Serfiraz Ergun: Kedileri çok mu seviyorsunuz?

        Ardan Özmenoğlu: Çok seviyorum. Evde kedim yok ama penceremde var. Herşey öyle başladı. Hırçın Tekir, evime yeni taşındığım günlerden birinde geldi penceremin önüne oturdu, bir daha da gitmedi. Burada da resmi var zaten penceremde parmaklığın arkasında oturan.

        Hırçın Tekir
        Hırçın Tekir

        : Bütün arkadaşlarımın kedisi var. Hepsiyle arkadaşım. Hepsinin burada resmini yaptım, kendi isimleriyle görebilirsiniz. Kapımın önünde dolaşan, yolda önüme çıkan sokak kedilerine de isim taktım, onlar da kendi isimleriyle tuvallerimde yerlerini aldılar. İstanbullu, Zeytin, Papyon bunlar benim mahallemin kedileri.

        SE: Hep ‘post-it’ lerle mi çalışıyorsunuz?

        AÖ: 9-10 yıldır. Çünkü post-it'ler tuvalime tekstilimsi, kumaşımsı bir katman ve doku kazandırıyor. Görenler onların kağıttan değil de kumaştan yapılmış post-it olduklarını düşünüyor. Sanatçı tabii her dönem yeni birşeyler yaratıyor. Post-it notları beş yıl önce farklı kullanıyordum, şimdi farklı. Bunlar gerçek kırtasiyecide satılan üzerine küçük notlar aldığımız post-it'ler. Sizin de fark ettiğiniz pütür doku, ipek baskı ile elde ediliyor. Tabii ipek baskı ve boyalar tuvale hacim katıyor, post-it’lerin üzerine gelince tuval de resmi üzerinden uzaklaştırmış oluyor. Geliştirdiğim teknikle boyuyorum, bekliyorum, kağıt biraz kabarıyor, üzerine ipek baskı yapıyorum biraz daha kalınlaşıyor. Kıvrılıyor, tekrar bir baskı daha yapıyorum.

        Ardan Özmenoğlu
        Ardan Özmenoğlu

        SE: Hangi konular sizi ilgilendiriyor, kedilerden başka?

        AÖ: Bizim kültürümüzle ilgili herşey. Kediler, İstanbul’un dolayısıyla bizim hayatımızın bir parçası. Sürekli birlikteyiz. Bu tatlı yaratıkların sanatçılar tarafından çok az işlendiğini farkettim. Formları da, karakterleri de ilgi çekici. Detayları var, ağız, göz, pati, bıyık...

        SE: Bu kedilerin fotoğraflarının üzerine mi dokunuşlar, oynamalar yaptınız?

        AÖ: Hayır fotoğraf yok. Anlatayım size nasıl yaptığımı; önce tuvale post-itleri yapıştırıyorum. Üzerine kedinin resmini yapıyorum boyalarla, sonra ipek baskıyla doku veriyorum. Çok uzun zaman alıyor. Eğer ruh halim iyiyse, atölyeme kapanıp 2-3 haftada ancak bitirebiliyorum bir tabloyu.

        SE: Bir kedi, sizin tarafınızdan resmedilmek için nasıl bir yetenek sergiliyor ki sizin dikkatinizi çekiyor? Etrafta hergün yüzlerce kedi var, neden onlar değil de bu 20 tanesi?

        AÖ: Benim kedimi anlatayım çok ilginç. İçeri katiyen girmiyor. Ama hep benimle birlikte. Camın önünde oturuyor, beni seyrediyor, gitmiyor da, girmiyor da. Karakterli kediler bunlar.

        Çin Kedisi
        Çin Kedisi

        SE: Kediler dışında sizi çeken konular neler?

        AÖ: Kediler dışında büyüdüğümüz markalar da dikkatimi çekiyor. Benim çocukluğumun markaları; Billur tuz, Mabel sakız, Omo, annemin Müjde çorapları. Hep tek markayla büyüdük, çeşitlilik pek yoktu. O yüzden galiba. Ben büyürken öyle yüzlerce marka yoktu (sanatçı 1979 doğumlu). İyi bir gözlemciyim, herşeye çok dikkatli bakarım. Fikir bana kendiliğinden geliyor. Türk sanatçısı olmanın ve İstanbul’da yaşamanın bir şans olduğunu düşünüyorum. O kadar çok konu var ki. Hiç biri de işlenmemiş. Ben bir dönem sultan kavuklarını çalıştım. Rengarenk sultan kavukları. Pespembe, mosmor, yemyeşil sultan kavukları. Kavuk çok ilginç adamların kafalarının on katı, bir hiyerarşisi de var.

        SE: Nelerden geçerek bugünkü popüler sanatçı Ardan oldunuz?

        AÖ: Valla zor... Çok çalışmak, çok sabretmek lazım. Ben çok çalışkan bir sanatçıyım. ‘Aa ben o kadar yetenekliyim de beni niye bulmadı?’ hiç demem. Üretmeyi hiç bırakmadım. Benim Bilkent Güzel Sanat’taki profesörüm Rus’du. Onun da başlangıçta etisi oldu. “Aydan yeteneklisin, çok çalışman lazım” dedi. Ama şans da yardım etti tabii. New York’taki galericimle tanışmam, buradakiler...

        Zeki Müren
        Zeki Müren

        SE: Kendinizi pop-art sanatçısı olarak tanımlayabilir misiniz?

        AÖ: Post-it kullanmam, parlak renkler beni öyle yaptı. Niyetim pop-art yapmak değildi, 3 boyutlu eserler üretmekti. Baktığınız tablonun yaşıyor gözükmesini önemserim. Kendi resmime bakıyorum; hem bir parçalanmışlık var, hem bir bütünlük var, renkler dengeli, boyutları büyük, yaşanmışcasına. Benim yaptığım işin tek bir tanımı yok. Kavramsal açıdan post-it bir kere kullanıp attığımız bir kağıt, onu sanat eserine çevirmek istiyorum. Aslında eninde sonunda ‘art on paper’ oluyor yani kağıt üzerinde sanat. Bunu çağdaş yapan şey de malzemesi.

        SE: İşlerinizde bir 3 boyutluluk var, duvardan dışarı taşıyor, ancak cam altında. Bunları günün birinde camın arkasına hapsetmekten kurtaracak bir form geliştirebilir misiniz? Mutlaka bunların çerçevelenmiş mi olmaları gerekiyor? Tabii kağıt oldukları için cam altında durmaları gerekiyor şimdilik.

        AÖ: Hayır gerekmiyor, dediğiniz gibi bunlar günün birinde maddeye dönüşebilir. Post-it'lerin her biri birer kalıp gibi olabilir. Tabii koruma altına almak için çerçeveliyorum. Aslında cam altına koymasanız da olur da izleyici tek tek kopartıp götürüyor. Çerçevesiz enstalasyonlarım var, sergi kapanıncaya kadar eserin yarısı kaybolmuş oluyor, izleyici ucundan kopartıp götürüyor. (Gülüyor)

        SE: O da bir eylem aslında.

        AÖ: Evet benim de hoşuma gidiyor, benden bir parçayı alıp evlerine götürüyorlar.

        Kırmızılı
        Kırmızılı

        SE: Bu kediler sizin yeni döneminiz mi?

        AÖ: 2012’de New York Chelsea’de sergi açtığım günlerde bir kafede arkadaşımla otururken insanların köpeklerini kapıya bağlayıp, içeri girip kahve aldıklarını farkettim. Neden kediler değil diye düşünmeye başladım. ‘Bir kedim bile yok’ diye dertlendim. Bir kediye sahip olmanın keyfi, sorumluluğu o dakika aklıma geldi. Kedi bambaşka, sizin hayatınızın içinde. Köpekle gezebilirsiniz ama kediyle gezemezsiniz. Kedi için her zaman eve dönmeniz gerekir.

        Ekavart, İnci Aksoy’un kurduğu 27 yıllık kar amacı gütmeyen bir vakıf ve sanat eserlerinin satışından elde edilen gelir Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Harran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerine burs olarak gidiyor. 2008 yılından beri de ARTtv online sanat televizyonunda sanat gündemini yayınlıyor. Ardan Özmenoğlu’nun ‘Bir Kedi Gördüm Sanki’ sergisi 9 Kasım’a kadar Ekavart’ta.

        Ardan Özmenoğlu
        Ardan Özmenoğlu

        Diğer Yazılar