Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        10 gün sonra Brüksel’de NATO Zirvesi var. Bunun hemen ardından ABD Başkanı Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Finlandiya’da bir araya gelecek. Müttefiklerine her fırsatta saldıran, onlara yönelik bir ticaret savaşının ilk salvolarını atan Trump’ın çok istediği bir zirveydi bu. Şahin diye bilinen Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton tarafından kotarılan bu buluşmada iki taraf arasındaki konuların bir kısmında mutabakata varılması bekleniyor.

        Aslında Trump’ın bu zirvedeki ısrarıyla dünyaya yaklaşımında Putin’e yakın bir duruşu benimsediğinin de emareleri var. Şöyle ki Putin’in başlıca derdi, Rusya’nın tıpkı 19. yüzyılda olduğu gibi büyük devletler arasındaki mutabakatlarla yönetilecek bir dünya düzeninde Moskova’nın da eşit söz sahibi olması. Trump açısından da dünya, büyük devletler tarafından yönetilmeli ve tabii asıl söz sahibi ABD olmalı. Bu bakımdan iki taraf birbirine yakın. Öyle de anlaşılıyor ki özellikle Suriye konusunda belli bir yol haritasının şekillenmesi beklenebilir. Buluşmadan sonra bunlar daha iyi anlaşılır tabii. Orada varılacak kararların Türkiye’yi ne kadar yakından ilgilendireceğini ayrıca vurgulamaya da gerek yok herhalde.

        Brüksel Zirvesi sadece NATO’nun yeni yapılanması ve kendisine biçtiği yeni görevler açısından değil, Trump’ın Putin’le buluşmasına nasıl bir tavırla gideceğini belirlemesi açısından da önemli. Daha geçen gün Trump, uçağındaki gazetecilere Almanya’nın ve diğer Avrupa ülkelerinin üzerlerine düşen mali yükümlülükleri üstlenmedikleri için kendi ülkesine ne kadar haksızlık yaptıklarından dem vuruyordu. Özellikle Almanya’nın savunma harcamalarını artırmaması ABD Başkanı’nı çok rahatsız ediyor. Kaprisli başkan bu nedenle geçenlerde yapılan G-7 Zirvesi’ndekine benzer bir tavrı benimser ve ayrılıkların derinliğini gözler önüne serecek şekilde davranırsa Putin, karşısındaki ittifakın dağılmakta olduğu rahatlığını da hissedecektir.

        Her ne kadar Trump, NATO’dan pek hazzetmiyor olsa ve her fırsatta müttefiklerine saldırsa da teşkilat kendisini önümüzdeki dönemde üstleneceği görevlere hazırlıyor. Bu tavrın temennileri mi yoksa ittifakın gerçek gündemini ve geleceğini mi yansıttığını ise zaman gösterecek. Dünkü yazıda atıfta bulunduğum Murat Yetkin’in yazısındaki detaylar bu yeni misyon belirleme ve buna uygun adımların atılmasında Türkiye’nin ne denli ön plana çıktığını da gösteriyor. “Türkiye’ye yeni NATO görevleri” başlıklı yazısında Yetkin, Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la tebrik amacıyla yaptığı telefon konuşmasında hem ikili ilişkilere hem de NATO’da Ankara’nın yüklenebileceği yeni sorumluluklara değinmişler.

        Hollanda’daki koalisyon üyelerinden biri, Türkiye’ye saldırı halinde korumamaktan bahsederken bu ülkenin ve Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve Polonya’nın da birlikte tahsis ettikleri “Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJTF) komutasını 2021’de (Türkiye’nin) üstlenmesi (söz konusu). Bu kuvvet 2002’de oluşturulan ve Türkiye’nin de içinde yer aldığı NATO Acil Müdahale Birliği’nin (NRF) ‘Mızrak Ucu’, yani ‘Öncü Kuvveti’ olarak düşünülmüş”.

        Bunun yanı sıra, “belki de alınacak en önemli karar olması beklenen NATO Hazırlık Girişimi (NRI) var. Türkiye dahil bütün üye ülkelerce kabul edilmesi halinde, kriz çıkması durumunda 30 gün içinde askeri müdahalede kullanılabilecek şekilde (toplam 30 bin askerlik) 30 muharip tabur, 30 savaş gemisi ve 30 savaş uçağı filosunun bir komuta altında toplanması öngörülüyor. Bu amaçla üye ülkelerden 2020 Zirvesi’ne kadar hangi birlikleri bu girişime tahsis edebileceklerini bildirmeleri istenecek”. Bir başka yenilikse Türkiye’nin Karadeniz’de de NATO’nun daha fazla varlık göstermesine Montreux Anlaşması ihlal edilmedikçe ve Rusya’yı kışkırtacak hareketler yapılmadıkça onay vermesi ve ileride daha fazla NATO sorumluluğu üstlenmesi.

        Kadir Has Üniversitesi’nin Dış Politika anketinde kamuoyunun yüzde 70’inin, toplumdaki yaygın Amerikan düşmanlığına ve bu ülkeyi tehdit olarak algılamasına karşın NATO üyeliğinden yana olduğu ortaya çıkmıştı. Bu bakımdan yeni gelişmeler bu duyguyla uyum halinde. Ancak pürüzsüz şekilde ilerlemesi için ABD ile Türkiye arasındaki sorunların da bir şekilde çözüm yoluna girmesi gerekecek.

        Diğer Yazılar