Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk Parti sistemi, 3 Kasım 2002 genel seçimleriyle birlikte kendisini ilan eden bir yeniden yapılanma süreci yaşıyor. Bu seçimde, çoktandır merkez sağın ve solun yerleşik, klasik partilerinin ve aktörlerinin yaşadıkları temsil ve meşruiyet krizine bir tepki olarak seçmenin hatırı sayılır bir kesimi AK Parti etrafında toplanmış ve bu parti tek başına iktidara gelmişti.

        *

        Geçmişte ağırlıklı olarak merkez sağ ve solda kümelenen seçmenlerin tercihleri, 3 Kasım’da Türk parti sisteminde alternatif bir merkez sağ yaratırken, AK Parti şahsında oluşan ideolojik yelpazenin bu yeni referans adresi, siyasette yeni bir mevzilenmeye tekabül etti. Açığa çıkan yeni durum, seçmenlerin kendilerini belirli bir partiyle yeniden tanımlaması şeklinde gözlenirken, 3 Kasım seçimi bu bağlamda “kritik seçim (critical election) olarak kabul edilmiştir. Kritik seçimden kastedilen; parti sisteminde uzun dönemli belli başlı sonuçları olan ve seçmenlerin belirli partiler etrafında aniden, önemli boyutta, uzun dönemli olarak yeniden mevzilenme durumu olup, partiler arası rekabetin ideolojik, sosyal temellerinde ve seçmenlerin taraftar bağlılıklarında yeniden mevzilenmelerin yaşanmasıdır.

        *

        AK Parti’nin 3 Kasım’dan sonra girdiği 2 yerel ve 1 genel seçimde oylarındaki kısmi dalgalanmalara rağmen, hakim parti konumunu sürdürmesi, siyasette bu yeniden mevzilenmenin devam edeceğini düşündürtmekte. Özellikle de referandumla ilgili yapılan ulusal çaplı araştırmalarda “evet”, “hayır” oylarının olası dağılımına ilişkin elde edilen veriler ve partilerin oy güçleri dikkate alındığında, söz konusu mevzilenmenin devam etmesi kuvvetle muhtemel.

        *

        Konuyu biraz daha açmak için, SONAR’ın Ağustos ayı siyasi eğilimler araştırmasının bulgularına bakmakta yarar var. Varsayımsal olarak referandumda SONAR bulgularına yakın bir dağılımın çıkması durumunda, (% 49.1 evet oyları ile % 50.9 hayır oyları arasındaki farkın, hayır oyları lehine 1-2 puan fazla olması bile), başta AK Parti olmak üzere, siyasi partilerin kendi seçmenlerini neredeyse blok olarak kontrol etmeye devam ettikleri gibi bir tablo ortaya çıkaracaktır ki, araştırma sırasında seçmene sorulan parti tercihlerinde özellikle AK Parti’ye yönelik destek görüntüsünün % 37.2 olması, blokaj görünümlü bu kontrolün parti tercihleri anlamında da süreceği şeklinde okunabilir. SONAR Araştırması’nda CHP oylarının % 31.2, MHP oylarının % 13.6 oluşu, benzer bir tablodan mevcut iktidar partisinin tek başına iktidara gelip gelemeyeceği ya da olası böyle bir tablodan koalisyon hükümeti çıkabileceği şeklindeki argümanlar ayrı bir tartışma konusu.

        *

        “Evet” ya da “Hayır” oylarının bu ölçüde yakın çıkması durumunda, yapılacak siyasi, sosyolojik, taraflı, tarafsız analizler ne olursa olsun, parti sistemimiz ve seçmen davranış görüntüleri bakımından en yalın gerçeklik; mevcut durumun devam etmesi anlamında seçmen tercihlerinde yeni mevzilenmenin oluşmayacağıdır. Yani, statükonun sürebileceği ve daha birkaç seçim merkez sağ ve merkez solda yeni parti ve aktörlere tek başına iktidar şansı tanıyacak koşulların kolay kolay oluşamayabileceğidir.

        *

        Olası böyle bir tablonun siyasi iktidar oluşumunu nasıl şekillendirebileceğini düşündüğümüzde ise; ya Ak Parti’li yıllar devam edecek ya da Türkiye’nin uzun yıllar sürecek merkez sağ ve solun birlikteliğindeki koalisyonlara doğru gideceğidir. Sağ veya soldan, AK Parti dışında bir partinin tek başına iktidara gelebilmesi için seçmen tercihlerinde radikal bir yeni mevzilenmeye ihtiyaç var. Mümkün mü diye sorarsak, yanıtı gerçekten çok zor bir soru.

        Diğer Yazılar