Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Butik otellerinin ana konsepti reçel

        Çeşme denince akla hep butik otel geliyor. Ancak benim de butik otellere karşı antipatim var. Çünkü reçel üzerine kurulmuş bir hayat var orada. Sabah sabah butik otelin sahiplerinin gözü senin kapında olur. Bir an önce gelse de şu yaptıklarımızı bir anlatsak diye dururlar. Bütün kış yatan butik otelin sahipleri yazın acısını kimden çıkarırım derdindeler. Birikmiş binlerce kelime tüketilmek üzere hazır bekliyor. Aslında kışı o kadar mutsuz geçirmişler ki acısını yazın çıkarmak için müttefik oluyorlar. Bir keresinde butik otelde kaldım. Sadece dört odası var. İlk günde aile gibi oluyorsun zaten. Baktım akşam gelmemi bekliyorlar. Olacak iş değil, çocukluğuma gittim. Acaba geç kalırsam butik otel sahibi bana fırça atar mı diye düşünmeye başladım. Bir keresinde kız arkadaşımı, otele götürmeye korktum. Biri bir şey der diye. O kadar baskı altında kalıyorsun. Ama geveze biriyseniz mutlaka butik otelde kalın. Böyle boş muhabbeti ömür boyu başka bir yerde görmenize imkân yok. Çünkü hepsi genç ama emekli olmuş psikolojisindeler. Bir insan manyak mı reçel ile kafayı bozsun. Herkes butik otel yapmaya başladı bir dönem. Ama şimdi hepsi satmaya çalışıyor. Baktılar 5-10 oda ile olacak iş değil. Alaçatı'da tam 2500 otel varmış. Şimdi bu butik otellerde marifet sayılan tek şey kahvaltıdaki sohbettir. İlk şunu duyarsınız; "Hanım sabah erkenden kalktı bu poğaçaları sizin için yaptı." Parantez aç "Kardeşim senin hanım manyak mı sabahın köründe benim için niye kalkıp bir şey yapıyor..." İlla ki seni mutlu edecekler. Domates reçeli, patlıcan reçeli... O bildiğiniz klasik reçelleri unutun. Bitmeyen bir çile ile karşı karşıyasınız. Bir de meslek gruplarına göre ilgi ve alaka vardır. Kamyon şoförüyüm desen kimse sana reçel çeşidini anlatmaz. Ama benim gibi popüler bir iş yapıyorsanız o zaman yandınız. Bu muhabbetin bir türlü sonu gelmez. Hikâyeler bitmez. Tepenizden reçeller uçuşur. Ha bire mutfakta zulada duran bir şey gelir. Hepsi bildiğiniz marketten alınmış ürünler. Ama öyle bir şekil veriyorlar ki yemesem ayıp olur diye reçel yiyorsun. Ben hiç reçel yemem ama bu muhabbetten dolayı reçel yemişliğim bile var. Kardeşim altı üstü bir kahvaltı yapacağım. Altı üstü bir öğün yemek yiyeceğim. Eğer üç öğün yemeye teşebbüs ederseniz o zaman tam yandınız. Dönünce psikolojik destek almanız lazım. Çünkü beyninizde reçel reçel sesleri yükselmeye başlar. Reçel çeşitleri beyninizde gereksiz yer etmiştir. O yüzden butik otellerde kalmayı bıraktım. Çesme'de güzel bir kahvaltı yapayım düşüncem hiç yok. Her yer birbirinden beter ve bir o kadar da kötü. Zaman zaman kahvaltı girişimim oluyor ama sonu hep hüsran. En son Sedir diye bir yere gittim. Sofra ile ilgili akılda hiç bir şey kalmaz mı? Bildiğin sıradan şeyler. Sedir denen kahvaltıcının önünden de bir daha geçmem herhalde. İşin özeti ben şunu anladım; Çeşme'de butik otelcilik yapmak bahane. Reçelle övünmek meslek olmuş, zannedersin ki topluca reçel grubuyla anlaşmışlar ve tanıtımını yapıyorlar.

        Çeşme Radisson'da neler oluyor

        Şimdi butik otelde kalmadın da ne oldu. Sanki diğer yerler çok farklı. Aslında iyi butik oteller var. İyi beş yıldızlı oteller de var. Ben de buradan yola çıkıp Ilıca'daki Radisson Blu'da kaldım. Aslında otelde daha önce de kalmıştım. O zaman çok iyiydi; servis, hizmet süperdi. Hatta bir tane yabancı genel müdürü vardı, her şeyle bizzat ilgileniyordu. Çok memnun kalmıştım. Hadi bu sefer de orada kalayım dedim. Ama Radisson Blu'nun eski halinden eser yok şimdi. Otel beş yıldızlı ama belli ki bir iki yıldız yere düşmüş. Ne tatil köyü, ne şehir oteli. İkisi arasında sıkışmış kalmış. Bir otelden en çok beklenen şey, kaldığınız odanın temiz olması. Oda da hijyen adına hiç bir şey yok. Kaldığım süre içinde banyo temizlenmedi, havlular değişmedi. Ben de birinci günden sonra aradım. "Tamam efendim hemen yapıyoruz" dediler. Döndüm sadece benim daha önce banyoda kullandığım havluyu katlamışlar, valizi de odanın girişinde bulunan sehpanın üzerine koymuşlar. Artık bu kadarına pes dedim. Nasıl bir hizmet anlayışı anlamış değilim. Dünya kadar para veriyorsun ama karşılığında kocaman bir sıfır. Bir de söylemesi ayıp, suit oda da kalıyorum. Tam uçta denize bakan bölümde. Demek normal odada kalsan vay haline. Odaya temizlik için kimse girmediği için o zaman ölsen kimsenin ruhu duymayacak. Eğer odayı temizlemeyecekseniz gündelikçi bir kadın bulup kendi işimizi

        kendimiz görelim. Sizin anlayışınız bu ise biz de kendimizce çözüm bulalım. Sabah erken saatte bir müzik sesi yükseliyor, bütün otel inliyor. Sonra baktım bir yere kocaman bir hoparlör koymuşlar, ses her yere oradan gidiyor. Benim bildiğim küçük küçük hoparlörler yerleştirirsin öyle ses yayını yaparsın. Gece dışarı çıkacağım, gömlek ütületmek için aradım. "Saat altıdan sonra ütü servimiz yok" cevabı aldım. Kardeşim ne var onu anlatın, bileyim ona göre isteyelim. Çeşme Radisson Blu'ya yazık oluyor. Sezon kısa diye bunlar yapılıyorsa, seneye onlar için sezonun daha da kısa olacağından emin olsunlar.

        Çeşme'de Sess fırtınası esiyor

        İstanbul'un en iyi Türkçe müzik yapan kulüplerinden biri olan Sess, Bodrum'dan sonra ikinci yazlık mekânını Çeşme Alaçatı'da açtı. Bobou Beach'in hemen sağ tarafında açılan mekân inanılmaz güzel olmuş. Yıllardır Çeşme'ye gidiyorum, bu tarz mekanlar hep derme çatma olur. İki masa, iki sandalye bulan Çeşme'de mekân açtığı için kalitesizlik diz boyu. Ancak Sess baştan gece kulübü olarak planlandığı için çok şık ve çok rahat. Kapıya kadar araba geliyor. Etraf tertemiz, karşınızda bir de muhteşem bir manzara var. Sess'in bu sene Çeşme'deki ilk yılı olmasına rağmen mekân ağzına kadar dolu. Hafta sonu içeride adım atacak yer yoktu. Nereden bakarsanız bakın içeride bin kişi vardı. Herkes eller havaya eğleniyor. Sess'ten içeriye girdiğinizde sizi eski Ses dergisinin kapakları karşılıyor. Kapaklarda kimler yok ki. Filiz Akın, Türkan Şoray, Kadir İnanır duvarları süslüyor. Bir döneme damga vurmuş isimleri görmek nostaljik bir hava yaşatıyor. Sess'i bölüm bölüm yapmışlar. Bar önündeki tabureler ve biraz daha yüksek üst tarafa altı tane loca yerleştirilmiş. Tabii ki en çok rağbet gören yerler şüphesiz localardı. Hatta gelip locada yer bulamayan çok ünlü bir isim bir süre sonra mekândan ayrıldı. Çeşme'de ilk defa bu kadar tanıdık ismi bir arada gördüm. Yiğit Doğusoy her zaman olduğu gibi iş başındaydı. Ama patron olarak her şeyi denetliyor. DJ bütün gece en sevdiğimiz Türkçe şarkıları çalıyor. Herkes zaman zaman eller havaya zaman zamanda duygusal anlar yaşıyor. Türkçe müziğin bizim için vazgeçilmez olduğunu bir kez daha anladım. Yoksa Çeşme Sess bu kadar iş yapar mıydı. Nereye açsa insanlar oluk oluk mekâna akın ediyor. Ama söz konusu Türkçe müzik olunca ve mekân İstanbul'da çok iyi bilindiği için Çesme'de de aynı ilgiyi görüyor.

        Bobuo Beach'te rüzgârla dans

        Gündüzlerimi Çeşme'nin en yeni mekânlarından biri olan Bobou Beach'te geçirdim. Çeşme'de nerede kalırsanız kalın kendinizi bir yere atıyorsunuz. Benim arkadaşlarım Bobou'da olduğu için ben de yollara düştüm. Bobou'yu bilmeyen varsa biraz hatırlatayım. Uzun yıllar Çeşme'nin en ünlü beach'lerinden olan Seaside olarak hizmet verdi. Neredeyse Çeşme'nin simgesi haline gelmiştir. Geçtiğimiz yıl Emre Ergani bu mekânı baştan sona yenileyip Bobuo olarak hizmete açtı. Kapasitesi çok büyük ancak bu sene biraz küçülmüşler. Bence çok iyi yapmışlar. Artık çok büyük yerler rağbet görmüyor. Beach'te olunca insanın aklına ilk olarak pide çeşitleri geliyor. Biz de kuşbaşılı pide yedik. Gayet güzeldi. Hafta sonu her yerde giriş parası alıyorlar. Bobou'da da 40 TL idi. Bütün gün sıcak olan Çeşme'de Bobou o kadar güzel esiyor ki adeta rüzgârla dans ediyorsunuz.

        Diğer Yazılar