Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yarın Türk siyasal hayatında arda arda gelen müdahalelerin ikincisinin yıldönümü. 1971 yılında yaşanan bu olay sadece siyasal hayatımız bakımından önemli değildir. Ülkemizin ekonomik ve toplumsal gelişmesinin en hızlı olduğu yıllarda karşılaştığı bir bunalım olması bakımından da üzerinde durulması gereken bir olaydır. Kalkınma hızının yüzde yedi, enflasyonun yüzde on civarında seyrettiği bir dönemde böyle bir olayın yaşanması kuşkusuz büyük bir talihsizlik olmuştur.

        Türkiye 12 Mart 1971’e giderken, 27 Mayıs 1960’tan sonra geride bıraktığı on yıllık planlı dönemde, ekonomiden toplumsal hayata kadar istikrar içerisinde önemli başarılar elde etmiş, ülkemizin bazı bölgeleri neredeyse sanayi bölgesi denilebilecek bir yapıya kavuşmuştur. Marmara Bölgesi’nde ve Ege kıyılarında yükselen fabrika bacaları iki önemli gelişmenin sembolü durumundadırlar. Bunlardan birincisi Anadolu’daki bin yıllık tarımsal uygarlığın endüstriyle tanışması, ikincisi ise Türkiye’nin köylü toplumsal yapısının bir başka ifadeyle geleneksel zümreler düzeninin modern anlamda sınıfsal farklılaşmaları yaşamasıdır.

        YARIN 12 MART

        39 yıl önce Türkiye’nin yaşadığı gelişmeyi “Türkiye geriye gidiyor” “irtica geliyor” diyerek değişimi anlayamadıkları için herşeyden endişe duyanlar, ‘ileri bir toplum’ gerekçesiyle ‘devrim’ arayışına girmişlerdir. Bu ‘devrim’ arayışı içerisine girenlerin önemli bir kısmını o gün kendilerini ‘sol’ diye tanımlayan hareketler içerisinde yer almışlardır. Bunlar arasında çeşitli gençlik grupları, öğretmenler ve İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde yeni ortaya çıkan bir kısım işçiler bulunmaktaydı. Şüphesiz bu söz konusu gruplar kendi başlarına herhangi bir toplumsal ve siyasal hareket olarak varlıklarını sürdürebilseydiler sadece toplumsal hareketler olarak tarihimizin içinde bir sayfada yer alacaklardı. Ama tarih çok farklı gelişmiştir.

        Türkiye’nin karşılaştığı ilk öğrenci hareketleri, yaşanan kitlesel işçi eylemleri sivil hareketler olarak kalmamışlardır. Dönemin ordu içerisindeki çeşitli cuntaları bütün bu toplumsal gelişmelerle iç içedirler ve en örgütlü mekanizmanın gücünü kullanarak bütünüyle bu sivil oluşumları deforme edip militarist ideolojinin içinde tek bir adrese bağlamışlardır. Kışkırttıkları gençlerden bazılarını darbeden sonrada ölüme gönderenler yine onlardır.

        12 Mart müdahalesi Türkiye’de bir istikrarsızlığın başlangıcını teşkil etmiştir. Bu bir yönüyle ekonomide süren olumlu gelişmenin siyasal zemininin kaybolmasıyla, diğer yönüyle ise 1980 öncesi şiddet olaylarına yol açacak bir ortam yaratmasıyla ilgilidir. 12 Mart müdahalesi tartışılırken bunlar göz ardı edilmektedir. Tartışmaların bir kısmı 12 Mart cuntaları arasındaki mukayeselerle sınırlıdır, diğer bir kısmı ise dönemin siyasal lideri Süleyman Beyin başarısızlığıyla ilgilidir. Oysa biliriz ki 1971 cuntalarının ‘9 Martçıları’yla ‘12 Martçıları’ arasındaki fark birincilerin totaliter eğilimli Baasçı karakterleri ön plandayken ikinci grubun otoriter baskıcı tavrının baskın olmasıdır. Demokrasi ve insan hakları karşısındaki tutumları birbirinden farklı mıdır? Aralarında ciddi bir fark olduğunu sormaya bile gerek yok aslında.

        12 MART’TAN 28 ŞUBAT’A

        39 yıl sonra bugün geldiğimiz noktada karşılaştığımız tablo şudur: Türkiye bir karanlık dönemi kapatmaya çalışmaktadır. Ekonomik ve toplumsal olarak toplumumuzun sahip olduğu dinamikler, militarizmin toplumsal hayattaki olumsuzluklarını tavsiye edecek bir düzeye çıkmıştır. Biz biliyoruz ki 12 Mart’ı da arkasından gelen 12 Eylül’ü de 28 Şubat’ı da “aynı ruh’, aynı anti demokratik militarist ideoloji meydana getirmiştir.

        Türkiye’nin gelişme hızını kesen, insanımıza acı veren bu olayların aktörleri, halâ hiçbir şey olmamış gibi insanlar arasına çıkmaya yüzleri olup rahatça dolaşacaklar mı? Bugün Türkiye’de hukukun bunlardan hesap sorması ve 28 Şubat’ı bütün kadrosuyla birlikte yargılaması gerekmez mi?

        vbilgin@haberturk.com

        Diğer Yazılar